'Mekke'nin fethi' merak edilenler arasında yerini aldı. Ülkemizde son yıllarda Mekke’nin fetih tarihi 10 gün önceye çekilerek Miladi 31 Aralık/ 1 Ocak’ta kutlanmaya başlandı. Mekke’nin fethi, tarihi kaynaklara göre; (İbn İshâk, İbn Hişâm, Belâzûrî, Vâkıdî, İbn Esir, İbn Kesir, Taberî gibi pek çok tarihçinin ittifakla verdiği tarih) Hicrî takvime göre 20 Ramazan 8’de (Hicretin 8. yılı) gerçekleşmiştir. Bu Hicri tarih Milâdî takvime uyarlanınca 11 Ocak 630 tarihi elde edilir. İşte detaylar...

MEKKE'NİN FETHİ NE ANLAMA GELİYOR?

Müslümanlarla Mekkeli Kureyşliler arasında Hudeybiye Antlaşması yapılmıştı. Mekkeli Kureyşlilerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi bu antlaşmaya aykırı biçimde, Müslümanların himayesindeki Huzaa kabilesine saldırdı.

İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke'ye haber göndererek, öldürülenlerin kan bedellerinin ödenmesini veya Beni Bekir kabilesiyle olan ittifakın sonlandırılmasını, aksi halde Hudeybiye Antlaşması'nın bozulmuş sayılacağını ve savaşa mecbur kalacaklarını bildirdi. Mekkeliler, teklifleri reddettiler ve harbe hazırlanacaklarını bildirdiler. Mekkeliler daha sonra fikir değiştirip Ebu Süfyan'ı Müslümanları bir barışa ikna etmesi için Medine'ye gönderdiler. Ancak görüşmelerden hiçbir netice alınamadı.

İslam peygamberi Hz. Muhammed, Hicret'in 8. yılı, Ramazan ayının 10. günü, 10 bin kişilik bir ordu ile Medine'den çıktı (1 Ocak 630). 20 Ramazan'da (11 Ocak 630) Hz. Muhammed ordusunu 4 kola ayırdı ve ordusuna şu emri verdi:

"Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz."

Hz. Muhammed hareket emri verdi ve Fetih Suresi'ni okuyarak Mekke'ye girdi. 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid'in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü.

Hz. Muhammed, Mekke'ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan'a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kâbe'ye yöneldi. İsra Suresi'nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe'yi tavaf etti.

MEKKE’NİN FETHİ İLE İLGİLİ MESAJLAR VE SÖZLER 

-Ümmeti Muhammed'in bu mübarek günü anması ve hayirlara vesile olmasi dileği ile..

-Bugün mekkenin fetih yıldönümü.tüm islam aleminin (bu fetihin yüzü suyu hürmetine)uyanıp birlik ve beraberlik içerisinde olmalarını ,daha nice gönül fetihlerine vesile kılmasını rabbım'dan niyaz ederim.

-Bugün Mekkenin fetih yıldönümü hayırlı olsun hepimize...

-31 Aralık Mekke'nin Fethinin Mübarek olmasını Cenab-ı Allah'tan diler, Yeni yılın ise kendi inancımıza göre karşılanmasını temenni ederim.

-Her yeni gün ve her yeni yılın doğan bir umut olduğu, Anaların ağlamadığı, Şehitlerin gelmeyeceği inancıyla, Mekke’nin Fethi’nin Müslüman alemine yeni yılda huzur ve güven ortamına kavuşması dileğimle.

-İslam için çekilen hiçbir sıkıntının boşa gitmediğini ve rabbimizin bunun karşılığında Mekke'nin Fethini müyesser kıldığı gerçeği kılavuzumuz olsun. Tüm İslam aleminin fetih yıl dönümünü de kutluyorum.

Kâfirûn Sûresi anlam ve önemi

Kâfirûn Sûresi, Mâûn Sûresi’nden sonra Mekke-i Mükerreme’de inmiştir. 6 (altı) âyet-i kerimeden oluşmaktadır. Kâfirlere yapılan bir ihtar mahiyetinde olduğundan bu isimle bilinmektedir. Cenab-ı Hak bu sûrede Rasululah Efendimiz’e (sav), kâfirlere karşı takınması gereken tavrı açıklıyor. Sûreye ibadet sûresi veya İhlâs Sûresi de denmiştir. Bu sûre ile İhlâs Sûresi’ne birlikte İhlâseyn (iki ihlâs) ismi de verilmektedir.

YÜCE MEÂLİ

1- De ki: Ey kâfirler!

2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam.

3- Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.

4- Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim.

5- Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.

6- Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

MUHTEVÂSI

Bu sûre, kâfirlere karşı Rabbimiz tarafından yapılan bir ihtardır. Cenab-ı Hak, İslâm dininin, diğer bütün dinlerden farklı olduğunu bu mübarek sûrede bildiriyor. Yine Yüce dinimizin, başkalarına hiçbir ihtiyacı bulunmadığını belirtiyor.

Ayrıca bu sûre-i celile, Resul-i Ekrem Efendimiz’in (sav) Cenab-ı Hakk’ın ilâhî himâyesinde bulunup, başkalarından müstağni bulunduğunu güzel bir şekilde ifâde ediyor. Eşsiz Rasûl’ün hiç bir zaman davasından dönmeyeceği, ne pahasına olursa olsun, -kendisine ister inanılsın, ister inanılmasın- İslâm’ı tebliğden vazgeçmeyeceği en anlaşılır bir ifadeyle belirtilmektedir.

SÛRENİN NÜZÛL ORTAMI

Bu mübârek sürenin nüzûl sebebi olarak şöyle bir olay nakledilir:

“Mekke’deki müşriklerden bir grup, Rasûlullah’a (sav) gelerek ona Mekke’nin en zengini olması için mal verme, istediği kadınla onu evlendirme ve lider yapıp kendisine tabi olmaları şeklinde tekliflerde bulundular.

“Bunları sana vereceğiz, ancak sen de ilahlarımızı aşağılamaktan, onlara karşı beslediğin kötü duygu ve tavırlarından vazgeç!” demek sûretiyle bir anlaşma istediler. “Eğer onlara buğz edeceksen, biz sana, senin için de hayırlı olacak bir teklif sunuyoruz” derler. Efendimiz (sav), nedir o? deyince şöyle söylerler:

“Bir sene sen bizim ilâhımıza taparsan, bir sene de biz senin mabuduna taparız.” Bu durum karşısında Rasûlullah’a (sav) gelen bu süre, onların bu iğrenç tekliflerini net bir biçimde reddeder. Allah Tealâ şu âyeti de inzal buyurmuştur”:

 -“De ki: Ey cahiller! Bana Allah’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?” (39 Zümer 64. Bu rivâyeti Teberânî (h. 360) nakleder.)

Rasûlullah’ın  (sav) sabah namazlarının sünnetlerinde Kâfirûn ve İhlâs sûrelerini okuduğu, İbn Ömer (ra) ve Hz. Aişe’den gelen hadislerde yer almaktadır. (İbn Mâce, ikâmet 102. Nesâî, iftitah 39’da da “bu iki sûreyi sabah namazının iki rek’atında okurdu”, rivâyeti vardır.)