Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Necip Fazıl’ın dönemin CHP iktidarı tarafından sık sık tutuklandığını ve bu zihniyetin hala var olduğunu belirterek, “Bu kabul edilemez siyasetsizliğe karşı aziz milletimizin umudu ise yine Cumhurbaşkanımızdır. Recep Tayyip Erdoğan, hakikatin savunucusudur. Emperyalistlerin, zalimlerin, bozguncuların diktikleri ‘surlarda gedikler açan’ liderdir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 25 Mayıs 1983 tarihinde vefat eden Şair Necip Fazıl Kısakürek’in 40’ıncı ölüm yıldönümü sebebiyle gerçekleştirilen “Bir Hakikat Savunucusu Olarak Necip Fazıl Paneli”ne katıldı. İletişim Başkanlığının İstanbul Bölge Müdürlüğünde gerçekleştirilen programda konuşan Fahrettin Altun, Necip Fazıl’ın ömrü boyunca hakikatin savunuculuğunu yaptığını ve bu uğurda birçok sıkıntı yaşadığını söyledi. Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu davanın savunucusu olduğunu ve bu sebeple yıllardır süren bir siyasi mücadele içinde bulunduğunu ifade etti. Necip Fazıl’ın dönemin CHP iktidarına yönelik eleştirileri yüzünden sık sık tutuklandığını hatırlatan Altun, bu zihniyetin değişmediğini hatta bugün Türkiye düşmanı terör örgütlerinin umut bağladığı bir pozisyona evrildiğini belirtti. İletişim Başkanı Altun, bunun kabul edilemez bir siyasetsizlik olduğunu söyleyerek, buna karşı milletin umudunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğu vurgusunu yaptı.

“Necip Fazıl, hakikati duyurmanın ve hissetmenin mütecessim halidir”

Konuşmasına Necip Fazıl Kısakürek’i anarak başlayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Üstad Necip Fazıl’ın 26 Mayıs 1904 yılında İstanbul’da başlayan 79 yıllık hayat serüveni, aynı zamanda bu ülkenin çalkantılı toplumsal ve siyasal hayatını da ışık tutan yakın tarihimizin önemli bir bölümünü aydınlatan bir hayattır. Necip Fazıl jakoben elitlerin millete reva gördüğü zulümler karşısında, Batı ve Doğu dünyasının mirasını İslam’ın fikir imbiğinden geçirmiş, aşkın zekası ve iman harcıyla karılmış düşünceleriyle, amansız bir hakikat mücadelesi vermiştir. Necip Fazıl, yakın dönem Türk siyasi tarihine ve Türk modernleşmesine farklı bir perspektifle yaklaşmıştır. O, hakikatin mahkum edildiği bir iklimde, hakikati hakikat namına değerlendirmek uğruna her çileyi göze almıştır. Bu kararlı hakikat savunuculuğunun bedelini de zindanlara atılarak, mahkeme koridorlarını arşınlayarak, ailesinin zor durumda kalmasını göze alarak ödemiştir. “Boynunda geri adam yaftasıyla” zindanlara atıldığında dahi “bu tekerleğin tümsekte kalmayacağını” belirterek, “Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir” inancını haykırmıştır. Yunanların Ayasofya’yı kilise yapmak için baskı kurduğu bir dönemde, “Türk’ün bu topraklarda ebediyyen yaşayacağına inanmanın, Ayasofya’nın yeniden açılacağına inanmakla eş değerdir” deme cesareti göstermiş bir fikir insanıdır. Hiç kuşkusuz, hakikati savunmak zordur ve bedel ödemek gerektirir. Bunun için de gerçek manada hakikat nosyonuna sahip olmak gerekir. Hakikat söz konusu olduğunda onu bayraklaştırmakta, hakikatin gereklerini yerine getirmek için her şeyi göze almakta bir an olsun tereddüt etmemek gerekir. İşte bu yönüyle Necip Fazıl; hakikati duyurmanın ve hissetmenin mütecessim halidir” dedi.

“Gençler, Ayasofya açılacak” diyen üstadın emelini gerçekleştirmek Cumhurbaşkanımıza nasip olmuştur”

Necip Fazıl’ın en büyük emeli olan Ayasofya’nın ibadete açılmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiğini hatırlatan Altun, “Necip Fazıl’ın hakikat mücadelesi, ardı sıra gelen milyonlara, bizlere umut ve güç aşılamıştır. Onun saçtığı tohumlar, toprağımızın öz tohumlarıdır ve bu tohumlar bu topraklarda filizlenmeye, kök salmaya devam etmektedir. Üstad Necip Fazıl, İslam tefekkürüne sarılarak bu anlamda milletimizin muhasebesini yapmış, tarih hükmünü yazmış, Doğu ve Batı dünyasını ayrı ayrı muhasebe ederek mukayese etmiş, fert ve toplum planında sorunların altını çizmiş ve çözüm önerilerini ortaya koymuştur. Yaşadığı çağın sorunlarını, sadece Türkiye özelinde değil, tüm gönül coğrafyamız genelinde değerlendirmiştir. Kendi değerleri ve şahsiyetiyle, bir milleti kendi yapan ideallere doğru yönlendiren Necip Fazıl, vefatının üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen hala gençlere etki etmeye, onları yetiştirmeye ve tohum saçmaya devam etmektedir. Nitekim, “Sen bir devsin, yükü ağırdır devin, kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin” diyen üstad, dün olduğu gibi bugün de nesiller için umut kaynağıdır. Hamdolsun bugün, üstadın davasında, hasretini çektiği her oluş ve mananın, millet ve devlet hayatında bir bir vuslata kavuştuğunu büyük bir gururla görüyoruz. Onun ifadesiyle “kim var” diye sorulduğunda, gençliğinden bu yana “ben varım” diyen bir liderimiz vardır. Bilindiği üzere, Üstad Necip Fazıl yaşamı boyunca, bir zihniyetle mücadele etmiştir. Üstad’la gönüldaşlık yapmış, onunla teşriki mesaide bulunmuş olan Sayın Cumhurbaşkanımız da aynı zihniyetle yıllardır süren bir siyasi mücadele vermeye devam etmektedir. “Gençler, Ayasofya açılacak. Bugün mü yarın mı bilmem ama Ayasofya açılacak” diyen üstadın emelini gerçekleştirmek, Türk ve İslam aleminin gönül sızısını dindirmek, Ayasofya’yı zincirlerinden kurtarmak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a nasip olmuştur. Necip Fazıl Kısakürek’in davası aynı zamanda Batı’nın fikri ve maddi tasallutuna karşı mücadeleyi merkeze alan bir uğraştır. Türkiye’nin bütün alanlarda bağımsızlığının tahkim edilmesi ve yine Batı sömürge sistemine karşı güçlü bir şekilde, gür bir sada konulması da yine bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerçekleşmiştir” diye konuştu.

“Bu kabul edilemez siyasetsizliğe karşı aziz milletimizin umudu Cumhurbaşkanımızdır”

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Necip Fazıl’ın o dönemin CHP iktidarı tarafından sık sık tutuklandığını söyleyerek, bu zihniyetin hala var olduğunu belirtti. Altun’un konuşması, “Üstad Necip Fazıl’ın dönemin CHP iktidarına yönelik eleştirileri nedeniyle sık sık yargılandığını, tutuklandığını ve Büyük Doğu dergisinin kapatıldığını ve büyük zulümlere maruz kaldığını da biliyoruz. Ne yazık ki, 2023 yılında dahi CHP zihniyetinde bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Aynı jakoben zihniyet bugün de aramızda yaşamaya devam etmektedir. Ne mutlu ki, bu jakoben zihniyet bugün iktidarda değildir. Bu zihniyet bugün de “Büyük Türkiye” davasının önüne engel olmaya gayret sarf etmektedir. Hatta bu zihniyet bugün Türkiye düşmanı terör örgütlerinin umut bağladığı bir pozisyona evrilmiş durumdadır. Bu kabul edilemez siyasetsizliğe karşı aziz milletimizin umudu ise yine Cumhurbaşkanımızdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Türk milletinin umududur. Recep Tayyip Erdoğan, Türk dünyasının umududur. Recep Tayyip Erdoğan, İslam aleminin umududur. Recep Tayyip Erdoğan, dünya mazlumlarının umududur. Recep Tayyip Erdoğan, hakikatin savunucusudur. Recep Tayyip Erdoğan, barışın ve istikrarın teminatıdır. Recep Tayyip Erdoğan, Büyük Türkiye davasının teminatıdır. İnanıyorum ki aziz milletimiz Büyük Türkiye davasına ve bu davanın liderine sahip çıkacak ve 28 Mayıs’ta bir kez daha Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında duracaktır. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan, Necip Fazılların, Necmettin Erbakanların “davasının tekerleğinin tümsekte kalmayacağını” gösteren liderdir. Recep Tayyip Erdoğan “bu öksüz yapıyı ustada bırakmayan” liderdir. Recep Tayyip Erdoğan, “öz yurdunda garip, öz vatanında parya” görülenler için mücadele eden bir liderdir. Recep Tayyip Erdoğan, mukaddes emanetlere sahip çıkan liderdir. Recep Tayyip Erdoğan, “yüzüstü çok sürünen bu ülkeyi ayağa kaldıran” liderdir. Recep Tayyip Erdoğan, emperyalistlerin, zalimlerin, bozguncuların diktikleri “surlarda gedikler açan” liderdir. Üstadın ifadesiyle; “artık kahpe rüzgar ne yandan eserse essin, yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir” ifadeleriyle sona erdi.