Son yılarda dış politikada yaşanan duruma paralel olarak Türkiye ihracatta yeni çıkış yolları arıyor. Türkiye’nin en büyük pazarlarından olan Ortadoğu ve Arap ülkeleri “Suriye” meselesiyle meşgul. Birçok Arap ülkesi Türk mallarına gizli ambargo uyguluyor. Alıcı Türkiye’den sipariş veriyor ama o ülkelerin yetkili kurumları Türkiye’den yapılacak ithalata onay vermiyor.

Geçenlerde su motorları ve sulama araç gereçleri üreten İstanbul’daki en tanınmış firmalardan birinin pazarlama yetkilisiyle konuştum. Diyor ki; Mısır’a tek kalem 100 bin dolarlık dalgıç motor sözleşmesi yaptık. Mısırlı tüccar ısrarla bizden mal almak istiyor, ancak Mısır makamları “Türk malı yasaklı” diye Mısırlı tüccarın ithalatına izin vermiyor. Adam ağlayarak “Sizden mal almam yasaklanıyor. Uzun süre izin alamadım. Pazarı kaybetmemek için Çin’den sipariş verdim. Çin’den gelen ürünler kalite ve fiyat alarak çok kötü ama ne yapayım?” diyor. Evet, sanayi ihracatında Türkiye’nin sadece önüne terör grupları değil, siyasi olarak ve ekonomik olarak setler çekiliyor. Ne yapabiliriz ki? diye dert yanıyor.

Ülkemizde üretim de var yenilik de… Markalı ve kaliteli üretim yapma kabiliyetimiz birçok ülkeden fazla. Ama maalesef ”korumacılık” duvarı ihracatçılarımızın önünde büyük bir engel…

Geçen ay ortalarında Azerbaycan’ın başkenti Bakü, Türk dünyasının liderlerini ağırladı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in evsahipliğini yaptığı Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) Devlet Başkanları 7. Zirvesi'ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan'ın Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev katıldı. Türk Konseyi gözlemci üyesi Macaristan'ın Başbakanı Viktor Orban ile kuruma üye olmasa da etkinliklere katılım sağlayan Türkmenistan'ın Başbakan Yardımcısı Pürli Agamuradov da toplantıda hazır bulundu.

Toplantının dikkat çeken en önemli tarafı Liderlerin Türkiye’nin terörle yaptığı mücadele kapsamında Suriye’de başlattığı “Barış Pınarı” harekâtına yaptıkları destek önemliydi. Bakü “Türk Konyesi Liderler Zirvesi “ bir kez daha gösterdi ki, Türkçe konuşan ülkelerin uluslararası camiada tek bir elden yönetilecek bir “diaspora” oluşturması şart.

Avrupa, Amerika, Uzakdoğu, Avusturalya ve Afrika’da güçlü bir lobi ya da etkili bir “diaspora” oluşturulması ve iyi yönetilmesi elzem. Türkiye dünyanın en ücra köşelerine kadar, tekstilden gıdaya makine sanayiinden ağır ve hafif silaha kadar yüzlerce çeşit mal satıyor. Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan dünyada en kaliteli tütünü üretmenin yanı sıra; altın, çeşitli madenler ve tarım ürünleri açısından dünyada önemli tedarikçi ülkeler arasında. Kazakistan, Azerbaycan, doğalgaz ve petrol ihraç ediyor. Ancak günümüzde üretimden de önemli olan pazarlama  ve ulaşım. Girilen pazar ülkelerde kalıcı olabilmek için güçlü bir sivil destek gerekiyor. Bunun yolu güçlü bir birliktelikten “diaspora” birliğinden geçiyor. Türkiye, 1980’den bu yana serbest pazar ekonomisine geçiş yaptıktan sonra uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek için büyük bedeller ödedi. Her zaman Türk girişimcilerin önüne gümrük duvarları “Avrupa Birliği”, “Pasifik Birliği” vb. adı ne olursa olsun sonunda korumacılık duvarları çıktı. Bütün bu duvarları azimle aşan Türk girişimciler artık dünyaya marka satıyor. Birleşmiş Markalar Derneği’nin (BMD) yaptığı bir araştırmaya göre Türk girişimciler 125 ülkede yaklaşık 5 bine yakın mağaza açmış durumda. 13 bine yakın satış noktasından dünya tüketicilerine hizmet sunuyor. Yurtdışında BMD’ye üye olmayan çok sayıda firma yerel mağazalarla hızla yayılıyor. Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerde marketçilik alanında büyük bir atılım var. BMD, iletişim, optik, mobilya, ayakkabı, küçük mutfak ürünleri, kozmetik, aksesuar, ev tekstili ve dekorasyonu, çok katlı mağazacılık gibi alanlardan firmalarla üyelerinin sektörel dağılımını çeşitlendirerek Türkiye'nin en tanınmış, marka değeri en yüksek kurumlarını bünyesinde barındırıyor. BMD’nin verilerine göre; Türkiye’nin en çok mağaza açtığı ilk 5 ülke, Rusya, 636 mağaza, Kazakistan 320, Suudi Arabistan 294, Romanya 219, Irak 213, diğer en etkin ülkeler ise, Ukrayna, Azerbaycan, İran, Fas ve KKTC'de, iletişim, optik, kozmetik, tekstil ve hazır giyim  sektörleri ön planda görünüyor.

Türkiye dünyaya katma değeri yüksek ürünler satmak zorunda.

Halen mevcut ihracatımızın kilogram başına fiyatı 1.5 dolarlar mertebesinde. Oysa Kore, Japonya, Almanya gibi ülkelerin ihracatında kilogram fiyatları çok çok yüksek.

Bizim mevcut altyapımızla eğer ihracatımızı 500 milyar doların üzerine çıkarmak istiyorsak öncelikle ihraç ettiğimiz ürünlerde katma değeri yüksek mallara yönelerek kilogram fiyatımızı en az 4.5 dolara yükseltmemiz gerekiyor.

Bunun bir başka yolu ise yaklaşık 100 yıldır yüzümüzü çevirdiğimiz Batı ile diyaloglarımızı sürdürürken yeni hedef pazarlar olarak yönümüzü Orta Asya, Uzakdoğu ve Afrika’ya çevirmemiz gerekiyor. Türkçe konuşan ülkeler aralarında güçlü bir” diaspora” ve ürün çeşitliliğine yönelmemiz gerekiyor.

Türkiye’nin uzak ama önemli bir diasporası Avustralya ve Pasifik adalarında yerleşik. Türk soyundan binlerce insanımız o uzak ülkelerde iş hayatının bir parçası. Türk, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Tacik, Türkmen ve diğerleri… Türk soyundan insanlarımız Avusturalya’ya yerleşmiş çok ciddi bir gurbetçi potansiyelimiz var. Bunların çok önemli bir kısmı orada kendi iş yerlerini kurmuş. Uzak diyarlar ama, ticaret açısından verimli… İhracatçılarımız 2020 hedeflerini koyarken Avusturalya, Yeni Zelanda, Pasifik adalarına ve daha çok da Afrika’yı ihmal etmemeli…

Unutmayalım. “Birlikten kuvvet doğar.”