Hikayenin kahramanı, edebiyata gönül vermiş, şiirleriyle tanınan Hüceste Aksavr’dır. İyi bir ailede yetişmiş, kültürlü, zarif bir kadındır. Hayata bağlılığıyla bilinen Hüceste Hanım, bir gün verem (tüberküloz) hastalığına yakalanır ve tedavi için Heybeliada Sanatoryumu’na yatırılır. Uzun süren tedavisi sırasında, doktoru Ömer Münif Bey ile arasında filizlenen duygular, zamanla büyük bir aşka dönüşür. Bu aşk, evlilikle taçlanır.

Evliliklerinden bir oğulları olur: Mehmet. Aile, Mehmet’in iyi bir eğitim alması için onu Avrupa’ya gönderir. Ancak yıllar geçer, Mehmet eğitimini tamamlar ama bir daha Türkiye’ye dönmez. İsviçre’ye yerleşir.

Anne yüreği, hasretin yükünü taşırken kalemine sarılır Hüceste Hanım. Oğluna olan özlemini, sevgiyle harmanlayarak dizelere döker:

“Zeytin gözlüm sana meylim nedendir?
Bu sevmenin kabahati kimdedir?
Gül olmuşsun dikenlerin bendedir.
Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne?
Şarkıları düşürürüm peşine...”

Tüberkülozu yenmiş olsa da, kader ona başka bir sınav verir. Eşi Ömer Münif Bey’i kaybeder. Hayatının geri kalanını bir bakımevinde yalnız geçirir. Yıllar geçer, 87 yaşına geldiğinde hayata gözlerini yumar.

Ölümünden önce, arkadaşlarına bir mektup bırakır. Mektupta oğlu Mehmet’e son kez seslenir:

“Bir sabah bakacaksın ki bir tanem ben yokum.
Dünyayı sana bırakıyorum.
Söz aldım saatlerden bir tanem, sana koşacaklar...
Şarkılardan söz aldım hatırlatacaklar...”

Besteci Selahattin İçli, bu mektup ve şiirlerden çok etkilenir. Hüceste Hanım’ın duygularını ölümsüzleştirmek ister ve “Zeytin Gözlüm”ü Hüseyni makamında besteler.

Cenaze töreninde ünlü sanatçı İnci Çayırlı, Selahattin İçli’nin isteği üzerine Hüceste Aksavr’ın mezarı başında şarkıyı seslendirir. Sessizliğin içinde yükselen o hüzünlü ses, bir annenin hasretini gökyüzüne taşır:

“Zeytin gözlüm, sana meylim nedendir?
Bir sabah bakacaksın ki, bir tanem; ben yokum...”

Beyaz Saray “Medya Suçluları” Sekmesini Yayına Aldı!
Beyaz Saray “Medya Suçluları” Sekmesini Yayına Aldı!
İçeriği Görüntüle

(Hüceste Aksavr’ın yaşam öyküsünden ve Selahattin İçli’nin anlatımlarından derlenmiştir.)