Değerli okuyucular, rahmetli annem çocukluğumda genelde Şubat ayında “Mart ayı dert ayı” derdi. Neden diye sorduğumda ise meşhur şu atasözünü söylerdi: “Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır.” 

2020 yılına ilk günlerde zam haberleriyle girmiştik. Ardından Çin’de başlayıp neredeyse tüm dünyası karantina altına alacak büyük bir virüs salgınıyla “coronavirüs” paniği ile birlikte Mart ayına adım attık. İnşallah havalar düzelir, Baharla birlikte bu büyük virüs salgını da atlatılır. Türkiye’yi dışta sürekli “kırmızı alarm”da tutan bir sürü gelişme yaşanıyor. Neredeyse 50’nci yılına giren PKK terörü, Suriye’de “İdlib olayı” ile Libya’da yaşanan iç savaş ve müdahil olan  Türkiye’nin yeni kırmızı noktaları. Coronavirüs ile Sağlık Bakanlığı tedbir almaya çalışıyor. Bu satırlar yazıldığı saatlerde Türkiye de hiçbir coronavirüs olayına rastlanılmamıştı. Çin, Güney Kore, ABD, İtalya ve İran da coronavirüs olayı dolayısıyla birçok şehirde karantina uygulaması devam ediyor. Türkiye tedbir olarak, İran sınırını kapatmış, Çin ve İran’a uçak seferleri geçici olarak durdurdu.

Gelelim, Güzel Anadolu’muza; Şubat ayında havalar iyi olunca Anadolu ve Trakya’nın bereketli topraklarında tarlalar kazılır, bazı tohumlar toprağa bırakılır. Sahte bahar günlerinde fideler yeşerir, ardından 15 Mart’tan sonra ise kar yağışı ve dondurucu soğuklar kış ayının acımasız soğuk yüzünü tekrar gösterir. Toprakla uğraşan ve geçimini tarımsal ürünlerden sağlayan herkes kış mevsiminin ve Mart ayının dondurucu soğuklarından çekinir. Çünkü sahte bahar havasıyla çiçek açan meyveler, tüm sebzeler, fındık, kayısı ağaçları vb. dondurucu soğukla birlikte verimsizleşir. Geçimini tek ürüne bağlayan milyonlarca çiftçi için “Mart ayı dert ayıdır.” Şimdi buna yeni halkalar da ekleniyor. Mazot, gübre, işçilik bedelleri vs.

Özellikle büyük şehirlerde yaşayan, üretim yapmaya çalışan iş dünyası  temsilcileri Mart ayının dert ayı olduğu kadar “vergi ayı” olduğunu asla unutmaz. Geçen bir yılın muhasebesinin toplamı mart ayında karşımıza “vergi”   olarak çıkar. Son yıllarda sivil toplum kuruluşlarının istekleri ve ağırlıkları da iktidarların tercihlerinin değişiminde önemli rol oynar. Devletin maliyesi genellikle Aralık ayı sonu itibariyle bir sonraki yılın vergi kalemlerindeki artışları hemen hemen tüm kamu kuruluşlarının yeni yıl hedefleri olarak karşımıza çıkar. Bu tablo yıllardır hiç değişmemiştir.

YENİ YILDA YENİ HEDEFLER VE FIRSATLAR

Tabi yeni yılda vatandaşların kamudan beklentileri de çoktur. Özellikle kamu çalışanları ve emekliler maaş artışı bekler. Özel sektörde çalışan mavi ve beyaz yakalılarda maaş artışları, primler vb. gibi büyük beklenti içindedir. Sanayiciler artan maliyetlere karşı zam yaparlarsa toplumun protestosundan ve satışların düşmesinden endişe ederek mümkün olduğunca az zam yapmayı tercih ederken, toplumun olmazsa olmazı olan elektrik, doğalgaz, su, temel gıda maddeleri gibi ihtiyaçlara yapılan astronomik zamlar karşısında toplumun tüm kesimi ne yapacağını şaşırır. Ama her zaman olduğu gibi “kol kırılır yen içinde kalır” der gibi herkes bir şekilde kaderine razı gelir.

2020, ülkemizde büyük ümitlerin beklendiği bir yıl… Geçen yıl yapılan yerel seçimlerde siyasetle uğraşan kesimin bir dört yıl daha beklentisi bitmiş, seçilen seçilmiş, ülke seçim atmosferinden çıkmış, iç ve dışta siyasetin ağır eleştirileri azalmış, yerel siyasetçilerin bir 4 yıl daha ortalıklarda gözükmeyeceği, herkesin işine gücüne baktığı, işlerin artacağı beklentisi hakim olmuştu.

2019 yılının tüm olumsuz gelişmelerine rağmen insanlarımızda hala iyiye gidiş beklentisi ile yeni bir yıla girdik. Ancak toplumun zaruri ihtiyacı olan elektrik, doğalgaz, su, ulaşım ve diğer tüm tüketim mallarının çoğunda yüzde 50’leri aşan zamlar maalesef bu yıl içinde yeni yıla ümitle başlayan, hem çalışan kesimi hem de toplumun orta yaş üstü kuşağını olumsuz etkiliyor. Yeni yıla işsiz girenlerin durumu ayrı bir konu. Ülkemizde neredeyse patlama noktasına gelen yaşı 20-35 arası genç üniversiteli işsizlerin durumu ise gerçekten endişe verici.

Neredeyse her 4 gençten 3’ü işsiz. İş arıyor. İşin başka bir boyutu da küçük ve orta işletmelerde vasıflı işçi arayışı o kadar çok ki… Bu durum, ülkemizde yanlış eğitimin sonucu. Her il ve ilçeye neredeyse bir fakülte yapılmış. Ancak bu fakültelerden mezun olanların mesleki bir becerisi yok. Mesleki eğitim veren okullara öğrencilerin rağbet etmesi için teşvik edici hiçbir mekanizma yok. Sokakta neredeyse her dört üniversite mezununa sorsanız ya işletme, ya da tarih, sanat, edebiyat vs. gibi okullardan mezun. Dolayısıyla iş imkânları da çok kısıtlı, hatta yok gibi… Üniversitelerden mezun olan niteliksiz bizim gençlerin yerine, fabrikalarda ve diğer üretim yapılan küçük ve orta boy atölyeler ve diğer iş kollarında Suriye, İran, Afganistan, Türkmenistan Ukrayna, Özbekistan ve Afrika ülkelerinden gelen göçmenler çalışıyor. Bu da Türkiye’de genç işsizlerin iş bulma ümidini söndürüyor.

Dileğim odur ki; devlete vergi borcu çıkan tüm işverenlere Allah kolaylık versin, borçlarını ödeme imkânı versin. Yeni yıl rızkı için toprağa tohum bırakan tüm çiftçilerimize de Allah bol ve bereketli bir yıl geçirmelerini nasıl etsin. Bu arada son yıllarda ihmal edilen topraktan üretim yapan herkese mutlaka devlet destek vermeli. Yoksa artık sebzeyi de meyveyi de hayvansal ürünleri de yurtdışından ithal etmek zorunda kalacağız. Geçen yıl patates ve soğanda, aynı zamanda birçok bakliyat ürününde bunu yaşadık.

Allah iş arayan gençlerimize huzur içinde çalışabilecekleri bir iş, emeklilerimize de geçinebilecekleri kadar bir gelir nasip etsin.

Mart ayı dert ayı olmaktan çıksın…