Aile şirketlerinde kurumsallaşmayı birinci nesilde iken sağlayan şirket; uzun vadede başarılı bir geleceği baştan güvence altına aldığı görülüyor. Kurumsallaşmanın sağlanamaması ise aile içi çekişmelerden dolayı iflaslara kadar gidebiliyor.

Aile şirketleri, aile üyelerinin hâkimiyetinde kurulan ve şirket yönetimini aile üyelerinin oluşturduğu yapılanmalardır. Aile şirketinin başında bulunan ve ailenin geçiminden sorumlu olan kişinin bulunmasıyla sürdürülen ve en az iki kuşağın yönetiminde bulunması planlanan şirketler olarak tanımlanabilir. Birinci kuşak aile işletmeleri; kurucunun başında olduğu ve hisselerin çoğunun kurucuda olduğu şirketlerdir.

Birinci kuşak, kurucu kuşak olarak da adlandırılan girişimciliği ifade etmektedir. Birinci nesil bu işi kuran ve ona gönülden bağlanan bireyleri ifade etmektedir. İkinci nesil ise işletmeyi hazır ve kurulu bir şekilde devralmıştır. Böyle durumların belli oranda dezavantajları ve avantajları bulunduğu söylenebilir. Konuyla ilgili en belirgin özellik ise; ikinci kuşağın, birinci nesil kadar tutkulu ve heyecanla şirkete bağlanmama ihtimalinden ileri gelmektedir. Diğer bir ifadeyle ikinci neslin şirketi birinci nesil kadar sahiplenmemesi olağan bir durumdur. Gerçekleştirilen araştırmalar sonucu; aile şirketlerinin çok küçük bir kısmını ikinci nesle bunların da yalnızca yarısının üçüncü nesle devredildiği ortaya çıkmaktadır.

Şirketlerde İkinci Kuşak Etkisi

Aile şirketlerinin temel amacı; sürekliliği ve güçlü olanakları sağlayarak şirketin bir sonraki kuşağa devrinin sağlanabilmesidir. Bu devrin doğru ve başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi oldukça önemli ve zor bir süreç olmaktadır. Bu süreci zor hale getiren sebeplerin ilki; ikinci kuşaktan kaynaklanan sorunlardır. Aile şirketlerinde yönetimin ikinci kuşağa devredilmesi esnasında değişimin önünü açan dinamikler ve bu değişimin neticesinde taraflar üzerinde ortaya çıkan etkilerin doğru yönetilmesi gereklidir. Devretme konusu, ailede şirket mülkiyetinin ve liderlik kavramının diğer kuşağa aktarılması olarak değerlendirilebilir.

Bu açıdan devretme, uzun dönemde gerçekleştirilmesi gereken kompleks bir süreci ifade etmektedir. Özellikle potansiyel varisin; yönetime geçecek kişi olarak yetiştirilmesi hatta buna eğitim hayatına ilk adım attığı andan itibaren başlanması gereklidir. Şirketin hedeflerinin daha sonraki kuşağa tam olarak benimsetilmesi aile şirketinin sürekliliğini doğrudan etkileyen konulardandır. Şirketteki bu değişimin istikrarlı ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için ilk olarak şirketi kuran girişimcinin ve işletmeyi devralması planlanan kişinin büyük bir beraberlik içerisinde hareket etmesi gerekmektedir.

Kuşaklar arasında bulunan çatışmanın, şirketlerin ömrünü kısalttığı ve şirketi başarısızlığa sürüklediği çeşitli araştırmalarla ortaya koyulan bir gerçektir. Aile şirketlerinde ikinci kuşaktan kaynaklanan sorunların sebebi; birinci ve ikinci kuşağın yaşama ve işe bakış açılarının farklı olmasıdır. Birinci kuşak kurduğu işe gönülden bağlı olduğundan sürekli işini geliştirme düşüncesini benimser. İkinci kuşak ise sahip olduğu refah düzeyini muhafaza edebilmek için mevcut durumu korumayı amaçlamakta ve kurucu nesil gibi heyecan içerisinde bulunmamaktadır.

Aile şirketlerinde ortaya çıkabilecek problemlerin önüne geçilebilmesi için ilk olarak şirket ve aile amaçlarının uyumlu hale getirilmesi daha sonrada uzun süreli bir denge sağlanması gereklidir. Şirketin birinci kuşaktan ikinci kuşağa geçişini sağlayan köprünün sağlamlığı; şirketin uzun yıllar başarısının kilidini açan tek anahtardır.