Yaşam tarzı olarak aslında iktidar partisine yakın olmamakla birlikte son yıllarda ekonomimizin iyiye gittiği düşüncesiyle istikrarımızın bozulmasından endişe duyduğu için iktidar partisini kerhen destekleyen çok sayıda kişi var. Ne de olsa herkes işinin gücünün bozulmasından endişe duyuyor. Peki ama gerçekten son 10 yıllık dönemde ekonomimiz iyiye mi gitti yoksa yalnızca insanların ekonomik cahilliklerinden faydalanan bir ilüzyon yaratılması mı sözkonusu? Aşağıdakileri okuyun ve kendiniz karar verin.
1) Türkiye’nin dış borcu azalıyor!
Hayır azalmıyor tam aksine cumhuriyet tarihinde rekor seviyede arttı ve tam 350 milyar dolara ulaştı. Basın propogandasına konu olan; kapatılan IMF borcumuz ise yalnızca 426 milyon dolar kadardı yani toplam borcumuzun 800′de biri…
2) Milli gelirimiz 3′e katlandı!
Milli gelir artışı iktisat biliminde nominal rakamlarla hesaplanmaz. Cari dolar kuruyla milli gelir artışı yalnızca %40′dır.
3) Merkez Bankası döviz rezervleri 130 milyar dolara ulaştı!
Bu paranın 65 milyar doları mevduat munzam karşılığı yani emanet para merkez bankasının değil, 7 milyar doları işçi dövizleri, 21 milyar doları ise altın.
4) Türkiye Dünya’nın 16.ncı büyük ekonomisi oldu!
Bu yeni bir şey değil, bir yere gelmedik 10 yıl önce de 16.ncıydık zaten.
5) Türkiye artık sıcak para girişine muhtaç değil!
Sıcak para girişi cumhuriyet tarihi rekorunu kırdı ve 170 milyar dolara ulaştı. Tüm yatırımlarımızın kaynağı bu para. Bu paranın çıkış olasılığı ekonomi üzerindeki en büyük tehdit.
6) Cari açık yönetilebilir seviyelere geldi!
Cumhuriyet tarihinin en yüksek cari açık rakamına ulaştık, cari açığın milli gelire oranı bakımından da Avrupa’nın en kötü ülkesiyiz.
7) İşsizlik azalıyor!
On yıl önce %9′ları aşmayan işsizlik oranı son 10 yıl içinde 8 yıl %10′un üstünde kaldı ve yalnızca 2 yılda bu oranın altına düşebildi.
8) Halkın yaşam kalitesi yükseliyor!
OECD yaşam kalitesini ölçen hemen tüm endekslerde son 10 yıl içinde Türkiye daha gerilere gitti.
Herhalde yeterince açık görülüyordur. Halkın kendisine sunulan bilgileri yorumlama, inceleme ve kontrol etme yetisi olmamasından faydalanılarak tabiri caizse kuru propogandayla ekonominin iyi olduğu gibi bir algı yaratılıyor ancak gerçekler acıdır! Durum son derece kırılgan ve riskli. FED’in piyasalara para pompalamayı keseceğini açıklamasını takiben Türkiye’de durum kötüleşmeye başladı. Gezi Parkı olayları da zaten bunun üzerine tuz biber ekiyor. Özelleştirme İdaresi yakında kapatılacak zira Türkiye’de satılacak bir kuruluş kalmadı. Durumu şöyle özetliyelim;
- Özelleştirilecek hiç bir kuruluş kalmadı. Özelleştirmeden gelen paralar cari finansman ihtiyacında kullanıldı.
- Borçlanma rekor seviyeye ulaştı. Yüksek reel faiz ödüyoruz.
- Büyümenin çoğu kamu kaynaklı olmasına rağmen istenen seviyede değil, özel sektör hiç büyüyemiyor.
- Rekor seviyedeki sıcak para girişi şimdiye kadar ekonomik döngüyü sağlayabildi. Yani kısa vadeli ve fırsatçı bir sermaye ile uzun vadeli büyümeyi sağlamaya çalışıyoruz.
- Üretimimiz düşük katma değerli. Aramal ihraç edip bitmiş mal ithal ediyoruz. Sanayide rekabet gücümüz çok düşük ve stratejik sanayilere sahip değiliz.
Sonuç olarak Türkiye; neyi var neyi yoksa satıp parasını ithal arabaya ve lüks mallara harcayan, bunlara parası yetmeyince konu komşudan borç alan, hatta bunu da devam ettirebilmek için herkesten fazla faiz ödeyen, gelirleri reel olarak artmadığı için bir kredi kartından çektiği para ile öbürünü ödemeye çalışan bir kişiyle aynı durumda. Şimdi siz karar verin bakalım durum iyi mi ve devam ettirilebilir mi?