Tarihsel döngüye baktığımızda;
Sanayi Devrimi öncesi tüm dünyada karbon salınım düzeyi oldukça düşük ve 20. yüzyılın ortalarına kadar emisyon artışı da göreceli olarak yavaş. Ancak 1950’de karbon salınımının 6 milyar ton düzeyine yükseldiği, 1990 yılında ise bu seviyenin neredeyse 4 katına çıkarak 22 milyar tona ulaştığı görülmekte. Her ne kadar bu artış son birkaç yılda yavaşlasa da günümüzde her yıl yaklaşık 36 milyar ton karbon atmosfere salınmakta. Tabi bu salımların sonucunda; atmosferdeki karbondioksit miktarı da artarak hava sıcaklığının geri dönüşü zor şekilde artmasına ve kalıcı iklim değişikliklerine sebep olmakta.


 İklim değişikliği ise; tarım ürünlerinin çeşitliliği ve yetiştirilmesi, su kıtlığı gibi birçok soruna neden olurken tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 gibi yeni virüs ve bakterilerin ortaya çıkmasına ve salgın hastalıkların da artmasına neden olmakta. Tabi bu etkilerin ekonomik hayatı ve ticareti etkilemesi de kaçınılmaz.


Tüm bu veriler ışığında; daha yaşanabilir bir gelecek ve dünya için atmosfere salınan karbondioksit miktarının düşürülmesinin gerekliliği de ortaya çıkmakta. 


Karbon salınımının en etkili olduğu sektörlere gelirsek; tüm sektörler arasında tekstil sektörü yılda 1.2 milyon ton karbon emisyonuna neden olarak başlarda... 2030’da ise karbon emisyonunun yüzde 60’ını tekstil sektörünün oluşturacağı tahminler arasında. 


Bu anlamda alınan önlemler arasında ilk olarak; 1997 yılında “BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” altında imzalanan “Kyoto Protokolü” ardından, 2015 yılında “21. Taraflar Konferansı” dahilinde; “Paris İklim Anlaşması”nı sayabiliriz.


Ve 11 Aralık 2019 tarihinde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen “Avrupa Yeşil Mutabakatı”nı açıklayarak 2050 yılına kadar Avrupa Birliği’nin İklim-nötr kıta olma hedefini de ortaya koydu. “Avrupa Yeşil Mutabakatı” ile; Avrupa Birliği’nin 2050 yılına kadar sanayi dönüşümünü yeni bir büyüme stratejisiyle gerçekleştireceği ve tüm politikalarını da iklim değişikliği ekseninde hayata geçireceği çok net bir şekilde anlaşılmakta.


Avrupa Birliği Komisyonu tarafından açıklanan, Avrupa’nın “2050 Karbon Nötr Hedefi” doğrultusunda hazırlanan ve karbon salınımını 2030'a kadar yüzde elli azaltmayı, 2050 yılında ise sıfır düzeyine çekmeyi öngören “Avrupa Yeşil Mutabakatı”;  tekstil ve hazır giyim sektörlerini de yakından etkileyecek uygulamalar içermekte. Avrupa; çözüm olarak döngüsel ekonomiyi gündeme getirerek tekstil sektörünü de içine alacak bir uygulama içinde çalışmakta. 


Tüm bu uygulamalar doğrultusunda bizim de “Türk Tekstil Sektörü” olarak rekabet edebilmek için sürdürülebilir üretim modelinin bir seçenek değil, zorunluluk haline geldiğinin bilincinde hareket etmemiz gerek.


Su, karbon emisyonları, plastik malzeme kullanımı, suyun geri kazanımı savaştığımız ana yerler. Bu mutabakata uyum ile bir yandan daha yeşil ve daha temiz bir dünya planlanırken, diğer yandan da yepyeni sektörler, iş alanları ve piyasalar açılması dolayısıyla yeşil ürünlere ve hizmetlere olan talebin artması hedeflenmekte.


AB bu dönüşümü sağlamak için 1 trilyon euroluk bir bütçe ayırdı. “Yeşil Mutabakat” kapsamında belirlenen öncelikli alanlar ise; iklim değişikliği ile mücadele, temiz enerji, sürdürülebilir sanayi, enerji ve kaynak verimliliği sağlanmış binalar, sürdürülebilir ve akıllı ulaşım, çiftlikten çatala tarım, ekosistem ve biyoçeşitlilik, sıfır kirlilik, toksiklerden arınmış çevre, kimyasallar stratejisi, araştırma alt yapılarına destek için bilginin güçlendirilmesi, batarya antlaşması, yeşil ve döngüsel ekonomi ve iklim eylem planı.


Tabi Avrupa Birliği’nin topyekûn bir değişim sürecine girmesi Türk hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü ihracatını da doğrudan etkileyecek sonuçları beraberinde getirmekte. Türkiye’deki firmaların çok yakın gelecekte AB’ye ihracat yaparken karbon nötralizasyon kriterini karşılamaları gerekecek. Bu yüzden Avrupa'nın ikinci dünyanın beşinci büyük ihracatçısı olan “Türk Tekstil Sektörü”; sürdürülebilirlik konusunda ilk adımı atan sektör oldu. Yılın ilk yarısında 6,2 milyar dolar ihracatla tüm zamanların en yüksek ihracatını gerçekleştiren sektör; “Sürdürülebilir Tekstil” hedefini tüm sektörde tabana yaymayı planlıyor. 


Bu amaçla önceki gün Türkiye İhracatçılar Meclisi öncülüğünde, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçı Birliği tarafından, TİM Sektörler Konseyi Tekstil ve Hammaddeleri Sektör Başkanlığı ve Güneydoğu Anadolu Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği desteğiyle “Sürdürülebilir Tekstil” vizyonunu tüm sektörde tabana yaymak amacıyla hazırlanan “Türk Tekstil Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı”nın detayları açıklandı. Sektör eylem planıyla birlikte “Avrupa Yeşil Mutabakatı”na uyumu hedeflemekte.


“Tekstil Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı Toplantısı”nda; Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Sn.İsmail Gülle, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sn.Ahmet Öksüz, TİM Sektörler Konseyi Tekstil ve Hammaddeleri Sektör Başkanı Sn.Zeki Kıvanç, Güneydoğu Anadolu Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sn.Ahmet Fikret Kileci yer aldı.


“TİM Sanayide Sürdürülebilirlik Bilim Kurulu” üzerinde çalışmalar yaptıklarını belirten Sn.Gülle; “Çalışmalarımız neticesinde yakın zamanda kurul üyelerini kamuoyuna açıklayacağız. Bilim kurulumuz; sanayide sürdürülebilir politikaların belirlenmesi ve uygulanması noktasında sektörlerimize rehberlik ederek yeşil dönüşüm sürecinde kritik bir sorumluluk üstlenecek. Eylem planımızdaki hedefleri bir bir gerçekleştirerek, Türkiye’yi sürdürülebilirlik alanında marka ülke haline getireceğiz" dedi. “ALO TİM bünyesinde “Yeşil Hattı” devreye alıyoruz. Firmalarımız sektör bazında yeşil dönüşümle ilgili soruların cevaplarını “TİM” ve “Birlik” çatısı altındaki uzman ekiplerimizden alacak” diye konuştu.


“Sürdürülebilirlik Eylem Planı” ile sürdürülebilirliği sektörde tabana yaymayı hedeflediklerini belirten İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz; "İhracatta öncü olduğumuz gibi bu konuda da öncü olmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilirlik olgusunu, bir risk değil dönüşüm süreci olarak görmeli ve fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Bu hedefler ancak kamu ve özel sektör iş birliği ve ortak vizyonu ile başarıya ulaşabilir. Tarım ve Orman Bakanlığımız ile organik pamuk üretiminin daha fazla teşvik edilmesi için pamuk prim fark desteğinin ve üretim alanlarının artırılması çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Ticaret Bakanlığımız ile sektörümüzün sürdürülebilirlik politikaları üzerinde ayrı bir destek mekanizması oluşturması için girişimlerde bulunuyoruz. Hammadde niteliğine sahip geri dönüştürülmüş tekstil ürünlerinin ithalatındaki zorluk; sektörümüzün yaklaşımıyla uyuşmuyor. Sektörümüzün sıfır atık yaklaşımı ve sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde geri dönüştürülmek üzere kullanılmış giyim ürünleri ithalatının iç piyasa dinamiklerini bozmayacak şekilde Ticaret Bakanlığımızın denetimi ve kontrolüyle kolaylaştırılması gerekiyor.”dedi.


Tüm bu veriler ışığında vurgulamak gerekirse; Türk tekstil sektörü ihracatının yüzde 70’ini AB ülkelerine yapmakta. Özellikle normalleşme ile birlikte konfeksiyon ve tekstil sektörü ihracatta parlak dönemlerine geri döndü. 
Bizim bu pazardaki yerimizi büyüterek koruyabilmemiz için sürdürülebilirlik, geri dönüşüm ve sektörümüzün sürdürülebilir kaynaklarla üretim yapması çok önemli. Bu anlamda Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Sn.İsmail Gülle, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sn.Ahmet Öksüz’ün ve tüm destek veren birliklerimizin çabaları çok kıymetli.


Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için ekosistemi onarmanın sorumluluğunu hepimizin paylaşması gerekmekte. Bizler yaşadığımız topluma karşı sosyal sorumluluklarımızı yerine getirip, çevreye saygılı üretimler yapmayı öncelikli hedefimiz olarak belirlersek kendi işletmelerimizi de sürdürülebilir kılarız. Böylelikle ülkenin ve dünyanın sürdürülebilirliğine de katkıda bulunabiliriz.