Türkiye ekonomisinin şu anda en büyük problemi enflasyon. Çünkü şu anda üretici ve tüketicide güven yok. Üretici ya da tedarikçi pahalılaşır diye önceden fiyatı yükseltiyor. Hatta tüketici bile fiyatı artar endişesiyle acil ihtiyaç olmasa bile stok yapıyor. Bu ortam doğal olarak fiyatlardaki artış eğilimini körüklüyor.

Geçtiğimiz yazılarımda sözde faiz indirim kararının dövizdeki yükseliş ve enflasyon olarak sonuçları olacağını vurgulamıştım. Keşke haksız çıksaydım. Gördüğünüz gibi hayat pahalılığının ciddi anlamda etkilerini hissetmeye başladık. Politika faizini indirme inadı hem dövizi hem de enflasyonu yükseltti. Döviz garantili mevduat getirisi şimdilik dövizdeki kontrolü sağlamış durumda ama enflasyondaki artışı engellemek bir hayli zor olacağa benziyor.

İlk önce global piyasalar ve FED’in alacağı faiz artırım kararı üzerinden gidelim ki Türkiye’nin nasıl bir ekonomik zeminde hareket ettiğini daha iyi algılarız. FED’in 4 Mayıs Çarşamba günü 0.50 baz puan artışı neredeyse kesin gibi. Ama benim görüşüm 50 baz puan artış cepte, ben 75 olmasını bekleyenlerdenim. Neden bu kanaatte olduğumu açıklamak istiyorum. Piyasalardaki hareketler ekonominin en iyi belirleyicisidir. Eski yazılarımda da hep vurguladım, piyasa en büyük göstergedir. Bu açıdan baktığımda son günlerdeki altın ve petroldeki sert düşüşler, realizasyonlar dolarda sanki 50 baz puan değil de 75 baz puanlık önden yüklenimli bir faiz artışı olacağı izlenimi verdi bana. Dediğim gibi petrol ve altındaki sert düşüş ve realizasyonların yanında euro/dolar paritesi 1.06 seviyesine kadar düştü. Dolar lehine olan bu göstergeler faiz artırımının 50 ve üstü olabilir kanaatini verdi bana. Ayrıca diğer genel ihtiyaç gerektiren emtialardaki artış enflasyonun önümüzdeki dönemde ABD ve dünya için halen ciddi bir tehdit olduğu gözüküyor. Ukrayna savaşının da etkisi ile kömür fiyatları geçen seneye göre neredeyse iki katına çıkmış durumda. Emtialardaki bu artış karşısında FED mutlaka tedbir alması gerekiyor yoksa dolardaki bu değer kaybı dolar endeksli dünya ekonomisinin bütün fiyatlarını alabora edecek domino etkisine dönüşmemesi için Fed’in sert bir faiz artışı yapabileceğini düşünüyorum. O nedenle beklentim 75 baz puanlık önden yüklemeli bir faiz artırımı kararı gelebilir.

30 MİLYAR DOLARA YAKIN FON ÇIKIŞI

Dikkatimi çeken bir diğer konu, Nisan ayında borsa yatırım fonlarından 30 milyar dolara yakın bir fon çıkışı oldu, bu da benim tezimi doğruluyor. Bu çıkış 2020 yılındaki pandemi dönemindeki şok fon çıkışındakine benzer bir çıkış. O yüzden borsada işlem yapanların biraz dikkatli olmalarında yarar var. Çünkü bu güçlü senaryo gerçekleşirse tahvillerde ve borsada sert satışlar görebiliriz. Yani bu güçlü beklenti senaryomda altındaki yüzde 15’e yakın bir düşüşün normal olduğunu düşünmüyorum. Hele ki Ukrayna’da savaş halen devam ederken olması da dikkat çekici. Altında bakacağımız 1875 dolar destek noktası oranın altına kayarsa uzunca süre 1900 doların üstü altın/dolar paritesinde zor gözüküyor. Buradan hareketle bizim piyasalardaki fiyatlamaların göstergesi Dolar/TL’ye baktığımızda 14.70-14.85 bandında bu kur korumalı sisteminde etkisi ile şimdilik bu alanda kontrolün sağlanmış durumda olduğu gözüküyor. Ama bu yukarıda bahsettiğimiz senaryonun gerçekleşmesi halinde 15’in üstünde 15.22-15.45 gibi yeni bir band aralığında Dolar/TL’yi görme ihtimalimiz çok yüksek. Bence ekonomi yönetimi yani Hazine de bu riski görüyor ki dövize yeni kısıtlamalar getirmeye başladı.

‘GEMİLERİ KARADAN YÜZDÜRÜRÜZ’ SÖZÜ

Bakan Nebati’nin gemileri karadan yüzdürürüz sözünün aslında bu risk için söylenmiş bir söz olduğunu düşünüyorum. Bu sözden anladığım yeni bir döviz kısıtlayıcı tedbirlerin geçtiğimiz günlerde geleceğine işaret ediyor. 70-80’li yıllardaki gibi döviz bulundurma yasaklarına gidebilecek bir sıkı dönem gelebilir mi diye bir an düşünmeden edemedim sevgili Ekovitrin takipçileri. Yani benim yeni ekonomi yönetiminin bu bakış açısı ve hamlelerinden anladığım yakında sermaye kontrollerinin bile gelebileceği yeni bir döneme bile geçebileceğiz gibi bir his edindim açıkçası. Bu önlemler ve sıkılaşma hamleleri geçici bir süre bazı hareketleri kontrol altına alabilirsiniz ancak uzun vadeli dönemde sürdürebileceğiniz bir durum değil. Hele ki Türkiye ekonomisi o kadar büyüdü ki 70’li yıllarda da değiliz. Benim buradan okumam adı konmamış bu sıkılaştırma politikaları yakında bir seçim sürecine Türkiye’nin gireceğini düşünüyorum. Değerli Ekovitrin takipçileri, şu an Türkiye ekonomisinin en büyük problemi enflasyon. Çünkü şu an üretici ve tüketicide güven yok. Üretici ya da tedarikçi pahalılaşır diye önceden fiyatı yükseltiyor. Hatta tüketici bile fiyatı artar endişesiyle acil ihtiyaç olmasa bile stok yapıyor. Bu ortam doğal olarak fiyatlardaki artış eğilimini körüklüyor. Bence ekonomi yönetiminin özellikle üstünde durması gereken konu bu. Bu güveni vermesi ve kontrolü ele alması lazım. Özellikle enerjideki artışın bir kontrol çerçevesine alması lazım. Son 6 ayda neredeyse yüzde 200’lük mazot fiyatlarındaki artış devlet tarafından yapılırsa bu tüm sektörlere sirayet eder. Hep yumurta kapıya gelince alınan plansız programsız kararlar doğal olarak piyasalardaki güven duygusunu da olumsuz etkiliyor. Koskaca FED’in ciddi faiz artırımına gideceği apaçık ortadayken faiz sebep, enflasyon sonuç demek, güven duygusunun ortadan yok olmasına neden oluyor. Bu konuda da çok uyarmıştım, yapmayın, etmeyin, ağır bedeller öderiz diye. Fakat maalesef öngörümüzde haklı çıktık. Ancak hep birlikte kaybettik. Şimdi de bir şeyleri anlayıp düzeltmeye çalışsanız bile ortadan güven duygusu kayboluyor. Yani FED faiz artırdıktan sonra halen biz faizi artırmaz ya da düşürme söylemlerinde ısrar edersek daha büyük bir yangını körükleriz. Sevgili ekonomiyi yönetenler lütfen biraz daha sağ duyulu ve gerçekçi politikalarla en azından bundan sonra dikkatli olun.

Yazıma burada son verirken İslam aleminin Ramazan Bayramı’nı kutlar, her gününüzün bayram güzelliği ile geçmesini yüce Allah’tan dilerim. Tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın.