“Bilgi ve iletişim teknolojilerinin geleneksel iş süreçlerini tamamen değiştirmek amacıyla kullanılmasına yönelik yaklaşımlar bütünü” olarak tüm dünyayı etkisi altına alan Endüstri 4.0, adından da anlaşılabileceği gibi, günümüz iş dünyası için dördüncü ve yeni bir devrimin kapısını aralıyor. Sözkonusu teknolojilerin, diğer bir deyişle Endüstri 4.0’ın ana bileşenleri, maliyet, yer, enerji ve ısı tasarrufu sağlayan, buna karşın, güvenilirlik düzeyi yüksek donanım ve yazılımlar ile yeryüzündeki tüm elektronik cihazların birbiriyle bilgi ve veri alışverişi için kullanıldığı, her türlü araç gereçle bütünleşik, sensör ve aktüatörlerle donanmış, birbirleriyle bağlantılı akıllı elektronik sistemlerdir. Yakın gelecekte hava kargo sektöründe yaşanacak değişim ve gelişimi yakından görebilmek adına gelin birlikte bir bilim kurgu filmi senaryosu yazalım…

Hava kargo sektörünün olmazsa olmazı depolardır. Endüstri 4.0 ile birlikte, mevcut otomasyon sistemlerine ek olarak, çok yakın bir gelecekte, büyüklük, şekil, materyal açısından faklı özelliklere sahip yükleri/bagajları/el arabalarını tanımlayarak, kırılabilir, tehlikeli madde, vb. olarak sınıflandırabilecek gelişmiş kargo tanıma sistemlerinin yaşamımızın bir parçası haline geldiğini göreceğiz. Yapay zeka destekli ses, yüz ve kargo tanıma sistemleri ya da akıllı gözlükler gibi teknolojik unsurların herhangi bir depo içerisindeki lojistik süreçleri tetiklediği, etkinlik ve verimlilik gibi kavramları gözönünde bulundurarak sesli ve ışıklı yönlendirme sistemleri aracılığıyla kendi rotasına, taşıdığı yükün yerleştirileceği akıllı raf ve stoklama ünitesine karar verebilen akıllı elleçleme/stoklama araçlarının görev yaptığı depolar uzakta değil… Doğal olarak, sözkonusu süreçlerin tamamının, tarayıcılar aracılığıyla elde ettiği kargo verisini işleyerek denge, ağırlık ve hacim açısından maksimum yararı sağlayacak biçimde en uygun palete ya da taşıma kabına yönlendiren yazılımlar aracılığıyla yürütülmesi gerekecektir. Bu sayede belki de ilk defa depolar, reaktif olmaktan çıkarak, geleceği kestirebilir ve proaktif hale dönüşecekler. Bir örnek üzerinden gidecek olursak, Almanya’da 428, Avusturya’da 53 olmak üzere, toplamda 481 farklı şubeye hizmet veren yapay zeka sahibi sistemlerle donatılmış bir depoda, haftalık talep tahmini, yapay zekaya sahip bir sistem tarafından bir insana kıyasla, ortalama yüzde 30 oranında daha doğru olarak kestirilebilmiş, bu tahmin için uzman bir insanın harcadığı bir tam gün, sözkonusu sistem için ortalama 10 dakikaya düşmüştür. Benzer biçimde, Singapur’da denemeye alınan yapay zekaya sahip prototip robotlar, mavi yakalı işgücünün iş yükünü yüzde 30 azaltmış; yerden de yüzde 4 tasarruf sağlamıştır.

Mevcut durumda politik ve yasal süreçler açısından problemli olsalar da, çok yakın bir gelecekte dronelerin depolara girdiğini gözlemleyeceğiz. Amazon, Ali Baba, vb. çevrimiçi perakendecilerin oyunun kurallarını değiştirdiği, özellikle metropollerde yaşayan müşteri ve tüketicilerin küçük ölçekli siparişlerini saatler içerisinde adrese teslim istedikleri bir dünyada, Uzay Yolu (Star Trek) dizisinin efsanevi repliğine atıfla ‘Işınla beni Scotty’ olayını keşfedemediğimiz ve Scotty bizi ışınlayamadığı sürece, teslimatları bu hızda yapabilmenin tek yolu droneler. Evet, belki bu gelişme zaman alacak ama bozulabilir gıda, ilaç vb. sıcaklık kontrolü gerektirir ürünlerin ısı ve ışık açısından uygun depo koşullarında saklandığından emin olmamızı sağlayabilecek, gerektiğinde bizi uyarabilecek, hatta problemli gördüğü ürünü uzaklaştırma ya da başka bir yere taşıma kararını kendi kendine verebilecek sensörlerle donatılmış dronelerin depo içerisinde dedektiflik yapacağı zamanlara hızla yaklaşıyoruz.

Son dönemde hava kargo kapasitesi, hava kargo talebinden daha hızlı büyüse de, havayolları için kapasite yönetimi, en problemli alanlardan birisidir. Sözkonusu kapasiteyi doğru yönetebilmek adına, orta/uzun vadede henüz standartları oturmamış olsa da, blok zinciri (blockchain) teknolojisini de dikkate almak gerekir. Büyük miktarlardaki veriyi merkezi olmadan, farklı yazılım ve donanım sahipliklerine karşın, birbirleri ile sektörel bir zorunluluk olarak eşgüdümlü çalışması gereken tüm taraflar için güvenilir, hızlı ve her yerden erişilebilir biçimde saklamaya izin veren bir yapı olması nedeniyle, her türlü takas, sözleşme, takip, ödeme vb. işlemlerin kolayca izlenmesini sağlayabilecek bir blok zinciri, hız, güvenlik, erişilebilirlik, emniyet ve şeffaflık gibi temel lojistik nitelikleri katkıda bulunacak, rekabetçi ve fiyat duyarlılığına sahip hava kargo sektörünün temel standardı haline gelecektir. Hatta bu yapının, yüz, ses, vb. tanıma sistemleri, makine öğrenmesi, yapay zeka vb. uygulamalarla bomba ve teröristlerin tespit edilmesine, insan kaçakçılığı sorunlarının önceden kestirebilmesine katkıda bulunması bile mümkündür.

Özetle, Endüstri 4.0 ile önümüzdeki 20 yıl içerisinde iki katına çıkması beklenen uluslararası ticaretin önemli alt başlıklarından birisini oluşturan hava kargo sektörü, henüz emekleme aşamasında ve görece yüksek maliyetli olan internet bağlantılı öğrenen ve öğrendiğini öğreten akıllı elektronik sistemlerin kullanılması ile geleceği daha doğru tahmin ederek proaktif, daha ‘yeşil’, müşteri ve tüketicilerine daha esnek biçimde özelleştirilmiş hizmet sunar bir hale gelecek, rutin işlerden kurtardığı işgücünü, yapay gerçeklik yoluyla eğitim sağladığı katma değeri daha yüksek işlere kaydırmayı sağlayabilecek bir yapıya kavuşacak, diğer bir deyişle, IATA’nın bu anlamdaki çağrılarına cevap verecektir.