Bu süreç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Öcalan'ın terör örgütünü tasfiye etmesi ve karşılığında umut hakkından yararlanması yönündeki çağrısıyla başlamıştı. Bahçeli, DEM Parti ile İmralı arasında yüz yüze temasların gecikmeksizin yapılmasını beklediğini ifade etmişti.
Yapılacak açıklama öncesinde İmralı'daki görüşme sırasında çekilen bir fotoğraf paylaşıldı. Fotoğrafta terör örgütü lideri Abdullah Öcalan da yer alıyor.
Açıklama İlk olarak Kürtkçe okundu.
İŞTE ÖCALAN'IN ÇAĞRISI
"PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.
Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990'larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK'nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.
Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.
Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.
Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK'nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.
Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.
Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.
Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.
Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.
Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.
Ortak yaşama inanan ve çağrıma kulak veren tüm kesimlere selamlarımı iletirim.
Özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iradesine atıfta bulunarak, Türkiye’de oluşan siyasi atmosferin silah bırakma ve çözüm için bir fırsat sunduğunu söylemesi dikkat çekici. Silahlı mücadelenin artık sürdürülebilir olmadığı, bunun yerine demokratik yollarla mücadele edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Bu mektubun zamanlaması ve muhatapları açısından, Türkiye’de yeni bir çözüm süreci tartışmasının başlamasına zemin hazırlamak veya belli siyasi çevrelerde yeni bir tartışma başlatmak amacı taşıdığı düşünülebilir. Ancak PKK'nin silah bırakması ve kendini feshetmesi konusunda örgüt içindeki diğer unsurların nasıl bir tutum takınacağı, Türkiye’deki siyasi atmosferin bu çağrıya nasıl yanıt vereceği henüz belirsiz.
Sonuç olarak, Öcalan'ın bu çağrısı PKK'nın sonlanması yönünde açık bir mesaj içeriyor, ancak bunun sahada ne derece karşılık bulacağı, örgüt içindeki farklı yapıların ve Türkiye’deki siyasi dinamiklerin buna nasıl yanıt vereceği tartışmaya açık. Onu da zamanla göreceğiz.