Hayatını eğitime adamış bir öğretmen olarak, okulun kendisi için sadece bir iş yeri değil, ikinci bir yuva olduğunu vurgulayan Mavuş, o anları şu sözlerle dile getirdi:
"Öğretmen arkadaşlarımı, idarecilerimi, öğrencilerimi öyle ellerinde çiçeklerle, alkışlarla görünce çok duygulandım. Zaten çok duygusaldım. O gün gerçekten sürpriz oldu ve hiç beklemiyordum. Herkese çok teşekkür ediyorum. Çok mutlu ettiler beni. Mesleğimden ayrılırken çok gururlandırdılar."
Öğretmenliğin onun için bir meslekten çok bir hayat biçimi olduğunu söyleyen Pembe Mavuş, eğitime olan bağlılığını şu sözlerle ifade etti:
"İnşallah onlara da böyle gururlu ayrılıklar nasip etsin Rabbim. Öğretmenlik bir meslek ama meslek olmanın çok ötesinde bir hayat prensibi gibi benim için. 27 yıldır yapıyorum. İnşallah hakkıyla yapmışımdır. Çok öğrenci yetiştirdim. Eğitim-öğretim adına elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğim. Fiziken Milli Eğitim binasında olmasam da yürekten öğretmenlik benim için her zaman devam edecek."
Emekliye ayrıldığı gün yaşadığı heyecanı, mesleğe ilk adım attığı güne benzeten Mavuş, o eşsiz anı şöyle anlattı:
"Hayatta birkaç kere ayağım titremiştir heyecandan, mutluluktan. Bunlardan bir tanesi de öğretmenliğe başladığım ilk gündü. Çok mutlu olmuştum, kendimle çok gururlanmıştım. Giderken de beni çok mutlu ettiler. Yine ayaklarım titredi. Yine çok gururlandım. Dediğim gibi hayatta birkaç tane güzel anıdan biri olarak kalacak. Hatta zirvede oynayabilir diyelim."
Eğitime adanmış bir ömür ve geride bırakılan sayısız öğrenci... Pembe Mavuş’un hikâyesi, öğretmenliğin sadece sınıfta değil, bir ömür boyunca sürdüğünün en güzel örneği.