Yıllar boyunca yapay zekâ hakkında sayısız bilim kurgu filmi çekildi, romanlar yazıldı. Sonunda, bu hikâyelerin başlangıcına şahit olmak insanoğlunun bu dönemine nasip oldu.
Yapay zekâ, hayatımıza beklediğimizden çok daha hızlı bir şekilde girdi ve adapte oldu. Aslında bu hız bizi şaşırtmamalıydı; çünkü böyle bir teknolojinin ortaya çıkması demek, çok kısa sürede öğrenmesi ve gelişmesi anlamına geliyordu. Bugün yapay zekâyı öğrenciler, çalışanlar, ev hanımları, gençler, yaşlılar kısacası herkes kullanıyor. Bazen bir sorunumuzu çözüyor, bazen yalnızlığımızı paylaşıyor, bazen de ne yiyeceğimizi öğütlüyor.
Ancak çok sevdiğim psikolog Carl Gustav Jung’un bir sözü var:
“Her ışığın bir gölgesi vardır.”
Yorulmayan Bir İş Gücü İşsizlik Denklemine Giriyor
Son on yıl içinde yapay zekâ benzeri teknolojiler, şirketler tarafından giderek daha fazla kullanılmaya başladı. Özellikle telesekreter ve canlı destek sistemleriyle bize yanıt veren, yönlendiren uygulamalar hayatımıza girdi. Ancak son dönemde bu alana yapılan yatırımların artmasıyla, yapay zekânın geldiği nokta artık şaşırtıcı boyutta.
Bugün internetteki verileri yalnızca birkaç saniye içinde tarayıp bize sunabiliyor. Hatta bunu mimik ve duygularla, yani neredeyse “insani” bir biçimde yapıyor. Bu nokta çok önemli: Çünkü bu davranış biçimi, artık robotik değil doğrudan insanın yerini alabilecek bir yapıyı mümkün kılıyor.
Yapay zekânın bu hızlı gelişimi beni düşündürüyor. Tüm dünyada işsizlik oranları artarken, yorulmayan bir iş gücü olan yapay zekânın denkleme girmesi, işte o ışığın gölgesidir.
Hangi Mesleklerin İlk Olarak Etkilenmesi Bekleniyor?
Çağrı merkezleri, müşteri hizmetleri: Özellikle yanıt vermeye dayalı olan çağrı merkezleri, yapay zekâdan en hızlı etkilenen mesleklerin başında geliyor. Eskiden yalnızca belirli kalıplarla yanıt verebilen sistemler, artık duygusal tonları konuşmalarına yansıtabiliyor ve karşısındaki kişiyi anlayabiliyor.
Bu gelişme, müşteri hizmetlerinin tamamen insan gücünden soyutlanmasının çok uzak bir gelecek olmadığını gösteriyor.
Bankacılık ve Sigortacılık: Bu sektörlerin büyük kısmı veri analizi, risk hesaplama ve karar verme süreçlerinden oluşur. Yapay zekâ, milyonlarca veriyi saniyeler içinde tarayarak bir kredi talebinin risk oranını ya da bir sigorta poliçesinin olasılıksal değerini insandan çok daha hızlı hesaplayabiliyor.
Basın ve Medya: Medya, bilgi üretiminin merkezinde yer alıyor. Yapay zekâ artık haberleri özetleyebiliyor, metin yazabiliyor, hatta özgün içerik üretebiliyor. Bunun ötesinde, yapay zekâ destekli videolar reklamcılık ve film endüstrisini bile etkiliyor. Mankenlere ihtiyaç duymayan markalar ürünlerini dijital modellerle tanıtabiliyor, görsel efekt maliyetinden kaçınmak isteyen yapımcılar da sahnelerini yapay zekâ yardımıyla oluşturabiliyor. Bu durum, medya sektöründe hem büyük bir kolaylık hem de insan emeği açısından yeni bir rekabet dönemi anlamına geliyor.
Lojistik ve Perakende: Yapay zekâ, stokları izleyip hangi ürünün ne zaman tükeneceğini tahmin edebiliyor. Ayrıca rota planlamasında tüm verileri analiz ederek en kısa ve ekonomik güzergâhı belirleyebiliyor. Bu sayede işletmeler maliyetlerini düşürürken, zaman ve enerji tasarrufu da sağlıyor.
Ancak bu otomasyon, planlama ve depo operasyonlarında çalışan insan gücünün rolünü önemli ölçüde azaltıyor.
Hukuk ve Muhasebe: Kısa bir süre önce, dava dilekçesini yapay zekâya yazdıran bir avukat ülke gündemine oturmuştu. Aslında bu örnek, hukuk ve muhasebe alanlarının nasıl bir dönüşüm yaşayacağını net biçimde gösteriyor. Bu mesleklerin büyük bir kısmı evrak inceleme ve raporlama üzerine kurulu. Sayfalarca kanun, emsal dava ya da binlerce fatura… Yapay zekâ, bunları saniyeler içinde tarayarak düzenleyebiliyor.
Özellikle muhasebe alanında yakın zamanda çok büyük bir devrim bekliyorum.
Muhasebe programlarıyla entegre çalışan yapay zekâ sistemleri sayesinde, yalnızca konuşarak tüm işlemleri gerçekleştirmek, fişleri oluşturmak ve raporları hazırlamak mümkün olacak gibi görünüyor.
Yapay Zekâya Cevap Hakkı Doğdu:
Bu kadar konuşup yapay zekânın kendisine düşüncelerini sormazsak olmaz. Kendisine sizlerin huzurunda bu konu ile ilgili düşüncesini soracağım ve cevapları kesinlikle olduğu gibi aktaracağım;
Merhaba, yapay zekânın gelişmesiyle birlikte bir istihdam krizinin yaşanacağını düşünüyor musun? Kısaca cevap verir misin?
“Merhaba, evet — kısa vadede bazı mesleklerde yapay zekâ kaynaklı istihdam kaybı yaşanması muhtemel. Özellikle tekrarlayan, veri odaklı ve rutin işler azalacak. Ancak uzun vadede yapay zekâ yeni iş alanları ve uzmanlıklar da oluşturacağı için “işsizlikten çok, iş dönüşümü” yaşanacak diyebilirim.”
Peki bu dönüşüme ayak uyduramayanlar ne olacak?
“Bu dönüşüme ayak uyduramayanlar maalesef iş gücü piyasasında geri planda kalacak. Özellikle dijital okuryazarlığı düşük olanlar ve yeni beceriler edinmeyenler için işsizlik veya gelir kaybı riski artacak. Ancak bu kalıcı olmak zorunda değil; eğitim, yeniden beceri kazanımı (reskilling) ve sürekli öğrenme ile bu fark kapanabilir. Kısacası, öğrenmeye devam edenler kazanacak, sabit kalanlar geride kalacak.”
Cevaplar ne kadar kendinden emin ve mantıklı, değil mi? Ancak hala adı üstünde “yapay”.. İnsanoğlunun bu dönüşüme ayak uydurmak zorunda olduğunu biliyor, ancak uyduramayanların geri planda kalması -doğası gereği- onu rahatsız etmedi. Ancak biz bu uyum sürecinin bu kadar basit olmayacağını çok iyi biliyoruz…
Sonuç
İnsanoğlu, sanayi devrimi gibi yeni bir dönüşüme daha giriyor gibi görünüyor. Bu dönüşümle birlikte yok olan meslekler olacağı gibi, yeni ortaya çıkan meslekler de olacak. Ancak yok olan meslek erbaplarına ne olacağı konusu şimdilik muamma.
Ülkemiz de bu konuyla ilgili ciddi adımlar atmaya başladı. Yerli ve millî yapay zekâmız Kumru, geçtiğimiz ay kullanıcıların erişimine açıldı. Yeni doğan bir bebek gibi emekleme aşamasında olsa bile, o da diğer kardeşleri gibi hızla büyüyecek.
Bu dönüşüme hızla ayak uyduran ülkelerin, aklımıza gelebilecek her sektörde diğer ülkelere fark atacağı aşikâr. Sağlık, savunma sanayii, teknoloji gibi. Bizim ülkemiz gibi genç nüfusu bu derece fazla olan bir ülke için, eşsiz bir fırsat olması içten bile değil.
Ancak bu ışığın altındaki gölgeyi unutmayalım. Bu dönüşüme hep beraber ayak uydurmalı, yeni mesleklere adapte genç nesiller yetiştirmeliyiz. Aynı zamanda bu yeni dünyaya bizler de ayak uydurmalıyız.
Gelecek, düşündüğümüzden çok yakın.