Sosyal sorumluluk belli bir noktaya, anlayışa, olgunluğa gelmiş firmalar için artık olağan. Ya uzun yıllar belli bir konuda sosyal sorumluluk çalışmasına devam ediyorlar. Ya da zaman zaman ilgi alanlarına ve toplumsal ihtiyaçlara göre yeni sosyal sorumluluk konuları ekleyip geliştiriyorlar.

Bazı kurumlar “yapmış olmak” için yaptıkları, bazıları da devamını getirmeye enerji ve bütçeleri yetmediği için kısa süreli sosyal sorunluluk çalışmaları yapıyorlar. Havai fişek gibi oluyor.

Bir parlıyor, parlatılıyor sonra sönüyor ve izi de kalmıyor, unutuluyor. Ama havai fişek gibi ortaya çıkarken çok göz kamaştırıyorlar, pek parlıyorlar. Sonra? Sonrası yok.

Bazı kurumlar da konuyu hayırseverlik olarak düşünüp ya kendi içinde sürdürüyor ya da çalışanlarına yönelik katkıları sosyal sorumluluk olarak yapıyor. Toplum kısmına yetişemiyor.

Olabilir. Firmalar, hacimleri, topluma bakış açıları, bütçeleri kadar katkıda bulunurlar. Bazılarının da toplum çok umurunda olmaz. “Ben kazanmak için sıkıntı çekerken toplum ne yapıyordu” deyiverir. Her kurumun kendi düşüncesidir.

Saygımız vardır. Fakültemde konuyla ilgili dersleri verirken yurt içi ve dışı uygulanmış, uygulanmakta olan çeşitli kurum ve çalışmalardan örnekler veriyorum. Fakat uygulamayı görmek başka bir şey. Zamanım ölçüsünde bu tür etkinliklerden haberdar olduğumda da mutlaka katılıp, derslerimde anlatıyorum, etkili oluyor.

Geçtiğimiz günlerde Kale Grubu’nun kurumsal sosyal sorumlulukla ilgili “Hayata Değer Sosyal Girişimcilik Buluşması”nda şirketleri tekrar düşündüm. Geleceğin gençleri, tüketicileri, üreticileri, yenilikçileri neler, kimler olacak ve geleceğe hangi şirketler kalacak,

hangileri kalmayacak, bu günkü sosyal sorumluluk davranışları gelecekte kendilerini ve toplumu nasıl etkileyecek diye aklımdan geçirdim. Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay “Hayata Değer” etkinliğini neden yaptıklarını anlattı ve etkinliğin başından sonuna kadar mütevazı bir şekilde gençlerle birlikte oldu.

Ödül töreninde de anladık ki aslında hep sahip çıkmış bu konuya ve zaman ayırmış. “ Mış” gibi olsun istememiş. Gelişerek her yıl daha faydalı olmasını istemiş. Düşündüm, kaç şirket CEO’su bu kadar mütevazı olabilir. Yaptığı işe sahip çıkar? Örnekler yok değil, var. Ama fazla değil. Kapsayıcı ve uzun soluklu örnekler daha fazla olabilir.

Bu konu kurumlar için, amaç, topluma dönük olma, bütçe, yönetim ve yöneticinin bakış açısı gibi birçok boyutu kapsıyor. En önemlisi de yöneticinin bakış açısı. Toplumu fark etmesi ve fildişi kulede yaşamaması, kendini toplumdan ayrı görmemesi ile ilgili. Her ülkede hayat çeşitli sebeplerle giderek zorlaşıyor. Her şeye rağmen kazanmaya devam eden bir şirketiniz varsa toplumu da düşünmek zorundasınız.

Şirketinizin çapına göre, ayırabildiğiniz kadar zaman ve bütçe ile kurumsal sosyal sorumlulukta çok konu değil, tek bir konuya bile odaklansanız devamlılık ve sürdürülebilirlik önemli.

Hayırseverliği ise bu konudan tamamen ayırıyorum. Toplum artık bu konuları sorguluyor ve sorgulamaya devam edecek. Değerli yöneticiler biz kurumsal iletişim uzmanlarının görüşlerini dinleyiniz.

Tecrübenizle bu konuda size fayda sunacak olan kişileri fark edersiniz. Bu konular uzmanlık ve tecrübe işidir ve yapılmasında fayda vardır. Sözün özü; Kurumsal sosyal sorumluluk toplumun bir konusunu dert edinmek ve çözmek için destek olmaktır.

Bu yazıyı okuyan kurumlar, yöneticiler sizler bu konularda neler yapıyorsunuz. Bilmek isteriz.