Arap Ülkelerinin Türk Ürünlerine Boykotu: Millî Bir Refleks
2020 yılında Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan Türk ürünlerine karşı yarı resmi boykot, Türkiye kamuoyunda geniş yankı buldu. Araştırmaya göre, halkın %63'ü bu boykotları "Türk düşmanlığının dışavurumu" olarak değerlendirirken, %65,6'sı Arap ülkelerine karşı aynı şekilde boykot yapılması gerektiğini savundu.
Fransa ve İsrail Boykotlarında Yüksek Destek
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Müslümanlara yönelik açıklamaları ve karikatür krizinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransız ürünlerini boykot çağrısı, halkın %63,4'ü tarafından desteklendi. Bu durum, dini değerler ve dış politika gelişmelerinin tüketici tercihlerinde belirleyici bir rol oynadığını ortaya koydu.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları sonrasında ise, halkın %71,7’si İsrail markalarını boykot ettiğini ifade etti. Özellikle Gazze'de yaşanan gelişmeler, tüketici davranışlarını vicdanî bir sorumluluk refleksiyle yönlendirdi. Ancak uzmanlar, boykotların sürdürülebilir olabilmesi için net hedefler ve güçlü medya desteğinin şart olduğuna dikkat çekiyor.
Özgür Özel'in Boykot Çağrısı: Toplumu İkiye Böldü
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in 2 Nisan 2025'te yaptığı alışveriş boykotu çağrısı, toplumda karışık tepkilere neden oldu. Araştırmaya göre halkın %56,3'ü bu çağrıyı desteklemedi, %54,4'ü ise bu tür boykotların ekonomik tehdit oluşturduğunu düşündü. Özel’in bazı markalara yönelik boykot çağrısı da destek (%41,1) ve karşıtlık (%43,6) bakımından toplumu neredeyse ikiye böldü.
Özellikle Özgür Özel’in Espressolab markasını hedef alması sonrasında yaşananlar dikkat çekti. AK Parti’li siyasetçilerin bu markaya destek amacıyla kahve içmesiyle, tüketici davranışlarının doğrudan siyasi reflekslere dönüştüğü görüldü. Araştırmaya katılanların %60,3'ü Espressolab'ı boykot etmediğini belirtti.
Boykotlar ve Hukuki Boyut
Ticaret Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre, boykot çağrıları sonucu maddi zarara uğrayan firmalar tazminat davası açabilecek. Kamuoyunun %54,5’i bu görüşe destek veriyor. Ancak ifade özgürlüğü ile ticaret özgürlüğü arasındaki sınır tartışmaları da hız kazanmış durumda.
Sonuç: Tüketim Alışkanlıkları Artık Politik Bir Dil
Raporda, tüketim bağımlılığı çağında tüketiciyi bir markadan vazgeçirmenin zor olduğu, ancak duyguyu doğru yöneten tarafın başarılı olabileceği vurgulanıyor. Boykotların etkili olabilmesi için haklı gerekçe, doğru çerçeve ve sürekli motivasyonun gerekli olduğu belirtiliyor.
Tüketici tercihlerinin, günümüzde bireysel kimliğin, vicdanın ve siyasi duruşun bir ifadesi haline geldiği; boykotun da yalnızca ekonomik değil, toplumsal bir mesaj aracı olduğu açıkça görülüyor.