Dünyanın son gününde neden paramızı cebimizde tutalım ki? Y ve Z kuşağının tüketici davranışları tam olarak bu felsefeye dayanıyor. Ekonomi Bilimi yepyeni bir tabir ile tanışıyor, "Kıyamet Harcamaları (Doom Spending)”

Davranışsal ekonomi gün geçtikçe tüketimlerimizde daha önemli bir rol oynuyor. Geleneksel ekonomiden farklı olarak davranışsal ekonomi, insanları rasyonel varlıklar olarak görmek yerine, duygular, psikoloji, alışkanlıklar ve sosyal etkilerin kararlarını nasıl şekillendirdiğini de hesaba katıyor.

Kıyamet Harcamaları Nedir?

Dünyada ve ülkemizin gençlerinde de son yıllarda gözlemlenen kıyamet harcamalarını, Romalı şair Horatius´un "Odes" adlı eserinde geçen "Carpe diem, quam minimum credula postero" yani “Günü yakala, yarın ne olacağını bilmiyorsun “sözünün ekonomik kararlarımıza yansıması olarak tanımlayabilirim. Stres, ekonomik kaygılar, enflasyon, sosyal medya ve negatif içerikler, kıyas psikolojisi, yukarı doğru karşılaştırma, hızlı para kazanma arzusu gibi durumlar gençlerin para biriktirme veya bir mala sahip olma hedeflerinin azalmasına yol açtı, gençler ne kadar çalışırsa çalışsın bir taşınmaz veya yatırıma sahip olabileceklerini düşünmüyor. Bu hedeflerin azalması rasyonel olmayan ve aşırıya kaçan harcamalara neden oluyor. Özetle bireyler ekonomik ve psikolojik sorunları ile başa çıkmak için harcamalarını azaltmak yerine artırmayı tercih edebiliyor, bu süreçte ihtiyaç olmayan veya lüks tüketime yönelik harcamalarını artırma eğiliminde olabiliyorlar. Bu davranış ile birikim yapmak yerine ulaşabilecekleri maksimum lükslere kısa vadede ulaşmayı tercih ediyorlar.

Bu konu hakkında ilk araştırmalardan birini yapan Hamilton Üniversitesi Ekonomi Profesörü Stephen Wu, bu akımın yeni bir şey olmadığını belirtmişti. Profesör kıyamet harcamalarının 2004’e kadar dayandığını gösteren çok değerli bir araştırma yayınlamıştı. Wu’nun araştırmasına göre şans ve diğer faktörlerin başarılarını belirlediğini düşünen insanlar gelecek için daha az tasarruf yapıyor. Özellikle bu durum Küresel Finans Krizi ve pandemi sonrasında gençler arasında çok daha yaygın hale geldi.

Bölgesel Değil Küresel Bir Davranış

Dünyada yapılan son araştırmalar tüm dünyada bu tüketim davranışının hızla arttığını ortaya koyuyor.

Bireysel finans firması Credit Karma’nın Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptığı araştırmaya göre Y kuşağının %43’ü ve Z kuşağının %35’i bu akıma dahil. Ekonomi ve diğer sorunlar ile başa çıkmak için lüks harcamalarını artıran bu kesim Amerikalıların %27’sini oluşturuyor. Credit Karma’nın tüketici finansı uzmanı Courtney Alev, aşırı harcama akımı için, “Sağlıklı bir yöntem olmasa da krizlerle başa çıkmanın bir yolu” diyor.

CNBC'nin Survey Monkey tarafından yürütülen ve dünya çapında 4.342 yetişkinin katıldığı CNBC’s International, Your Money Financial Security anketine göre, küresel olarak gençlerin yalnızca %36,5'i finansal olarak ebeveynlerinden daha iyi durumda olduklarını hissederken, %42,8'i ebeveynlerinden daha kötü durumda olduklarını düşünüyor. Bu nedenle asla onların ulaştıkları seviyeye ulaşamayacakları algısına kapılıyorlar. King's Business School'da finans alanında kıdemli bir öğretim görevlisi ve eski bir bankacı olan Ylva Baeckström, CNBC Make It'e verdiği demeçte, bu tüketim biçiminin hem "sağlıksız hem de kaderci" olduğunu söyledi.

 

Türkiye’de ise NielsenIQ, “Geleceği Şekillendiren Gençler” isimli araştırmaya göre; Türkiye'de gençlerin sadece yüzde 57'si geleceğe ilişkin planlama yapıyor.

Bu araştırmalar sonucunda dünyanın dört bir yanındaki gençler, tasarruf yapmak veya para biriktirmek gibi eylemlerin bir sonuca ulaşmayacağını, asla ailelerinin elde edebildiklerini elde edemeyeceğini düşünüyorlar. Bu psikoloji ile yaptıkları alımlar ile bir kontrol yanılsaması oluşturuyorlar. Ama gerçekte olan şey, gelecekte kontrolü tamamen kaybetmeleri olacaktır, çünkü bunun yerine o parayı biriktirir ve yatırım yaparlar ise uzak gibi gözüken hayallerini gerçekleştirme şansını elde edeceklerdir.

Ekonomi Tarihinde Yeni Bir Dönem

Tarihsel perspektifte bakıldığında ekonominin zorlaştığı dönemlerde genellikle insanların daha fazla tasarruf ettiği görülmüştür. Buna örnek olarak 2008 Küresel Finans Krizinde ABD ve Avrupa’da hane halkının tasarruf oranlarının yükselmesini verebiliriz. Ancak günümüzde tüketici davranışları tarihte gördüklerimizden farklı olabiliyor. Bu da biz iktisatçıları davranışsal ekonomi konusunda daha fazla çalışmaya itiyor. İnsan psikolojisinin tüketime olan etkilerini profesyonel bir şekilde kullanan markalar ve ajanslar, tüketiciyi fayda sağlamayacağı ürün ve deneyimleri bile satın almaya ikna edebiliyor. Psikoloji, sosyoloji ve felsefenin dahi iç içe geçtiği bu tüketim davranışları, yepyeni iktisadi düşünceleri ve modelleri ortaya çıkaracaktır.

Peki Kıyamet Harcamalarının ortaya çıkmasının Sebepleri Nelerdir ?

Ekonomik Kriz ve Belirsizlikler: Tüketici davranışlarını etkileyen en önemli unsurlardan biri tabi ki ekonominin kendisidir. Enflasyonun etkisiyle “Şimdi almazsam, hiç alamam” kaygısı gelişir. Bu kaygı bireylerin hızla ve bilinçsizce tüketim yapmasına yol açar. Dünya ve ülke gündeminde son yıllarda enflasyon ve ekonominin ağırlıklı olarak yer kaplaması ile bu kaygıların daha çok yükseldiğini düşünüyorum. Özellikle Y ve Z kuşakları bu tür kaygılarla baş etmekte eski nesillere göre daha kırılgan. Teknoloji ve dijitalleşme ile her konunun en ince ayrıntısına kadar bilgi sahibi olabiliyorlar, bu bilgiler ise strese ve paniğe yol açabiliyor.

Hedonistik Kaçış ve Stres: Bireyler yaşadığı kaygı ve stres sonucu uzun vadeli hedef ve sorumluluklardan kaçınmak isteyebilirler. Bu kaygı ve stres hayatın her alanında olabilir. Kötü giden bir ilişki, aile problemleri, sağlık problemleri veya izlediğimiz bir filmden etkilenebiliriz. Tüketim, kriz kaygısını kısa süreli bastırır ve anlık mutluluk sağlar. Bu kaçış, hedonizm felsefesi ile örtüşen mutluluğa doğru kaçıştır.

Sosyal Medya: Özellikle yazılarımda sosyal medyanın bireylerin tüketim alışkanlıklarında ne denli büyük bir yer kapladığından birçok kez bahsettim. Her gün bizlerin de farkında olmadan yaşayabildiği yukarı doğru karşılaştırma veya sürekli olarak negatif içeriklere maruz kalma kıyamet harcamalarının önemli bir sebebi. Bireyin, kendisinden daha iyi durumda olan bir birey ile kendini karşılaştırmasına yukarı doğru karşılaştırma ismini veriyoruz. Kendini geliştirme veya hedef belirleme gibi iyi etkileri de var. Ancak özgüven düşüklüğü ve yetersiz hissetme gibi negatif kaygılar da oluşturabiliyor. Çoğunlukla gerçeği yansıtmayan bu içerikler başka hayatları idealleştirip kendi gerçeklerimizden uzaklaşmamıza sebep olabiliyor. Sosyal medya, bireyleri ne kadar çalışırsa çalışsın hiçbir zaman o seviyeye gelemeyeceği yanılgısına sürükleyebiliyor veya ihtiyacı olmasa bile bir mal veya hizmet için “Herkes almış, ben de almalıyım” veya “Herkeste var, neden bende yok?” algısı oluşturabiliyor.

Yeni Meslekler ve Hızlı Para Kazanma Arzusu: Youtuber veya Influencer gibi mesleklerin ortaya çıkması ile daha az sorumluluk gerektiren, hızlı şekilde para kazanma yolları gençlerimizin uzun vadeli sorumluluklardan kaçmasına ve kolayca hayal kırıklığına uğramalarına sebep olabiliyor. Bu renkli ve eğlenceli şekilde pazarlanan meslekler, diğer mesleklerin gençler için adeta bir zaman kaybı gibi görülmesine neden oluyor. Geleneksel meslekler ile adım adım ilerlemek ve para biriktirmek, zorlu ve uzun bir süreç olarak algılanıyor bu nedenle tercih edilmiyor. Tercih edilen mesleklerde de hayal ettikleri yere gelemeyen gençler, “Ne yaparsam yapayım olmayacak, denememe gerek yok” psikolojisine kapılabiliyorlar.

Teknoloji ve Dijitalleşme: Teknolojinin gelişmesi ile gün içinde sürekli çevrimiçiyiz. Her olaydan, durumdan veya spekülasyondan etkilenebiliyoruz. Bu nedenle dünyanın öbür ucundaki bir olay bile bizler de kaygı yaratabiliyor. Dijitalleşme ile sürekli olarak negatif içeriklere maruz kalabiliyoruz ve bu algoritmadan kaçmak mümkün olmuyor. Ciddi olmayan bir ekonomik problemi bile kendi içimizde büyütebiliyor veya internet nedeniyle çok hafif bir hastalık ile ilgili çok ciddi kaygılar yaşayabiliyoruz. Sürekli negatif içeriklere maruz kalmak bizleri gizli bir depresyon haline sokabiliyor. Alışverişlerimizi internetten çok hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz. İndirimler, fırsatlar ve promosyonlar bireyler de sürekli bir fırsat kaçırma psikolojisi geliştiriyor. Pazarlama ve reklamlar “Şimdi al, yarın çok geç olabilir!” gibi reklamlarla bilinçli bir şekilde kıyamet harcamalarını tetikler. Tüm bunlar “Yarın ne olacağı belli değil, bugün harcayayım” şeklinde bir davranışa sebep olabiliyor.

Sonuç: Türkiye Olarak Biz Neler Yapabiliriz?

Öncelikle bu sadece ekonomik bir konu değil. Aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik bir konu.

Ekonomik Stabilizasyon ve Güven: Devletimizin de çok ciddi bir şekilde ele aldığı bir konu olan enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeliyiz. Kısa vadede veya uzun vadede olması önemli değil. Önemli olan tüketicilerin “Yarın daha pahalı olur” algısını kırmak. Sürekli dünden daha iyi giden bir ekonomi insanlara güven aşılayacaktır. Merkez Bankası’nın şeffaf ve güvenilir para politikaları izlemesi ve döviz istikrarının sağlanması da tüketicilerin güvenini arttıran diğer unsurlar.

Uzmanlık Alanları Oluşmalı: Gençlerimizin daha ilgili olduğu meslek dallarının öne çıkarılması, bu mesleklere uygun akademilerin kurulmasına öncelik vermeliyiz. Son yıllarda gelişen yazılım, bilişim, yapay zeka teknolojileri gibi yeni mesleklerde uzmanlar yetiştirmeliyiz. Geleneksel mesleklerimizi ise zamana uygun hale getirip, gençlerimize anlatmalıyız. Profesyonellik ve kurumsallık her mesleğe yakışmaktadır. Unutmayalım ki uzmanlık ile özgüven gelir. Özgüven ise umut demektir.

Basamakları Tırmanırken Yardımcı Olalım : Gençleri destekleyecek sosyal güvenlik programları ile basamakları tırmanmalarında yardımcı olmalıyız. Özellikle gelir eşitsizliği ve liyakat eksikliklerini gidermeli, her gencimize eşit şartlarda rekabet edebilme şansını sunmalıyız. Eşit bir yarışta olduklarını bilmek veya desteklendiğini hissetmek daha fazla mücadele etmelerine imkan sunacaktır.

Finansal Eğitim: Bireylerin finansal okuryazarlığını arttırmalı ve bunlarla ilgili eğitimler düzenlemeliyiz. Ekonominin dilinden anlamak, harcamalarımızı daha dikkatli yapmamıza olanak sağlar. Kredi kartlarının son yıllarda tüketimin çok büyük bir bölümünde yer alması, para ile olan ilişkimizi çok kısıtladı. Bu kısıtlama tüketimden ve para harcamadan acı duymamızı engelliyor. Çok büyük bir harcama yaparken bile ne harcadığımızı tam olarak algılayamıyor veya bizlerin olmayan paraları çok rahat harcayabiliyoruz. İnternet alışverişleri ise bizlerin alışveriş hızını fazlasıyla arttırdı. Eskisinden çok daha az bir emek ile istediğimiz ürünleri satın alabiliyoruz. Tüketim alışkanlıklarımızı düzenlemek ve anlamak bizleri ekonomik olarak rahatlatacak, gereksiz harcamalardan uzaklaştıracaktır.

Medya ve Reklam Denetimi: Özellikle tüketiciyi kandırmaya yönelik, aslında fırsat olmayan ancak fırsatmış gibi gösterilen veya içerik üreticileri aracılığı ile deneyimlenmiş gibi sunulan reklamlar bireylerin bilinçsiz harcamalar yapmasına sebep olabiliyor. Bu içeriklerin mutlaka sıkı bir şekilde denetlenmesi ve tüketicinin korunması gerekiyor. Bu denetimlere örnek olarak, sosyal medya aracılığı ile yapılan gizli reklamlar, ürün yerleştirmeler ve tüketiciyi yönlendiren içeriklerin denetlenmesi amacıyla Reklam Kurulu'nun 04.05.2021 tarihli ve 309 sayılı toplantısında 2021/2 numaralı ilke kararı olarak kabul edilen “Sosyal Medya Etkileyicileri Tarafından Yapılan Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Hakkında Kılavuz” yayımlanmış ve Ticaret Bakanlığı tarafından uygulamaya konulmuştur.