Taşımacılık sektörü, yurtdışından döviz getirme potansiyeli en yüksek sektörlerdendir. Ancak şu anda bu potansiyelimizi yeterince değerlendirdiğimizi söyleyemeyiz. Uluslararası ticaretin taşıyıcısı konumundaki sektör, doğası gereği küresel hizmet sunmaktadır. Uluslararası ticarete konu olan ürenler dünyanın bir noktasından diğer noktasına sürekli hareket halindedir. Taşımacılık sektörü bu hareketlerden beslenen bir sektördür. Ancak ülkemiz taşımacıları ne yazık ki ağırlıklı olarak ikili taşımalar gerçekleştiriyorlar. Araçlarımız Türk ihracat yüklerini taşırken dönüşte de ithal yükleri alıp geliyorlar. Çok az sayıdaki aracımız Avrupa içerisinde taşımalar gerçekleştiriyor. Bunun elbette nedenleri var. Öncelikle bunun bir tercih olmadığını, zorunluluktan kaynaklı bir durumun sonucu olduğunu belirtmek gerekiyor.

Peki Türk taşımacılarının ağırlıklı ikili taşımalar gerçekleştirmesi, üçüncü ülke taşıması dediğimiz, bir ülkeden başka bir ülkeye taşıma yapmamasının nedenleri nelerdir? Bu nedenlerin başında kotalar geliyor. Avrupa’da çoğu ülkede ve özellikle transit olarak kullandığımız Avusturya’da geçişlerimiz kotaya bağlı. Bu kotalar da taşıma sayılarını karşılamaktan çok uzak. Böyle olunca da nakliyeciler geçiş ücreti ödememek için UBAK belgelerini kullanıyorlar. Özetle bu belgeleri amacı (üçüncü ülke taşımaları) dışında kullanmak mecburiyetinde bırakılıyoruz.

Türk lojistik sektörünün yaptığı hizmet ihracatının yıllık tutarı 17 milyar dolar civarındadır. Sektörümüz bu ihracatı gerçekleştirirken aynı zamanda ülkemizin mal ihracatını da taşımaktadır ve ülkemiz ekonomisine büyük bir katma değer sağlamaktadır. Bu bize yeter mi? Elbette yetmez. Sektörümüzün bundan çok daha yüksek bir potansiyeli olduğunu yazımın başında söylemiştim. Bu potansiyeli kullanabilmek için öncelikle ülkemiz taşımalarının en büyük engeli olan kotaların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun dışında firmalarımızın, yurtdışı yapılanmasını sağlayacak destekleri sektöre sunmalıyız. Çünkü sektörün gelişmesi için, uluslararası mal hareketlerinden oluşan pastadan daha fazla pay almamız şart.

Dünya ticaretinde, hizmetler ticaretinin oranı sürekli bir artış içinde. Mal ticareti son 15 yılda yüzde 4.6 oranında artarken hizmetler ticaretinin bu dönemdeki artışı yüzde 5.4 oldu. 2040 yılında hizmetler sektörünün küresel ticaretten yüzde 50 pay alacağı DTO raporlarında belirtiliyor. Hizmet ihracatındaki potansiyel, küresel ekonomilerin dikkatini bu alana vermelerine yol açıyor. Bu nedenle özellikle ulaştırma alanında büyük bir rekabet yaşanıyor. Çin’in, One Belt One Road (Tek Kuşak Tek Yol) ile başını çektiği küresel ulaştırma yatırımları alanında büyük bir yarış var. Amaç ulaştırma sektörünün avantajını kullanarak rekabette öne geçmek.

Avrupa’nın en büyük lojistik ülkelerinden olan Polonya, her yıl 100 milyar dolar civarında bir döviz girdisini lojistik sektörü vasıtasıyla sağlamaktadır. Polonyalı araçlar Avrupa içerisinde taşımalar gerçekleştiriyorlar. Türkiye olarak bizim bu pazarlarda var olmamız, farklı ülkeler arasındaki ticarettin içerisine girmemiz gerekiyor. Sadece Türkiye ticaretine bağlı kalırsak, büyük ölçekli küresel bir firma çıkarmamız mümkün değildir. Kaderi Türkiye ticaretine bağlı olan firmalar, hem finansal büyüklükleri, hem iş yapma kabiliyetleri bakımından  rekabetçi olamayacaklardır. Bugün ülkemiz dış ticaretinin geldiği noktayı göz önüne getirirsek bunu daha iyi anlayabilir. İhracatımız 2019 yılında artışı sürdürdü ve araçlarımız ihraç yüklerini taşıdılar. Ancak ithalattaki düşüş nedeniyle araçlar boş dönmek zorunda kaldı. Bu da maliyetlerin artmasına neden oldu.

Sektörümüzde, tüm taşıma operasyonlarını organize eden, farklı ülkelerde temsilcilikleri bulunan,  güçlü acentelerle çalışan firmalarımızın olması gerekiyor. Bunu yapan firmalarımız yavaş yavaş çıkmaya başladı ve çok önemli işlere imza atıyorlar. Bu sayıların artması ve yüksek kapasitede hizmet sunulması gerekiyor. Böyle olursa, ticaretteki bölgesel daralmalardan daha az etkilenir ülke ekonomisine çok daha fazla döviz kazandırabiliriz.

Uluslararası pazarlarda etkili bir lojistik sektörünün ülkeye sağlayacağı bir diğer önemli katkı da danışmanlık olacaktır. Uluslararası mal hareketlerinin ne olduğunu, hangi ülkelerde hangi ürünlerin daha çok rağbet gördüğünü, hangi sektörlerin gelişme eğiliminde olduğunu, en karlı ürünlerin ne olduğunu ve açık alanların hangilerinin olduğunu en iyi bilen sektör lojistiktir. Elinde bu kadar değerli bilgiler bulunan bir sektör sadece kendi gelişimine değil, farklı pazarlara açılmak isteyen ülkemize ve firmalarımıza ön ayak olacaktır. Sektörün bu değerinin farkına varırsak ve gerekli destekleri sağlarsak, bunun kazanını ülkemiz ekonomisi olacaktır.