Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuala Lumpur Konferans Merkezi'ndeki Kuala Lumpur Zirvesi kapsamında düzenlenen "Kalkınmanın Önceliği ve Sınamalar" temalı yuvarlak masa toplantısında "Milli Egemenliğin Kazanılmasında Kalkınmanın Rolü'' başlıklı oturuma katıldı. Erdoğan, konuşmasının ardından katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

Kuala Lumpur Konferans Merkezi'nde gerçekleştirilen Kuala Lumpur Zirvesi açılış oturumunda, konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizlere Türkiye'deki 82 milyon kardeşinizin her birinin selam ve sevgilerini getirdim." diye konuştu.

Malezya'nın öncülüğünde bu yıl ilk kez liderler düzeyinde yapılan Kuala Lumpur Zirvesi vesilesi ile bir arada olmaktan duyduğu heyecanı dile getiren Erdoğan, daveti ve misafirperverliği için Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'e şükranlarını sundu.

Libya'daki duruma ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Libya'da uluslararası meşruiyeti bulunmayan darbeci General Halife Hafter'e emperyalist güçler tarafından destek verildiğini ancak meşru olduğu halde Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başbakanı Fayiz es-Serrac'a destek gelmediğini aktardı. Erdoğan, Türkiye'nin Serrac'ın yanında yer aldığını ve kendisine elinden gelen desteği verdiğini söyledi.

Benzer bir durumun Suriye'de de bulunduğunu anlatan Erdoğan, "Suriye'de de malum terör örgütleri, YPG/PYD gibi terör örgütleri var ve bunlar Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmak istediler. Bu örgütün arkasında yine dünyadaki emperyalist güçler var ve bu emperyalist güçlerin terör örgütlerine verdiği destek, bugün açılışta da ifade ettiğim gibi bakın 32-33 bin tır silah, mühimmat, araç gereç bunlara gönderildi. Bunun dışında kargo uçaklarla gelenler var ve bu terör örgütlerine bunlar bilabedel, parasız olarak bu silah, mühimmat, araç gereç gönderiliyor." diye konuştu.

Bunlara karşı mücadele verilirken, Suriye'den Türkiye'ye 4 milyona yakın mülteci geldiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu mülteci kardeşlerimize kendi topraklarında barınabilecekleri yerleri yapalım diyoruz. Tüm İslam dünyasına olduğu gibi dünyaya da çağrı yapıyoruz. Fakat dünya bu mülteci kardeşlerimiz için buralarda bir güvenli bölge oluşturulmasına yanaşmadı. Amerika güvenli bölge konusunu gündeme getirdi, ben kendilerine güvenli bölge konusunu gündeme getirdim. Önceki liderlerine aynı şekilde gündeme getirdik. Güvenli bölge, lafta konuşuyorlar ama burada bir güvenli bölge inşa edelim denilince buraya herhangi bir destek vermiyorlar ama silah denince silah geliyor. Silahlar kime geliyor? Terör örgütlerine geliyor. Terörizmle mücadeleye gelince diyorlar ki 'terörizmle mücadele etmemiz lazım.' Nasıl terörizmle mücadele edeceğiz? Lafla terörle mücadele olmaz, icraatla olur. Onun için de konuşma fayda vermiyor. Şu anda liderlere, devlet başkanlarına, başbakanların hepsine yaptığımız planlama çalışmalarının, proje çalışmalarının kitaplarını verdik, gelin beraber yapalım. Gelmediler. "

"Sadece zekatlarından verseler fakir fukara kalmaz"
"İslam dünyası çok mu fakir? Müslümanlar çok mu fakir? Niçin böyle bir şeyde ellerini uzatmıyorlar, niçin bunlar destek vermiyorlar?" diye soran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sadece kalkıp da zekatlarından verseler buralarda fakir fukara kalmaz, garip gureba kalmaz. Bakınız şu anda İdlib'den yine 50 bin insan topraklarımıza doğru geliyor. Şu anda zaten 4 milyon insan var, şimdi 50 bin kişi daha geliyor. Belki bu sayı daha da artacak. 'Türkiye olarak siz bunun altından nasıl kalkıyorsunuz?' 40 milyar doların üzerinde biz harcama yaptık. Bize ne Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğinden ciddi bir destek var ne de Avrupa Birliği verdiği sözü tutuyor. Hiçbiri bu sözlerini yerine getirmiyorlar ama bakıyorsunuz ki öbür tarafta Arap Ligi bir toplantı yapıyor, 'Türkiye ile ilişkilerinizi kesin' diyor. Biz kimi aldık? 3 milyon 700 bin Suriyeli Arap kardeşimizi biz nereye aldık? Türkiye'ye aldık. Niye aldık? Varil bombalarından kaçıyorlardı, almayacak mıydık, aldık. O bakımdan liderler olarak adaletle hükmetmemiz lazım. Siyasiler olarak adaletle bu işte davranmamız lazım ki biz güç bulalım. Yoksa lafla olmuyor. 'Hepiniz toptan sımsıkı Allah'ın ipine sarılın, tefrikaya düşmeyin.' Bunu, ayeti kerimeyi okurken güzel ama icraata gelince bir şey olmayınca o zaman Allah bize nusretini göndermez."

İyi niyet anlaşmaları imzalandı
Toplantının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in huzurunda hükümetler arasında iyi niyet anlaşmaları imzalandı. 

Bu doğrultuda "Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ) ile CTRM Arasında Uçak Yedek Parça Üretimine Yönelik İyi Niyet Anlaşması", "Türkiye (TÜBİTAK), Malezya (UPNM), Katar (Qatar Foundation), Endonezya (Lipi) ve Pakistan (ICCBS) arasında Mükemmeliyet Merkezi (Center of Excellence) Oluşturulması için İyi Niyet Anlaşması", "İslamofobi ile Mücadele Amacıyla Ortak Televizyon Kanalı Kurulması Hakkında Türkiye, Malezya, Pakistan Arasında İyi Niyet Anlaşması" ile "Türkiye, Malezya ve Endonezya Arasında İslami Bilimler Alanında Genç Öğrenci Değişim Amaçlı İyi Niyet Anlaşması" imza altına alındı.

"Zirvenin ümmetin vahdetine katkı sağlamasını diliyorum"

Bugün, sürdürülebilir kalkınma, güvenlik ve savunma, ticaret ve yatırım ile teknoloji ve internet başlıklarında iş birliği imkanlarını değerlendireceklerine işaret eden Erdoğan, "İslam düşmanlığından teröre, tefrikadan bölgemizi kasıp kavuran iç kavgalara, mezhep ve etnik temelli çatışmalara kadar birçok meselemizi özgürce konuşma fırsatı bulacağız. 1,7 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Müslüman dünyanın durumunu, imkanlarını, kalkınma potansiyelini ve elbette bu potansiyelin harekete geçmesine engel olan hususları da ele alacağız. Daha güçlü, müreffeh ve ekonomik açıdan bağımsız bir İslam dünyası için fikirlerini bizimle paylaşan ve paylaşacak olan her bir kardeşime şimdiden şükranlarımı sunuyorum." dedi.

"Tabi burada yüreğim yandığı için hemen her vesileyle altını çizdiğim bir hususu tekrar vurgulamakta fayda görüyorum." ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslam dünyasını belli aralıklarla aynı çatı altında buluşturan platformların en büyük sıkıntısı uygulama eksikliğidir. Şayet Filistin davasında halen hiçbir mesafe alamamışsak, kaynaklarımızın sömürülmesine mani olamıyorsak, mezhepçilik üzerinden coğrafyamızın lime lime edilmesine 'dur' diyemiyorsak sebebi budur. Yoksa İslam dünyası güçsüz değildir, zayıf değildir, çaresiz asla değildir. Müslümanların kaynak, nüfus ve coğrafi konum bakımından rakipleri ile arasında hiç bir fark yoktur. Hatta tüm bu alanlarda İslam dünyası diğer ülkelere kıyasla çok daha iyi bir durumdadır. Allah'ın bizlere bahşettiği onca imkana, petrole, nüfusa, doğal kaynağa rağmen hala Müslümanların önemli bölümü açlık, kıtlık, fakirlik ve cehaletle boğuşuyorsa hatayı önce kendimizde aramamız gerekiyor. Kur'an-ı Kerim'de bizlere onlarca defa aklımızı kullanmamız emrediliyor. Kendi hatalarımız için başkalarını suçlamak kolaycılık olacaktır. Müslümanlar son 2 asırda ne çekmişse meseleleri ile yüzleşmek yerine kolaycılığa kaçtıkları için çekmiştir. Aldığımız kararları icraata dönüştürebildiğimiz ölçüde değişime de öncülük edeceğimize inanıyorum."

Zirvenin bu açıdan da yeni bir çığır açmasını dilediğini vurgulayan Erdoğan, "Asya, Avrupa ve Afrika'nın merkezinde bir ülke olarak coğrafyamızda yaşanan hemen her hadiseden en fazla biz etkileniyoruz. Komşumuz Suriye'deki savaştan, zulümden ve terör örgütlerinin baskısından kaçan 3 milyon 700 bin kardeşimize sahip çıkıyoruz. Suriye'den gelenlerin yanısıra Irak'tan Afganistan'a kadar yüzbinlerce muhacire ensarlık yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

Zirveye, Birleşmiş Milletler öncülüğünde ilk kez düzenlenen Küresel Mülteci Forumu'ndan geldiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cenevre'deki toplantıda hem Suriye'de hem de bölgemizde yaşanan insani dramlara dikkat çektim. Çıkar odaklı bakış açısı yerine insanı ve vicdanı merkeze alan bir anlayışla küresel sorunlara çözüm bulunması gerektiğini ifade ettim. Son yıllarda katıldığımız veya sorumluluk üstlendiğimiz tüm platformlarda insanların ve Müslümanların karşılaştığı sıkıntıları gündeme taşıyoruz." dedi.

Dünya sisteminin adalet ve hakkaniyet eksenli yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğunu söylediklerini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"2. Dünya Savaşı'nın galipleri tarafından kendi çıkarlarını korumak gayesi ile kurulan 1,7 milyarlık İslam aleminin kaderini Güvenlik Konseyi Daimi üyesi 5 ülkenin keyfine bırakan sistem artık ömrünü tamamlamıştır. İslam ülkelerini bir araya getiren İslam İşbirliği Teşkilatı gibi platformların da etkinliğini artıracak şekilde güncellenmesi şarttır. 3 yıl boyunca yürüttüğümüz İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığımız sırasında bu konulara özel önem verdik. Sadece konuşmakla, sadece sorunlarımızı tespitle kalmadık, aldığımız kararların bizzat takibini yaparak fiiliyata geçmesi de sağlandı. İsrail yönetiminin hukuk tanımaz tacizleri karşısında Kudüs'ün ve Filistin'in onurunu korumak için mücadele ettik. Türkistan'dan Arakan'a, Yemen'den Libya'ya, Suriye'ye kadar her türlü hukuksuzluğa tepki gösterdik."

İmzaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve liderler kapalı formatta yapacakları toplantıya geçti.