Doğal yapısı ve içerdiği grayanotoksin maddesi nedeniyle kontrollü şekilde tüketilmesi gereken deli bal, bağışıklık sistemini destekleyen antioksidanlar, vitaminler ve mineraller açısından oldukça zengin. Özellikle tansiyon, kolesterol, bronşit, öksürük ve boğaz ağrısı gibi sağlık sorunlarında yardımcı ürün olarak tercih edilen deli balın, doktor tavsiyesi olmadan bir çay kaşığından fazla tüketilmesi ise ciddi sağlık problemlerine neden olabiliyor. Bu nedenle hem üretim hem tüketim aşamasında titizlikle yaklaşılması gerekiyor.

Kilosu 3 Bin TL’ye Kadar Ulaşıyor
Yılda sadece birkaç haftalık kısa sürede üretilen deli bal, nadirliği ve zorlu üretim koşulları nedeniyle yüksek fiyatlarla satışa sunuluyor. Piyasada kilogram fiyatı 2 bin ila 3 bin lira arasında değişen deli bal, yüksek katma değerli bir ürün olarak bölge ekonomisine katkı sağlıyor.

Karadeniz Üniversitesi’nden Bilimsel Takip
Deli bal üzerine kapsamlı bilimsel araştırmalar yürüten Kastamonu Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Talip Çeter, Batı Karadeniz’i kapsayan çok yönlü bir analiz projesi yürüttüklerini belirtti. Prof. Dr. Çeter, Kastamonu’nun yanı sıra Bolu, Sinop, Zonguldak, Bartın, Karabük ve Düzce illerinden alınan bal ve propolis örneklerinin içeriğini analiz ettiklerini, arıların çevresinden topladığı bitki örnekleriyle de balın floral kaynağını net şekilde ortaya koyduklarını ifade etti.
Aynı dönemde çiçek açan kestane ağaçlarının, orman gülüyle aynı bölgelerde bulunması nedeniyle karışım bal üretiminin kaçınılmaz olduğunu aktaran Çeter, “Orman gülü çiçeklenmesi tamamen bitmeden kestane çiçeklenmesi başlıyor. Bu geçiş dönemi nedeniyle bazı arıcılar farkında olmadan deli balı, kestane balı sanarak piyasaya sürebiliyor. Bu durum tüketici sağlığı açısından ciddi riskler oluşturabilir” uyarısında bulundu.

Grayanotoksin Analizi Şart
Deli balın içerdiği zehirli madde olan grayanotoksin analizinin, özellikle şüpheli durumlarda mutlaka yapılması gerektiğini vurgulayan Çeter, polen analizlerinin uzmanlar tarafından yürütülmesinin büyük önem taşıdığını söyledi. Orman gülünün polen yapısının dört parçalı olması nedeniyle arılar tarafından daha az taşındığını, buna karşılık kestane polenlerinin yoğun olarak kovanlara girdiğini belirten Çeter, bu durumun analizlerde kafa karışıklığına neden olabileceğini dile getirdi.
Genç Akademisyenlerden Destek
Fen Fakültesi doktora öğrencisi Serhat Karabıcak da Karadeniz Bölgesi’nde deli bal ve kestane balı üretim süreçlerini yerinde inceleyerek kalite yönünden analiz ettiklerini belirtti. Karabıcak, “Bölge arıcılığı açısından önemli bir mevsimdeyiz. Hem üretim sürecini hem de balın kalitesini doğrudan gözlemleyerek çalışmalarımıza yön veriyoruz” dedi.
Doğadan Gelen Tehlikeli Şifa
Doğanın armağanı olarak görülen deli bal, şifası kadar taşıdığı risklerle de öne çıkıyor. Bilimsel denetimle desteklenen üretim süreçleri sayesinde, hem üreticiler hem de tüketiciler bilinçleniyor. Kastamonu Üniversitesi’nin yürüttüğü çalışmalar, bu değerli balın hem ticarileşmesini hem de sağlıklı tüketimini güvence altına almayı hedefliyor. Kastamonu’dan çıkan bu nadide ürün, doğanın hassas dengesine saygı duyan bir üretim anlayışıyla geleceğe taşınıyor.





