HARUN REŞİT TIĞLI YAZDI...
Kulağımıza gelenlere göre, her iki oyuncu da bugünkü maçta oynamak istememiş. Sebebi ise protestoları hak etmediklerini düşünmeleriymiş. Taraftar tepkisine karşı çıkmışlar. Açıkçası, ben de onlara hak veriyorum. Çünkü bu iki isim sezon boyunca oyuna karakter koydu, oynadıkları her maçta yüksek performans gösterdiler. Belki başarısız oldukları maç sayısı bir ya da ikiyi geçmez.
En önemlisi, istikrar abidesi oldular. Sahanın lideriydiler.
Elbette yaşları gereği spekülasyonlar olması normal ama Fenerbahçe’nin bu sezonki şampiyon olamayışını sadece bu iki isme yazmak haksızlık olur. Bu bir takım oyunudur. Ve bu iki oyuncu da ellerinden gelenin en iyisini yaptılar.
Ayrılıkları böyle olmamalıydı. Gönül isterdi ki bugün sahaya çıksınlar, tribünler onları alkışlarla uğurlasın. Ama maalesef öyle olmadı. Bu, camianın son zamanlardaki en büyük hayal kırıklıklarından biridir.
Tribünlerin Sessizliği ve Taraftarın Tepkisi
Bugünkü maçta anlatılması gereken bir diğer şey ise tribünlerin bomboş olması. Taraftar maça gelmemişti. Gelenler de "Yönetim istifa!" sloganları attı. Artık Fenerbahçe maçları bir nevi "kendini tatmin aracı" haline geldi. Tribüne gelen taraftarın maçla ilgisi yok denecek kadar az.
Ama tribünlerdeki taraftar da haklı. Sezon boyu kombinelerini aldılar, Fenerium’dan alışveriş yaptılar, çocuklarını formalarla donattılar. Büyük fedakârlıklarla takımın şampiyon olmasını beklediler. Tepkilerinde haklılar ama bu tepki de ölçülü olmalı.
Maçın Teknik Özeti ve Duygusal Yönü
Bugünkü maçta da Fenerbahçe, birçok iç saha maçında olduğu gibi gol yiyerek başladı. Üstelik golü atan, eski bir Fenerbahçeli: Melih Bostan. Zaten son maçlarda kim Fenerbahçe forması giymişse, kim altyapıdan yetişmişse, Fenerbahçe’ye karşı gol atıyor. Hem de çok rahat.
Ne gariptir ki, camia buna bile tepki koymuyor. Aksine alkışlıyor ve "Fenerbahçe karakteri budur" diyorlar.
Bugün En-Nesyri, yalnızca ligdeki 20. golünü attı. Tüm resmi maçlarda takımına 25’ten fazla gol katkısı sağladı. Golünü attıktan sonra yuhalanması, ne geleneklerimize ne de insanî değerlere uygun. Oyuncu maç sonrası yuhalanır, maç öncesi yuhalanır... Ama gol attıktan sonra? Bu kabul edilemez.
Bugün özellikle İrfan Can oyuna karakter koydu, mağlubiyeti kabul etmedi. En-Nesyri de aynı şekilde iyi mücadele etti. Talisca oyundan çıkana kadar iyi niyetle savaştı ama bir yere kadar. Kostic ise bana göre İrfan Can ile birlikte maçın en iyisiydi.
Adaletsizlik, Çifte Standart ve Geleceğe Dair
Dün akşam Galatasaray’ın golcüsü Osimhen’in maç boyunca yaptığı agresif hareketlerin ardından ancak 5-6 pozisyon sonra sarı kart görmesi… Bugün İrfan Can’ın bir sinirlenme anında topu fırlatmasıyla anında sarı kartla cezalandırılması… Bu aslında her şeyi anlatıyor.
Fenerbahçeli oyunculara hiçbir tolerans yok. Ama Galatasaray’a gelince sanki dokunulmazlıkları var. Bu sarı-kırmızılı forma Süper Lig'de neden bu kadar ayrıcalıklı?
Artık bunlara alıştık. Önümüzdeki sezon daha da zor geçecek gibi. Hakemler aleyhimize kolayca kart ve penaltı verecek, lehimize olanlar es geçilecek. VAR’dan gollerimiz iptal edilecek. O yüzden bunlara değil, nasıl daha iyi oluruz, nasıl her şeye rağmen kazanırız, onu konuşmalıyız.
Çünkü bu camia hep böyle zorluklarla baş ederek büyüdü. Fenerbahçe asla bahane üretmez, ağlamaz. Mücadele eder.
Yeni Umutlar!
Galatasaray’ın 2 hafta önce şampiyonluğu ilan etmesinden sonra geçen haftalar Fenerbahçe için adeta "kahır haftaları"na döndü. Zoraki maçlara çıkıldı. Futbolcular da artık keyif almıyordu. Neyse ki Fenerbahçe, en azından sezonun son maçını galibiyetle kapatmayı başardı.
Teknik olarak bugünkü maça bakarsak: Konyaspor ilk atağında golü buldu ve sonrasında 75 dakika boyunca hiçbir pozisyon üretemedi, şutu bile yoktu. Fenerbahçe ise golü bulana kadar 15 şut çekti, 4’ü kaleyi buldu ama gol gelmedi. Sonrasında İrfan Can’ın akıl dolu golüyle maç dengelendi, ardından En-Nesyri ile galibiyet geldi.
Eğer bu maç Konya galibiyetiyle bitseydi, ya da berabere kalsaydı, gerçekten futbolun doğasına aykırı olurdu. Çünkü Konya sadece defans yaptı.
Artık geçmişi geride bırakmalıyız. Yeni bir sezon bizi bekliyor. Fenerbahçe camiası için kritik günler kapıda. Umuyorum ki en kısa sürede başkanlık süreci istikrara kavuşur ve kulüp, enerjisini tamamen sezon planlamasına yönlendirir.
12. sezona artık umutla başlamak istiyoruz. Bu camia çok acı çekti. 4 Nisan otobüs kurşunlaması, 3 Temmuz kumpası… Yaşanmadık şey kalmadı.
Umarız 2025-2026 sezonu itibarıyla futbolda “Fenerbahçe Çağı” başlar.