Vatanımız, bayrağımız ve bağımsızlığımız asla vazgeçemeyeceğimiz kutsal değerlerimizdir. Ekonomimiz dibe vursa bile tekrar düze çıkabilir. Vatan ve bağımsızlığımız elden giderse bunun faturası çok ağır olur.

Biz bu kutsallarımız uğruna canımızı hiçe sayan bir milletiz. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından 7 yıl geçti. 253 şehit verildi, binlerce gazi… Vatan ve bayrak uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâdediyoruz.

Onlar, göğüslerini kurşunlara siper ederek vatanımızı işgal edilmekten kurtardılar. Bu aziz şehitlerimizden komşum ve sevgili kardeşim, Cumhurbaşkanımızın yol ve dava arkadaşı Erol Olçok ve o günlerde henüz 17 yaşına yeni adım atmış oğlu Abdullah Tayyip Olçok, 15 Temmuz 2016 gecesi o dönemdeki adıyla İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) şehit düştüler. Onları İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’ndaki kabirleri başında andık. Aziz ruhları için dualar ettik. Erol Olçok, Şeyh Şamil’in vatanı Kafkaslar’dan izler taşıyordu yüzünde…

Ataları, rüzgârların çok sert estiği bir coğrafyadan geliyordu. O bir Çerkes Beyi’ydi. Erol Olçok, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağ kolu, en yakınındaki isimdi. Gönlünü herkese açabilen, yiğit, cömert ve alçak gönüllü biriydi. Dünya hayatına, paraya pula önem vermeyen bir kişiliğe sahipti. Gönül zenginliği, maddi zenginliğinin daima önünde oldu. Çok cömert ve yardımsever bir insandı. Cebinde iki lirası varsa çıkarıp hepsini verirdi. Tıpkı Hz. Ebubekir gibi…

Rahmetli Erol Olçok, Cumhurbaşkanımızla çalışırken milletimizin kalbine dokunan siyasi kampanyalar yaptı. Allah’ın ona doğuştan verdiği yetenekleri vardı. Sanat yönü çok güçlü birisiydi. Projeler üreten ve bunu sahada uygulayan bir yapıya sahipti. Bir çoğumuz proje üretebiliriz, ancak bu projeleri hayata geçirmede başarılı olamayız.

Şehit Erol Olçok, proje üretiyor, uyguluyor ve yönetiyordu. AK Parti’nin adının ve logosunun oluşturulmasında üreten bir beyin olarak Erol Olçok’un imzası var. AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyalarındaki başarıları Erol’un ne denli büyük bir strateji uzmanı olduğunu gösteriyor. AK Parti’nin defalarca iktidarı kazanmasında şüphesiz Erol Olçok ve onun yönettiği Arter Ajans’ın önemli rolü oldu. Erol Olçok, Recep Tayyip Erdoğan’ı çok severdi. Oğluna O’nun adını verdi. Onun gönlünde Recep Tayyip Erdoğan’ın çok farklı bir yeri vardı.

Zannediyorum Cumhurbaşkanımızın gönlünde de Erol Olçok, farklı bir yere sahipti. Erol ve oğlu Abdullah Tayyip’in cenaze namazında Cumhurbaşkanımızın döktüğü göz yaşları bu gönül bağının en güzel ifadesiydi. Görüşmelerimizde Erol’un, Recep Tayyip Erdoğan’a olan sarsılmaz sadakat, sevgi ve bağlılığını anlardım. Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında bir başka siyasi liderle çalışmayı hiç istemedi. Recep Tayyip Erdoğan’ı tarif ederken, “İnançlarıyla muhafazakâr, icraatlarıyla devrimci bir lider” derdi.

Onun gözünde Recep Tayyip Erdoğan, kendi abdestinden emin olan, inanan, inandığını samimi olarak yaşayan bir karakter ve aynı zamanda tabuları yıkan, icraatlarıyla herkesi şaşırtan muhafazakâr bir devrimci kimliği taşıyordu. Erol Olçok da Recep Tayyip Erdoğan gibi muhafazakâr devrimci bir karaktere sahipti. Liderlik vasfı olan birisiydi.

Muhafazakâr ve devrimci kimliklerini bir kalbe sığdırdı. Muhafazakârların köşesine çekilen kitleler olmadığını gösterdi. Türk tarihinde her yazılan destanın öne çıkan kahramanları vardır. Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip de hiç şüphesiz tarihe adlarını yazdıran iki kahramandır. Şehit Erol, benim 17 yıllık komşumdu.

Halen ikâmet ettiğimiz Altunizade Hilal Konakları’na 17 Ağustos 1999 depreminden bir gün önce taşınmıştık. 18. bloğun bahçe katında biz, yanı başımızdaki 17. bloğun bahçe katında ise Erol Olçok ve ailesi yaşıyordu. Hiç unutmuyorum, Pazartesi gününü Salı’ya bağlayan gece saat 03.03’de deprem oldu.

Deprem paniğiyle kendimi dışarıya bahçeye attım. Erol Olçok da o tarihte henüz iki aylık bebek olan Abdullah Tayyip’i kucağına almış dışarı çıkmıştı. Şehit Erol, beni fark etmemişti. Bebeğini, Abdullah’ı kollarıyla sımsıkı sarıp sarmalamıştı. Babalık duygusuyla oğlunu koruyordu. Bir filmin kareleri gibi gözlerimin önüne geliyor, o anı hiç unutamıyorum.

Erol Olçok 1999 depreminde bağrına basıp da korumaya çalıştığı, henüz 17’sine yeni adım atmış yavrusu Abdullah Tayyip ile 15 Temmuz 2016’da bir kutlu gecede şehit düştüler. Erol Olçok da, oğlu Abdullah Tayyip de vatan ve bayrak uğruna kurşunların üzerine yürüyen kahramanlar ve milletimizin aziz şehitleridir. Onlar; 15 Temmuz gecesi Türkiye’nin üzerine bir kâbus gibi çöken darbe teşebbüsüne karşı göğüslerini siper ettiler. Baba ve oğul vatan ve bayrak uğruna birlikte şehadet şerbetini içtiler.

Allah onlara, her kulun erişemeyeceği yüce bir makâmı bahşetti. Vatan toprakları işgal edilmesin diye canlarını feda eden bütün şehitlerimizi minnet ve rahmetle anıyorum. Gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.