Antalya geçen yıl 193 ülkeden misafir ağırlarken şu an 31 ülkeden yolcu alıyor. Antalya’ya en çok turist gönderen ilk üç ülke sıralamasını ise şöyle;

Ukrayna: 299,967
Rusya: 281,398
Almanya: 221,151

DÜNYA TURİZM TARİHİNİN EN ZOR YILI

Turizm dünya genelinde tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşarken, ekonomileri büyük ölçüde turizme bağlı olan destinasyonlar yaşam mücadelesi veriyorlar. Bir yandan insanlık tarihinin en korkunç salgınlarından biri, diğer yandan her geçen gün bir çığ gibi büyüyen ekonomik kaygılar… 2020 yılında turizm bu ikisi arasında bir o yana bir bu yana savruluyor. Ve ne ilginçtir ki er meydanınındaki pehlivanlar gibi bir o deviriyor, bir öteki… İkisi de sırtını yere getirmemeye çalışıyor.

TURİZM Mİ? SAĞLIK MI?

Bununla birlikte dünya genelinde yoğun bir şekilde iki farklı baskı altında ilerlediğimiz bir süreç yaşıyoruz. Birinci kesim, “hayatta ne insan sağlığından daha önemli olabilir?, turizm kapılarını açarak, insanlarımızın hayatını riske atmamalıyız” endişesini dile getirirken, diğer kesim“ aylardır işsisiz, geleceğe dair endişemiz büyük, çalışmamız gerekiyor, çalışamamak koronadan daha büyük tehlike bizim için” çağrısını yapıyor.

İşte bu şartlar altında okyanusta dalgalara vura vura ilerleyen bir gemi gibi bu yıl turizm. Herkesin gözü kulağı kaptandan gelecek “kara göründü” anonsunda.

Dünyanın birçok turizm bölgesi benzer şekilde yaşıyor bu süreci. Bununla birlikte düşe kalka ilerlemeye, hayatta kalmaya çalışıyor hepsi. Kararlar günlük, ani ve habersiz gelebiliyor ve her şey birden allak bullak olabiliyor. Son bir haftada dünyanın en çok turist alan bölgelerine birer birer seyahat uyarısı geldi.

Mayorko, Kuzey İspanya, Hırvatistan sahil bölgesi, Fransa, Bulgaristan sahilleri gibi yaz destinasyonları yasaklar ve engellerle boğuşuyor. Her biri zaten küçüle küçüle kuşa dönmüş turizm pastasından küçük de olsa bir dilim kapmaya ve bununla hayata tutunmaya çalışıyor. Ama neredeyse sezon da bitti…

ANTALYA’NIN MÜCADELESİ

Antalya bu süreçte çok büyük mücadele verdi. Bir yandan salgını kontrol altına almak, diğer yandan rizikolu bölge olmaktan çıkmak ve bir an önce aylardır evine kapanmış yüz binlerce çalışanı tekrar hayata bağlamak için var gücüyle çalıştı. Sertifikalar alındı, yurt dışından – bu sancılı dönemde – turizmciler davet edildi, tanıtım faaliyetleri arttırıldı, herkes elinden geldiğince katkı vermeye, bir şeyler yapmaya çalıştı. Geçtiğimiz yıl 16 milyon turistle 30 yıllık tarihinin rekorunu kıran bir şehir için yaşanan bu süreç ve kayıplar çok ağır geldi. Yaralar sarılmaya çalışırken Korona, Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanıp duruyor. Kolay değil, 4 ay tek uçağın inmediği, tek otelin açılmadığı, tek turistin gelmediği bir süreçte yılın üçte biri zaten kapkaranlık bir dönemdi. Çabalar, uğraşlar, ikna turları sonucu ancak Temmuz ayında az da olsa hareketlenen ve Ağustos ayında birtakım şartlarla ilerleyen sezonda Antalya dün itibarı ile 1 milyon turisti yakaladı. Bunu bir zafer ya da başarı olarak sunmuyorum, ama bu süreçte küçümsenmemesi gerektiğini de eklemek istiyorum. Geçtiğimiz yıllarla kıyaslarsak tabii ki önemli bir düşüş, ancak bu, dünya genelinde istisnasız her turizm destinasyonu için geçerli. Belki tek bir turistin gelmediği bir 8 ay geçirebilirdik. Bu bağlamda şu anki durum gelecek sezonlara tutunabilmek adına KORONA SEZONUNDA düşmeden hayatta kalabilmek için önemli bir umut ışığı. 2020 yılında ilk 8 ayda 1 milyon turistin gittiği çok fazla turizm destinasyonu olduğunu düşünmüyorum. Yıl sonu belli olur zaten.

Her an her şeyin olabildiği böyle bir dönemde sezonun bitmesine 2,5 ay kaldı. Her şeye hazırlıklı olmak lazım. Bundan sonraki sürecin de Antalya ve Türk turizmi adına sorunsuz ilerlemesi, halkımızın ve misafirlerimizin sağlıklarının en önemli önceliğimiz olduğunun bilinci ile bu kabus gibi geçen Korona çağının bir an önce bitmesini dilerim.

(turizmgunlugu.com)