Çağrı Yayınları tarafından yayımlanan, editörlüğünü Prof. Dr. Hüseyin Mevsim ve Prof. Dr. Ertuğrul Karakuş’un üstlendiği eser, sadece bir biyografi değil, aynı zamanda Bulgaristan Türklerinin yakın tarihine ve komünist dönemine ışık tutan bir belgesel nitelik taşıyor.
Bir Ömrün Satırlardaki İzleri
Henüz 15 yaşında kalemle tanışan Mehmet Türker, zorunlu göçlerle sarsılan Bulgaristan Türk toplumunun sesi olmayı başardı. 60 yılı aşkın süredir aralıksız süren yazı hayatında roman, anı, biyografi ve öykü türlerinde sayısız esere imza atan Türker, aynı zamanda bir dönemin kültür tarihçisi olarak da anılıyor.
“Mehmet Türker’e Armağan” kitabında yazarın eserlerinden örneklerin yanı sıra, akademisyenler, meslektaşları ve dostlarının kaleme aldığı değerlendirmeler de yer alıyor. Kitap, Türker’in kaleminden çıkan yazıların yanı sıra, çalıştığı gazetelerden derlenen kupürler, röportajlar, haberler ve fotoğraflarla bir dönemin tanıklığını günümüze taşıyor.

Belene’den Edebiyatın Zirvesine
Türker’in hayatındaki en çarpıcı dönemlerden biri, Bulgaristan’daki zulüm adası olarak bilinen Belene toplama kampında yaşadığı sürgün günleri. Kitapta bu karanlık döneme dair fotoğraf ve belgeler de ilk kez bir araya getirildi. Böylece Türker’in hem bir tanık hem de anlatıcı olarak tarihe düşürdüğü notlar, yeni kuşaklara aktarılmış oldu.
“Balkanlar’ın Edebî Hafızası”
Kitabın editörlerinden Prof. Dr. Ertuğrul Karakuş, Türker hakkında şu sözlerle duygularını dile getirdi:
“Bulgaristan Türk Edebiyatı’nın yaşayan en önemli temsilcilerinden biri olan Mehmet Türker, sadece bir yazar değil; aynı zamanda bir araştırmacı, gazeteci, dergici, biyografi yazarı ve kültür tarihçisidir. Onun ömrü, adeta Balkanlar’daki Türk tarihinin bir özeti gibidir: İnişler ve çıkışlar, hüzünler ve sevinçler, bal ve kan…”
Bir Neslin Belleği
“Mehmet Türker’e Armağan”, sadece bir yazarın portresini çizmekle kalmıyor; aynı zamanda Balkanlar’daki Türk varlığının, dili ve kültürü uğruna verilen mücadelenin de hikâyesini anlatıyor.
Gazeteci-Yazar Mehmet Türker’in 75 yıllık yaşamı, bu kitapla birlikte yalnızca geçmişin değil, geleceğe taşınan bir belleğin de sembolü hâline geliyor.





