Sivil toplum örgütlerine afet bilinci konusunda çok önemli görevler düşmekte. Sivil toplum örgütlerinin yani gönüllü kuruluşların desteği, heyecanı ve uzmanlığı olmadan devletin tek başına afete uğramış toplumların ihtiyacını karşılaması mümkün değil. Karar verici mercilere yardımcı olmalıdırlar. Toplumun bilinçlendirilmesi üzerinde belli bir yörede elde edilen deneyimleri Türkiye’ye kendi örgütleri vasıtasıyla yaymalıdırlar. Dolayısı ile bu toplantıya destek veren STK’larına hem teşekkür ediyor, hem de konuyu bu açıdan da değerlendirmelerini diliyorum. Hedeflediğimiz risk gruplarının hepsi önemli; ancak engelli vatandaşlarımıza daha fazla ağırlık vermek istiyorum. Oğlumuzdur O... Fatma teyzenin kızıdır ya da…Kimi kendi adını bilemez, bilse söyleyemez. Acıkır, yemeğini yiyemez kimi. Ayaküstü duramaz ya da, okumak ister, utanır söyleyemez... Oysa bir şans, ufacık bir şans yetiverecektir, hayatı kucaklamak için o gülen yüzlü insanlara… O çok sevgili engelli vatandaşlarımıza…

ENGELLİLERİMİZ TOPLUMUMUZUN BİR PARÇASI
Hayatı engelliler için kolay hale getirirsek, hayat hepimiz için daha kolay olur… Engellilerimiz toplumumuzun bir parçası… Birlikte yaşıyoruz… Onlar adına biz de öğrenmeliyiz… Uygulama yapmalarına yardımcı olmalıyız… Birlikte yaşam… Ortak sorumluluk bilinci gerektirir. Hepimiz deprem ile yaşamayı öğrenmeliyiz… Bu nedenle; her engelli ve varsa refakatçiyi içinde bulunduğu tehlikeyi azaltmak için neler yapılabileceği konusunda bilgili kılmak, engellilere, depreme hazır olmanın aşamalarını tanıtmak ve depreme hazırlık için gerekli adımları atmak üzere cesaretlendirmek yani psiko-sosyal destek sağlamak… Bir başka deyişle, her engelliyi hayatı kucaklamaya teşvik etmek ve Depremden Korunma Bilinci öğretisini topluma yayma konusunda kendisini bütünün bir parçası olarak görmesine yardımcı olmaktır. Neden önemlidir; bir olayı anlatarak aktarmaya çalışayım: Seattle Özel Olimpiyatları’nda, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Başlama işareti verilince, hepsi birlikte yarışa başladılar, bir hamlede başlamadılar belki ama yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi düşen kişinin ağlamasını duydular. Yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler; geriye döndüler ve delikanlının yanına geldiler. İçlerinden Down Sendrom'lu bir kız eğilip onu öptü ve: “Bu onun daha iyi olmasını sağlar” dedi.  Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hala bu öyküyü anlatıyorlar. Neden? Çünkü şu tek şeyi derinden bilmekteyiz: Bu hayatta önemli olan şey, sadece kendimiz için kazanmaktan çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hayatta önemli olan, yavaşlamak anlamına gelse bile kendimizle birlikte diğerlerinin de kazanmasına yardım etmektir.

BEN DE SİZİN GİBİ DEPREMDEN KORKUYORUM

Sonuç olarak bu güzel insanlar için: Ben de sizlerden biriyim. Belki sizin çocuğunuz, yakınınız, komşunuzum… Ben de sizin gibi depremden korkuyorum. Bir deprem olursa ailemin dışında elimden kim tutar… Bizim ile ilgili bilgileri siz de öğrenin. İnşallah olmaz… Ama bir deprem olursa, bir afet gelirse… Elimden tutun. İşte size ellerimi uzatıyorum…

Türk Kızılayı’na birlikte el verelim, gönül verelim.