Önümüzdeki süreçte, majör merkez bankalarından gelen parasal sıkılaştırma hamleleri, Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayıp Tayvan krizi ve Sırbistan-Kosova gerilimi ile devam eden jeopolitik belirsizlikler ve arz sıkıntısından kaynaklanan enerji fiyatlarındaki yüksek seyir, küresel piyasalardaki riskler olarak karşımıza çıkıyor.

2020 yılında pandemiyle birlikte başlatılan parasal genişleme politikaları, pandeminin etkisinin azalmasıyla birlikte Asya pazarı başta olmak üzere piyasalardaki talebi ve dolayısıyla üretimi artırdı. Üretimin pandemi sonrası süreçte artmaya devam etmesi enerjiye olan talebi artırırken, 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve Rusya’ya olan yaptırımlar nedeniyle enerji arzının azalmasına neden oldu.

Bu gelişmelerle birlikte 2022 yılına 78 dolar seviyesinden başlayan Brent petrol, yıl içinde jeopolitik gelişmelerinde etkisiyle 131 dolar seviyesine kadar yükseldi. Pandemi sonrası parasal sıkılaşma yönünde adımlar atmakta geciken majör merkez bankaları, jeopolitik risklerden kaynaklı enerji fiyatlarının artmasıyla birlikte enflasyonun kontrolünü kaybetti. Enflasyonun dünya çapında en büyük sorunlardan biri haline gelmesiyle Amerika Merkez Bankası (Fed) öncülüğünde sert adımlar atmaya başlayan merkez bankaları, bu süreçte faiz artırımlarına ek olarak piyasadaki likiditeyi azaltıcı adımlar atarak küresel bazda resesyon beklentilerinin artmasına neden oldu.

ABD ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde de daralmasının ardından teknik olarak resesyona girmesi, gözleri Türkiye için de önemli bir pazar olan Avrupa’ya çevirdi. Avrupa’nın, ABD ile birlikte yaptırım uyguladığı Rusya’ya olan enerji bağımlılığının yüksek olması, ABD’ye kıyasla Avrupa için işleri daha da zora sokuyor. Avrupa’nın, bu kış Türkiye’nin yaşadığı doğalgaz krizine benzer bir senaryoyu tüm kış yaşayabileceği görüşü Avrupa’da resesyonun daha uzun sürebileceği beklentisini güçlendiriyor.

Bu da ihracatının önemli bir kısmını Avrupa’ya gerçekleştiren Türkiye gibi ülkeler için işsizliğin artması gibi önemli riskler doğuruyor. Önümüzdeki süreçte, majör merkez bankalarından gelen parasal sıkılaştırma hamleleri, Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayıp Tayvan krizi ve Sırbistan-Kosova gerilimi ile devam eden jeopolitik belirsizlikler ve arz sıkıntısından kaynaklanan enerji fiyatlarındaki yüksek seyir, küresel piyasalardaki riskler olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşın ABD tarafında iyi gelen istihdam ve enflasyon verisiyle birlikte merkez bankaların daha güvercin bir politika sergileyebileceği beklentisi ve Rusya’ya alternatif olarak Venezuela ve İran ile görüşmelerin devam ediyor olması ise küresel piyasaları destekleyebilecek gelişmeler olarak değerlendirilebilir.

Bilanço beklentileri ve iyi gelen verilerin etkisiyle ralli yapan küresel borsaların, bilanço beklentilerinin bitmeye başlaması ve Fed toplantısının yaklaşmasıyla birlikte yukarı yönlü hareketini devam ettirmekte zorlandığı görülüyor. Çin’in dahil olduğu jeopolitik risklerin artması ve/veya Fed’den şahin tonda mesajların gelmeye devam etmesinin borsalarda kar satışlarını hızlandırabileceğini, buna karşın Eylül ayında Fed’den gelecek ılımlı mesajların ve/veya oluşabilecek yeni iyimser beklentilerin borsalardaki risk iştahını artırabileceğini düşünüyoruz.