1 Ocak 1801. Palermo.
İtalyan astronom Giuseppe Piazzi, Mars ve Jüpiter arasında ufak bir gezegen tespit etti. Daha sonra adlandırıldığı adıyla: Ceres.

Bu tespit özellikle astronomi dünyası için önemliydi. Genç bir matematikçinin de adını dünyaya duyurması için aradığı fırsattı. 

Yıllar önce; 1596’da yayımlanan ‘Kozmik Gizem’ adlı eserinde ünlü astronom Kepler, Mars ve Jüpiter arasındaki boşluğa (böyle bir şey görmemesine rağmen) yeni bir gezegen yerleştirdiğini söylemişti. Çünkü gezegenler arasındaki mesafelerde bir oran bulma konusunda takıntılıydı ve Mars ile Jüpiter arasındaki boşluğa bir gezegen eklemesi işini kolaylaştırıyordu. (Gerçekten de Mars ve Jüpiter arasında büyük bir boşluk vardır) Bu gezegeni görmemişti ama Yaratıcı’nın düzenli yarattığına inancı sonsuzdu. ‘Tanrı, neden gezegenlerin yörüngelerini matematiksel olarak bu şekilde tayin etmişti?’ diye sormuştu kendisine. Böylece Mars ve Jüpiter arasında bir gezegen olabileceği fikrini ortaya atan ilk kişi olmuştu Kepler. Matematik profesörü Maestlin’e yazdığı mektupta Kepler ‘Başkaları işimi ne kadar çok geliştirirse o kadar mutlu olurum’ demişti. Ardından gelenler onun yanıtladığı cevapları geliştirdiler ve sorduğu sorulara cevap aradılar.

Newton, matematikçi David Gregory gibi isimler de bu konuyla ilgilendiler. Newton’un fikirlerinin yayan ve popülerleştiren önde gelen bir isim olan William Whiston (Ölüm 1752) gezegenlerin uzaklıklarını milyonlarca mil cinsinden 32,59,81,123,424 ve 777 olarak belirlemişti. 123’ten 424’e belirgin bir boşluk var görüldüğü gibi. 

Astronom Thomas Wright evren üzerine hipotezlerini yazdığı 1750 tarihli kitabında bu boşluktan söz etmiş ve bazı gökcisimlerinin yok edici olduğunu, Mars ve Jüpiter arasında bir gezegen olabileceğini ancak bir şekilde yok olmuş olabileceğini düşünmüştü.

Gezegenlerin sıralamasına ilişkin en bilindik hipotez ise iki Alman matematikçi Johann Titius ve Johann Bode’ye aitti.

Titius-Bode yasası olarak bilinen hipotez, gezegenler arasındaki mesafeleri belirli bir sayı örüntüsüne göre oldukça yakın değerlere sahip bir şekilde açıklıyordu. Bu hipotezde Güneş ve Dünya arasındaki mesafe 1 olarak alınıyordu ve buna yönelik bir formülle diğer gezegenler arasındaki mesafe hesaplanıyordu. Bu hipotezde de gezegenler arası mesafe şu şekilde ifade ediliyordu: 0,4 / 0,7 / 1,0 / 1,6 / 5,2 / 9,5 / 19,2. Görüldüğü gibi 1,6 yani Mars ve 5,2 yani Jüpiter arasında yine bariz bir boşluk var. Bu hipotez 1772 yılında ortaya atılmıştı ve Uranüs’ün 1781’deki keşfi de hipotezi doğruluyordu. Yani Titius-Bode’nin ortaya attığı uzaklığa oldukça yakın bir yerde Uranüs keşfedilmişti. Bu yüzden Mars ve Jüpiter arasındaki boşlukta bir gezegen olabileceği inancı iyice güçlenmişti.

Meselenin tarihi kısaca bu şekilde. Şimdi biraz Piazzi ve keşfine dönelim.
Piazzi, 16 Temmuz 1746’da doğmuştu. Ailesinin durumu iyiydi. Pek çok kardeşi daha çocukken hayatını kaybetmişti bu yüzden onu evde hemen vaftiz ettiler. 1770-80 yıllarında farklı İtalya üniversitelerinde felsefe ve matematik dersleri verdi. 1781’de Palermo Üniversitesi Matematik kürsüsüne, 1787’de ise astronomi kürsüsüne atandı. Göreve atanmasının ardından Paris ve Londra gibi çeşitli şehirlerde 3 yıl vakit geçirdi. Seyahatleri sırasında Satürn’ün uydularını keşfetmesiyle ünlü Cassini ve Uranüs’ü keşfetmesiyle ünlü Herschel gibi çeşitli gökbilimcilerle dost oldu. Bu seyahatlerin en büyük getirisi, gökbilimci Jesse Ramsden tarafından yapılan teleskop idi. Bu teleskopla beraber İtalya’ya dönen Piazzi, yeni bir gözlemevi inşa etti.

Piazzi; gözlemevinde, en çok yıldız konumlarını belirlemekle uğraştı. Her bir yıldızın en az 4 gece izlenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu gözlemlerinden birinde, 1 Ocak 1801’de ‘kayıp gezegen’ Ceres’i keşfetti.

‘Hera’ ve ‘Juno’ isimleri üzerinde duruldu ancak nihayetinde ‘Ceres’ ismi verildi ve astronomi camiası tarafından kabul gördü.

Ceres’in yörünge hesaplamaları ağustos ayına kadar Franz Xaver von Zach ve Johann Karl Burckhardt gibi çeşitli bilim insanları tarafından sürdürüldü ancak başarıya ulaşılamadı.

Von Zach gözlemlerin yanlışlığından hatta gezegenin varlığından şüphe etmeye başlamıştı. Piazzi gibi deneyimli birinin elindeki teleskoplara rağmen nasıl böyle bir hataya düştüğüne akıl sır erdiremiyordu.
Sorunun ve yörünge hesaplamalarında yapılan yanlışları fark eden 20’li yaşlarda genç bir matematikçi olaya el atana dek Ceres’in yörüngesi ve hareketleri belirsizlik içerisinde kaldı. Bu genç, Carl Friedrich Gauss’tan başkası değildi. Bunu, adını duyurmak için iyi bir fırsat olarak görmüş olmalı ki gerçekten de Gauss’un tüm akademik başarılarına rağmen Avrupa’da tanınması Ceres’in yörüngesini ortaya çıkarması ile olmuştur. 7 Aralık 1801’de astronomlar gökyüzünde Gauss’un hesapladığı yere baktıklarına Ceres’i gördüler. Kaçak gezegeni Gauss yakalamıştı.

Ceres keşfedildikten sonra Mars ve Jüpiter arasında Ceres’e benzer pek çok gök cismi bulundu. Durum iyice karıştı. Ayrıca yapılan gözlemler sonucunda, (örneğin Neptün gezegeninin keşfi ve hipoteze uymaması) Titius-Bode hipotezinin yanlış olduğu ve tesadüfi bir mesafe ilişkisi kurulduğu ortaya çıktı. 1800’ler boyunca tıpkı Thomas Wright’ın dediği gibi Mars ve Jüpiter arasında eskiden bir gezegen bulunduğu ve parçalandığı fikri kabul gördü. Yani bu hipoteze göre; Ceres ve diğer gök cisimleri parçalanan bir gezegenin kalıntılarıydı.
Ceres ilk olarak gezegen olarak düşünüldü. Daha sonra asteroit olarak sınıflandırıldı. Şimdi ise Güneş sistemimizdeki cüce gezegenlerden biri. 2015’te NASA’nın ‘Dawn’ aracı tarafından ziyaret edildi. Ceres ve civarındaki gök cisimlerin Jüpiter’in kütleçekim etkisinden dolayı gezegene dönüşemediği düşünülüyor.

(kaynak: bilimtarihiii)