Günümüzün müşteri ve tüketicileri, daha kısa sürede -hatta aynı gün- teslim vadeden işletmeleri tercih ediyor. Siparişleri daha hızlı karşılayabilmenin yolu da depo yönetimi uygulamalarının gözden geçirilmesinden, elleçleme, paketleme ve taşıma işlerinin optimize edilmesinden geçiyor. Belki buraya e-ticaret hacmindeki artışın beraberinde getirdiği son kilometre teslimatına yönelik yer seçimi de dâhil olmak üzere optimizasyon süreçlerini de eklemek gerekebilir. Bu anlamda, mevcut teknolojileri iyileştirmek, yeni teknolojileri de depo yönetim sürecinin bir parçası haline getirmek, depo operasyonlarında var olan etkinlik ve verimlilik düzeylerini yukarıya çekmenin en düşük maliyetli ve en hızlı yolu olabilir. 2022 yılını yarılarken, depo yönetim teknolojilerinde stratejik sıçramalarla yoluyla büyümelerin beklendiğini hatırlatalım. Bu yıl içerisinde, konsolidasyon beklentisinin de etkisiyle, -her ne kadar mevcut durumda işgücü maliyetlerinin teknolojiye oranla daha düşük düzeyde seyretmesi nedeniyle zamana yayılacak olsa da- en azından operasyonların iyileştirilebilmesi adına depolama endüstrisine robotik, makine öğrenmesi, yapay zekâ gibi ileri teknolojilerin entegre edilmesi beklenebilir. Sözü geçen teknolojiler, gerek e-ticaret gerekse enflasyonist baskılar, fiyatlamadaki zorluklar nedeniyle kötü günler geçiren perakende tarafında olası bir büyüme ile depolama sektörünün önümüzdeki 2 yıl içerisinde de ciddi biçimde gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu anlamda, doğruya daha yakın talep tahmin ve kendi kendini yöneten envanter sistemleri, otonom araçlar, iş zekâsı aracılığıyla depo operasyonlarının ve sevkiyatın gerçek zamanlı takibi, yapay zekâ destekli izleme, denetleme, paketleme gibi depolama çözümleri çok uzakta görünmüyor.

2022 yılı, sürdürülebilirlik açısından da önemli gözüküyor. Karbon ayak izlerini azaltmak isteyen birey sayısının hızla artması ile depo yönetim tekniklerinde de radikal değişikliklere tanık olabiliriz. Özellikle e-ticaretin büyümesi ile kullanılan ambalaj malzemesi ve araç sayısının artması, enerji maliyetlerinin pek çok sebeple yükselmesi gibi unsurlar, sürdürülebilirlik açısından problem oluşturmaya başlayacaktır. Giderek daha fazla sayıda işletme, sürdürülebilir depolama arayışına çıkacak, maliyetlerini düşürmenin, çalışanlarına parçası olmaktan gurur duyacakları çevre dostu bir işletme olmanın yol ve yöntemlerini arayacaktır. Bu anlamda, ortam sıcaklığının doğru ayarlanmasına yönelik maliyet düşürücü, çevre üzerindeki etkiyi azaltıcı iklimlendirme teknolojileri; çalışanları rahat ettirecek depo yönetim sistemlerindeki aşınmayı ve yıpranmayı engelleyebilecek yalıtım malzemelerinin kullanımı ve LED aydınlatma gibi enerji verimliliği yüksek ekipmanlara yatırım yapmak gerekebilir. Benzer bir durum, daha az ve daha verimli ambalaj malzemelerinin kullanımı için de söz konusu olacaktır. Bu bağlamda, geleneksel paketleme malzemelerinden uzaklaşarak biyolojik olarak ayrıştırılabilen, dönüştürülebilen ve tekrar kullanılabilen teknolojilerin kullanımının gündeme gelmesi kaçınılmaz. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına atıklarımızı ve karbon ayak izlerimizi önemli ölçüde azaltmak gerekiyor.

Son olarak, depo yönetimi denilince, paydaşları da vurgulamak gerekir. Etkin ve verimli bir depo yönetim süreci, üretici, tedarikçi, müşteri vb. gibi pek çok paydaşın birlikte çalışmasını gerektirir. Bu çerçevede, gerek gerçekleştirilen işlem ve mevcut varlık kayıtlarına ilişkin belge ve bilgilere gerekse süreç içerisinde akan paraya daha kolay erişebilmek adına tüm paydaşlar arasında blokzincir teknolojisinin devreye alındığına; hatta belki de adı geçen teknolojinin hızla yükseldiğine tanık olmamız mümkün görünüyor.

Dr. Gültekin Altuntaş / İstanbul Üniversitesi / Ulaştırma ve Lojistik Fakültesi Lojistik Anabilim Dalı