"Estetik Kaygılar Ölümcül Davranışlara Dönüşüyor"
Dr. Arslan’a göre günümüz toplumunda özellikle genç kızlar, sosyal medya ve estetik kaygıların baskısıyla çok hızlı kilo vermeye yöneliyor. Ancak düşük kalorili diyetler, öğün atlama, aşırı egzersiz gibi sağlıksız davranış biçimleri zamanla anoreksiya nervozaya evrilebiliyor. “Vücut kitle indeksi 17’nin altına düştüğünde anoreksiya sinyalleri başlar. 15’in altı ise tehlikenin ciddiyetini gözler önüne serer” diyen Arslan, bu sürecin hem fiziksel hem de psikolojik yıkımlara yol açtığını belirtiyor.
Fiziksel Yıkım: Kalpten Kemiklere Kadar Etkiliyor
Hastalığın ilk etkileri kas kaybı, su ve elektrolit dengesizlikleriyle başlıyor. Vücuttaki potasyum, sodyum ve magnezyum gibi hayati minerallerin eksikliği; kalp ritim bozuklukları, ani ölümler ve metabolik çöküşe neden olabiliyor. Kadınlarda ise adet döngüsünün durması ve buna bağlı olarak kemik erimesi (osteoporoz) gibi ciddi durumlar söz konusu.
Psikolojik Yıkım: Depresyon ve İntihar Riski
Anoreksiya nervoza yalnızca bedeni değil, zihni de hedef alıyor. Kişilerde depresyon, kaygı bozukluğu ve hatta intihar eğilimleri görülebiliyor. Kimi hastalar, açlık nedeniyle yaşadıkları ağrıları “bedenlerine hâkim olmanın zaferi” gibi yorumlayarak bu durumu bir başarı olarak bile algılayabiliyor.
Yemekle Takıntılı Bir İlişki
Anoreksiya hastaları çoğunlukla yemekle ilgili takıntılı davranışlar geliştiriyor. Yemek tariflerine olan yoğun ilgi, başkalarına özenle yemek hazırlama ama kendilerinin tüketmemesi, yavaş ve sayarak yeme gibi alışkanlıklar dikkat çekiyor. Başlangıçta sadece meyve-sebze gibi düşük kalorili besinleri tercih eden bireyler, zamanla bu davranışları bir hayat tarzına dönüştürüyor.
Erken Müdahale Hayat Kurtarıyor
Dr. Arslan, hastalığın sadece bir diyet problemi değil, çok katmanlı bir psikiyatrik bozukluk olduğunun altını çiziyor. Bu yüzden tedavi sürecinde psikiyatrist, psikolog, diyetisyen ve dahiliye uzmanından oluşan bir ekibin birlikte çalışması gerekiyor. “Hastalık erken evrede fark edilirse kişiye özel beslenme programları ve psikolojik destekle iyileşme sağlanabilir. Ancak geç kalındığında hastaneye yatış ve klinik gözlem şart oluyor” diyen Arslan, özellikle genç kızlar arasında artan vakalara dikkat çekiyor.
Sosyal Medyanın Karanlık Yüzü
Arslan, sosyal medyada sürekli ideal vücut ölçülerine maruz kalmanın, bireylerin beden algısını bozduğunu ve kilo verme baskısını artırdığını söylüyor. “Sosyal medya filtreleri ve ‘mükemmel vücut’ algısı, genç bireylerde özgüven sorunlarına yol açıyor. Bu durum da anoreksiya gibi hastalıkları tetikliyor.”
Toplumsal Farkındalık Şart
Anoreksiya nervoza; sadece bir kişinin değil, toplumun tamamının farkındalık geliştirmesi gereken bir sorun. Ailelerin, öğretmenlerin ve sağlık çalışanlarının bu konuda bilinçli olması, erken tanı ve müdahale için büyük önem taşıyor. Dr. Arslan’ın da ifade ettiği gibi, "Kişinin tedavi sürecine katılmayı kabul etmesi, iyileşmenin ilk adımı. Ancak çoğu zaman en zor olan da bu kararı verebilmek."
Anoreksiya nervoza, güzellik uğruna verilen bir savaş değil; yaşamla ölüm arasında ince bir çizgide yürümek anlamına geliyor. Ve bu çizgiyi fark etmek, hem bireyin hem de toplumun sorumluluğunda.