Konuya ilişkin bir açıklama yapan Musa Karademir şunları söyledi: Türkiye’de Tüketici haklarının korunması konusunda ilk yasal düzenleme, 4077 Sayılı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’dur. 8 Mart 1995’de, 22221 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bu kanun, daha sonra, 2013’de Resmi Gazete’nin 28835 Sayısında yayınlanan 6502 Sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiştir.

Aynı şekilde ilk Rekabet Kanunu da 1994’de Resmi Gazete’nin 22140 Sayılı nüshasında yayınlanarak yürürlüğe giren 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’dur. Aynı kanun daha sonra, Haziran 2020’de Resmi Gazete’nin 31165’inci nüshasında yayınlanan 7246 Sayılı Kanun ile yeniden şekillendirilmiştir.    

Tüketici haklarının korunması, rekabet edebilir piyasalarda kartelleşmenin önlenmesi ile daha etkin ve verimli hale gelecektir. Dolayısıyla; tüketici haklarının korunması ve rekabetin varlığı birbirinden ayrılmaz bir bütünlük arz etmektedir. Dedi. Sözlerini sürdüren Karademir; Türkiye’de 25 yıldır süren tüketici haklarının korunması mücadelesi, maalesef beklenen ve istenen seviyede değildir. Bunun pek çok sebebi olmasına rağmen başlıcaları; *hükümet politikaları oluşturulurken, hükümet tarafından (İlgili Bakanlık) farklı bileşenlerin (STK-Üniversiteler vs.) fikirlerinin sorulmaması veya önerilerin dikkate alınmaması, *üretici firmaların tüketici haklarını korumada isteksiz, kazanç odaklı, vurdumduymaz davranması ve *tüketici örgütleri olan STK (federasyon ve dernekler)’ların, tüketici haklarının korunmasında beklenen ve istenen performansı sergileyememesi olarak sıralayabiliriz.

Tüketici örgütleri arasında eşgüdüm ve uyum eksikliği varlığını yıllarca sürdürdü ancak son 4 yılda ise işbirliği ve güç birliği yapmanın ve derneklerin oluşturduğu federasyonların bir araya gelerek, “Konfederasyon” çatısı altında birleşmesinin değeri bütün taraflarca anlaşılmış görünmektedir. Bu oldukça sevindirici ve bir o kadar da heyecan verici bir gelişmedir. Şimdilik 3 Federasyon (Tüketici Birliği Federasyonu, Tüketici Dernekleri Federasyonu ile Tüketici ve Çevre Dernekleri Federasyonu) bir araya gelerek, “Tüketici Konfederasyonu Girişimi”ni oluşturdu. Şimdi tüm tüketici ve rekabet bileşenleri, yani hepimiz, Konfederasyon için “taşın altına elimizi koyarak” güçlü bir mesaj vereceğiz.

Konfederasyon, Avrupa Birliği’ndeki ve gelişmiş ülkelerdeki muadilleri gibi güçlü bir yapı olacak. Konfederasyonu besleyen, federasyon ve dernekler hep birlikte “güçlü bir ekosistem” oluşturacaktır.

Konfederasyon; tüketici hakem heyetlerinin etkin ve verimli çalışması, tüketici haklarının korunmasının güçlendirilmesi, tüketicinin hak aramada mağdur olmaması, tüketici hakları ve rekabet hukuku alanlarında politikalar üretmesi, üretici-tüketici-tedarikçi zincirinde güçlü ve uzlaştırıcı/koruyu/kollayıcı olması konularında, Türkiye’de tüketicinin en etkili sesi olacaktır. Bu konuda federasyon ve dernek bileşenleri, sürekli temas halinde, sık sık bir araya gelerek görüşmeler yapıyoruz. Yakında da bir çalıştay yapacağız.

Güçlü ve etkin bir Konfederasyon kurmak için, Avrupa’daki benzer kuruluşların yapılarını ve çalışma şekillerini inceliyoruz. Avrupa’daki eşleştirmelerle birlikte, Türkiye’nin toplumsal yapısına ve tüketici alışkanlıklarına uygun, teknoloji çağına yakışır, geleceğe yönelik, yeni nesil ve özgün bir “Konfederasyon Modeli” üzerinde finale doğru yaklaşıyoruz. Ayrıca başta Avrupa Birliği fonları olmak, dünyanın farklı fonlarından ve hibelerinden faydalanmak üzere sürdürülebilir projeler geliştireceğiz. Ulusal ve uluslararası düzeyde konferans, panel, zirve, çalıştay gibi etkinlikler düzenleyeceğiz.

Bu çabaların Bir ürünü olarak, Tüketici Konfederasyon Girişimi Şemsiyesi Altında;  “Avrupa Birliği Hibeleri ve Proje Döngüsü Yönetimi Eğitim Semineri” vereceğim. Amacımız, tüm bileşenleri (Federasyon ve dernekler), Avrupa Birliği ve dünyadaki diğer fonlar hakkında bilgilendirmek ve her birinin proje ofisi gibi çalışmasını sağlamak. Bu vesile ile tüm STK’ları bu eğitime bekliyorum.