2019 yılının son ayına girerken her zaman yapılan yıl değerlendirmesine uzun uzun girmeyeceğim. Yıl içindeki yazılarımda makroekonomik değerleri sizlere yorumlamaya çalıştım. Burada ülkemizin geleceği açısından en önemli ekonomik göstergelerden birisinin işsizlik rakamları ve istihdama yönelik alınması gereken sürdürülebilir önlemler olduğunu düşünüyorum.

Üçüncü çeyreğe yönelik olarak gelen veriler negatif büyümeden pozitif büyümeye geçtiğimize işaret ediyor. Buna karşın işsizlikte artış hala devam ediyor. Ağustos ayı verilerine göre, bir önceki yılın aynı dönemine göre işsizlik oranının yaklaşık 3 puan artarak yüzde 14 seviyesine, işsiz sayısının da yaklaşık 1 milyon kişi artarak 4,6 milyona geldiğinin net altını çiziyor. Bu çok şaşırtıcı bir tablo değil, hatta büyüme yüzde 3-4 seviyelerine çıksa dahi tablonun çok fazla değişmeyeceğini söyleyebiliriz. Yakın geçmişe yönelik veriler büyümenin yüzde 5’in altında olduğu dönemlerde Türkiye ekonomisinde işsizliğin artmaya devam ettiğine işaret ediyor. Genç nüfus nedeniyle işgücüne katılımın yüksek olması ve kısmi verimlilik artışı bunun temel nedenini oluşturuyor.

Geçen yılın son çeyreği ve bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi negatif büyüme yaşadı. Fakat daha çarpıcı değişim genç işsizlik rakamlarında gözleniyor. 15-24 yaş grubunda bir önceki yıl Ağustos ayında yüzde 20,8 olan genç işsizlik oranı bu yıl yüzde 27,4 seviyesine geldi. Maalesef daha olumsuzu, çalışmayan ve eğitimde olmayan gençlerin toplam genç nüfus içindeki oranı yüzde 30,1 seviyesine ulaştı. Türkiye’nin sosyolojik, siyasi ve ekonomik dengeleri açısından en önemli net göstergenin burası olduğunu net olarak gözlemlemekteyiz.

Burası, ülkemiz ekonomisi için hızlı bir üretim ve girişimcilik teşviklerinin hızlı şekilde artarak hayata geçirilme zorunluluğunu açısından son derece önem arz etmektedir.

Özellikle 2020’de nasıl bir döngünün içinde olacağımız, global manada kriz yaşayıp yaşamayacağız ciddi bir soru işareti olarak ortada duruyor. Ticaret Savaşları devam edecek mi? Resesyon olacak mı? İşte bu soruların cevaplarını doğru insanlardan dinlemek çok önemli.

Bu noktada Gazeteci Abdurrahman Yıldırım Bey’in ABD’li ekonomist Noureş Roubini ile alakalı değindiği detayları paylaşmak istiyorum. 2008 krizini önceden tahmin ederek adı kriz kahinine çıkan ABD'li ekonomist Nouriel Roubini, ticaret savaşlarının tırmanmaması şartıyla küresel ekonominin gelecek yıl yavaşlayabileceğini ama bunun resesyona varmayacağını ifade etti. Türkiye’de geçen yılki sıkıntıların ardından ılımlı bir toparlanmanın başladığını, cari açığın ve enflasyonun gerilediğini, ekonominin yeniden dengelendiğini belirten Roubini, toparlanmanın gelecek yıl da devam edeceğini ve yüzde 2-3'lük büyümeye ulaşılabileceğini söyledi.

Nouriel Roubini küresel ekonomiye ilişkin tespitlerini de şöyle toparlamak mümkün;

a) Küresel ekonominin resesyona girme ihtimali ABD-Çin ticaret savaşından kaynaklanıyor. Ancak ticaret savaşları tırmanmıyor. Brexit'te ve jeopolitik risklerde daha iyi bir noktadayız.

b) Bu durum karşısında gelişmiş ve gelişen ülkelerin merkez bankaları faiz indirimi yapıyor. Bu da likiditeyi artırıyor ve finansal koşulları rahatlatıyor. Bahsettiğimiz şoklardan biri artmazsa resesyon görmeyeceğiz.

c) ABD ve küresel hisse senetlerindeki toparlanmaya rağmen sorunlar sürüyor. Dünyanın birçok yerinde sosyal olaylar patladı. ABD tarafında da korumacılık politikası var, gelecek 12 ayda ABD'de olanlar çok etkili olacak.

Resesyonu tam anlamıyla yaşamayacak olsak da, riskten kaçış olarak bu durumu tabir edebiliriz. Küresel ekonomide riskler var, Merkez bankaları mevduatlarını hızlıca erittiler. Fed'in hala 150 baz puanlık bir indirim alanı var. Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları daha fazla genişlemeye doğru gitme eğilimi gösteriyor.

Bu görüşler çerçevesinde Nouriel Roubini gelecek yıl dünya ekonomisinin yüzde 3 civarında büyüyebileceğini tahmin ediyor. Bu düzeydeki bir büyüme, yüzde 4’ten başlayan düşüşün yüzde 3’te tutulması ve yatay seyre geçilmesi anlamına geliyor ki aslında beklentilerin üstünde bir durum arz etmektedir.

Bir de ABD seçimleri var ki, zaten tüm tahminlerin üzerinde, farklı dimakileri ve olasılıkları içine alan bir durum olacağı şüphesiz. Trump’ın güven tazeleyeceğine dair beklenti ağır basıyor, belki de kötümser beklenen havayı bir nebze düzeltecek olan unsurlardan bir tanesi de bu!

Bakalım hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Güzel bir ay olması dileklerimle…