Bilindiği üzere; Kur Korumalı Mevduat (KKM), banka vadeli hesaplarına faize ek olarak kurda oluşacak değişimlerin farkını da eklemek suretiyle getiri vermeyi amaçlayan bir piyasa enstrümanı.

KKM’ye geçenlere bankalar mevcut piyasa faizi karşılığı artı para ödüyor. Kurdaki değişim TL aleyhine olmuşsa aradaki fark faize ek olarak Hazine’den karşılanıyor. Yine döviz tevdiat hesabını bozdurarak KKM’ye geçenlere aynı sistemle ödeme yapılıyor. Yalnız buradaki farkı bu sefer Hazine değil TCMB ödüyor.

KKM’de diğer üçüncü yol; Opsiyonlu Kur korumalı Mevduat… Bankada bulunan döviz mevduatınızın yarısını bozdurup KKM’ye geçiyorsunuz. Kurdaki değişim TL aleyhine olmuşsa aradaki fark, verilen faize ek olarak size ödeniyor. Döviz mevduatınızın kalan diğer yarısına ise piyasa şartlarında 3 ay vadeli döviz hesabı açılıyor.

***

KKM, Türk piyasa sistemi için yeni sayılabilecek bir uygulama. Elbette artılarının yanında eksileri, olumsuzlukları, eksiklikleri ve tamamlanması gerekenleri var.

Unutmamak gerekir ki; KKM her şeyden önce pandemi, Rusya – Ukrayna savaşı, Doğu Akdeniz, ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECEB) faiz artışları gibi dış riskler çerçevesinde küresel ve bölgesel zorlukların önemli ölçüde arttığı dönemde istikrarın güçlendirilmesinde, döviz talebinin sınırlandırılması ile Türk Lirası’nda (TL) mevduatın artması ve vadesinin uzamasında önemli katkıları oldu.

KKM aynı zamanda fiyat istikrarına olumlu katkı sağlarken ekonomik aktivitenin temellerini sağlamlaştırdı ve kronik sorunların çözümünde katalizör görevi yaptı. Her şeyden önce spekülatif kur oynamaları ortadan kalktı, döviz bulma konusunda sıkıntılar hafifledi.

Bugün dünya resesyona koşarken Türkiye; KKM ile genişleme politikalarını rahatça uyguluyor ve enflasyonla mücadelede her ay hedeflen yolda istikrarlı bir şekilde ilerliyor.

***

KKM’nin maliyeti konusunda abartılar olsa da sistem; faiz indirimleriyle birlikte iç ve dış risklerin ekonomiye tehdit oluşturmasını önledi, fiyat istikrarını sağladı. Bu durum bile olayın en kadar rantabıl olduğunu göstermekte yeterli.

Şöyle ki, enflasyon yüksek diye politika faizinde artışlar olsaydı, yatırımlar ertelenecek, istihdam daralacak, üretim azalacak, ülke potansiyeli sıfırlanmaya doğru bir yol alacaktı ki üretimin daralması aynı zamanda maliyet enflasyonunu doğuracağından yine yüksek enflasyon kapıları kapanmayacaktı.

KKM ve faiz indirimleri devam ettiği sürece ülke ekonomisi belki bir müddet daha çift rakamlı enflasyon oranlarıyla devam edecek ama ekonomik aktivite ve büyümeler hız kesmeyecek. Büyümeler paralelinde de halk refah payı ile desteklenecek. Şu anda uygulanan model bu. Dolayısıyla 2024 yılı sonuna kadar tek haneli enflasyon oranlarını kimse beklemesin. Bir yıl sonra yeniden bir seçim daha yaşayacak Türkiye’de maalesef enflasyona 1,5 - 2 yıl daha sabredeceğiz.  

Ancak ilerleyen dönemde ki Türkiye Ekonomi Modeli ile 2024 sonundan itibaren ve özellikle 2025 yılında TL’de sağlanacak kalıcı istikrarla yatırım iştahına da davetiye çıkarılacak. Mamafih Kur Korumalı Mevduat (KKM) belli bir müddet daha tüm ekonomide dengelenmenin pivotu olmayı sürdürecek ve kur yükselişlerini baskılamaya çalışacak.

***

KKM’nin Hazine ve Merkez Bankası’na borç yüklediğini elbette inkâr edemeyiz. Ama sistemin ekonomiye sağladığı faydalar, söz konusu yüklerden daha fazla… Yani KKM’ye dört elle sarılmamız bugün için ekonominin gereği.

KKM’nin büyüklüğü 2023 Nisan sonu itibariyle 2 trilyon lirayı (109 milyar dolar) aştı. Şâyet –muhalefetin dediği gibi- sistemden bir anda vazgeçilirse kurun nereye gideceğini kimse kestiremez.  Altını çiziyorum, “KKM şu anda kur krizinin çıkmasını önleyen güçlü bir güvencedir.” TL’ye tam anlamıyla sürdürülebilir bir güven sağlanmadan ve dövizdeki bağımlılık kırılmadan KKM’den vazgeçmenin imkân ve ihtimali yok. 

Seçim sonrası iktidara kim gelirse gelsin, aklı başında bir hükümet asla kur krizi çıkmasını istemez ve bir anda Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) vazgeçemez.