KEDİSİ, MUAMMER ZUKORLİÇ'İN MEZARININ BAŞINDAN BİR AN OLSUN AYRILMIYOR!

Ölümüyle islam dünyasını üzüntüye boğan Muammer Zukorliç'in kedisi, ölümünden sonra Zukorliç'in mezarını sürekli ziyaret ediyor.

Bu olay bize Resulullah'in; "Şüphesiz ki kedi necis (pis) değildir, o da ev halkından bazısı gibidir" buyurduğu Hadis-i Şerifini hatırlatıyor.

ŞİMDİ MUAMMER ZUKORLİÇ'İ YAKINDAN TANIYALIM

Gazeteci Necati Kola kaleme aldığı yazısında Zukorliç'i bakın nasıl anlatıyor:

Sırbistan’da Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Sancak bölgesinin eski müftüsü Muammer Zukorliç, kurucusu olduğu Uluslararası Novi Pazar Üniversitesi’nde kalp krizi geçirerek 52 yaşında vefat etti. Ölüm haberi, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ ve Kosova gibi Balkan ülkelerinde yaşayan Müslümanları derinden üzdü. Din, eğitim ve siyaset başta olmak üzere birçok alanda Sancak’a önemli hizmetlerde bulunan Zukorliç’in yıllar önce misafiri olmuş, bölge için ne kadar önemli bir insan olduğuna şahitlik etmiştik. İşte, Selahattin Sevi ile o dönemdeki izlenimlerimiz ve söyleşi…

ZUKORLİÇ, MİSAFİRLERİNİ HAVAALANINDA KARŞILAMIŞTI

Mayıs 2009’da Sırbistan’ın Sancak bölgesinde önemli bir sempozyum düzenlenmişti. İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un baba ocağı Balkanlar’da, Novi Pazar’da tertiplenen bilimsel etkinlik, Türkiye ile Sancak arasındaki ilişkilerin başlaması ve gelişmesi adına umut vericiydi.

Bir grup Türk yazar ve akademisyen, 24 Mayıs 2009 Pazar günü Türk Hava Yolları’nın TK 1441 sefer sayılı uçağıyla Sırbistan’ın başkenti Belgrad’daki Nikola Tesla Havaalanı’na inmişti. Misafirleri, Sırbistan Seçilmiş Müftüsü Muammer Zukorliç karşılamıştı. Kısa bir şehir turunun ardından istikamet, otobüsle yaklaşık 4 saatte gidilen Novi Pazar’dı. Yeni Pazar olarak da bilinen Novi Pazar, Sırbistan’daki Müslüman nüfusun en yoğun olduğu Sancak bölgesinin en büyük kentiydi. Yazar ve akademisyenlerin Novi Pazar’a geliş sebebi, Mehmet Akif Ersoy Balkanlar’da Kültür-Düşünce Hareketleri ve Yeniden Yapılanması Sempozyumu’ydu.

“TÜRKİYE BİZİM ANNEMİZ, BİZ İSE ÇOCUĞUZ”

Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nın organize ettiği sempozyumun ev sahibi, Uluslararası Novi Pazar Üniversitesi’ydi. Üniversitenin rektörü Mevlüd Dudiç, misafirlerin şerefine verdiği akşam yemeğinde bir ‘hoş geldiniz’ konuşması yapmıştı. Konuşmanın içeriği, Türkiye cephesinden bakıldığında son derece basit gibi de algılanabilecek ziyaretin Sancak Müslümanları tarafından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyordu: “Türkiye bizim annemiz. Biz ise çocuğuz. Anne ile çocuk yıllardır birbirinden uzak kaldı. Biz annemizi çok özlemiştik. Nihayet anne, çocuğunu görmek için bu topraklara geldi. Bu şefkate çok ihtiyacımız vardı. Ne olur annemiz bizi bir daha yalnız başımıza bırakmasın.”

Yıllar sonra anne ile çocuğunu buluşturan, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’du. Mehmet Akif’in asıl toprakları Balkanlar’dı. Dudiç’in anlattığına göre, Mehmet Akif’in babası Tahir Bey’in doğup büyüdüğü, şimdi Kosova sınırları içinde kalan Şuşisa köyü, Osmanlı döneminde Yeni Pazar (Novi Pazar) Sancağı’na bağlıydı.

25 Mayıs Pazartesi günü sempozyum başladı. Açılış konuşmalarını Uluslararası Novi Pazar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mevlüd Dudiç, Burdur Mehmet Akif Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Dr. M. Zeki Yıldırım ve Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli yaptı. Bu toplantı, 2002’de kurulan Uluslararası Novi Pazar Üniversitesi’nin bugüne kadar düzenlediği en önemli bilimsel etkinlikti.

Türkiye’nin 18 değişik üniversitesinin yanı sıra Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, Arnavutluk ve Sancak’tan akademisyenlerin de katıldığı sempozyum oldukça yoğun geçti. İki gün süren bilimsel etkinlikte oturumlar iki ayrı salonda gerçekleştirildi. Akademisyenler, merkezinde Mehmet Akif’in yer aldığı konularda sunumlar yaptı. Bunlardan bazıları şöyleydi: Bölge Coğrafyasında Akif’in Etkileri ve Birlik Duygusu, Mehmet Akif’te Kosova, Akif’i Yetiştiren Aile Ortamı, Akif’in Gençliğe Bakışı ve Günümüze Etkisi, Akif’in Gençliğinde Balkanlar’da Osmanlı Coğrafyası, Akif’in Millî Mücadeledeki Rolü, Akif’in İdealini Yaşatmak ve Anlamak, İstiklal Marşı ile Diğer Devlet Marşlarının Mukayesesi, Akif’e Göre Müslümanlardaki Ümitsizlik İlleti…

Baba ocağı Balkanlar’ı yıllar sonra Mehmet Akif Ersoy ile buluşturan ilk etkinlik olan sempozyum, sıcak bir havada gerçekleştirildi. Kapanış konuşmalarını Sırbistan Seçilmiş Müftüsü Muammer Zukorliç, Uluslararası Novi Pazar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mevlüd Dudiç, Burdur Mehmet Akif Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Dr. M. Zeki Yıldırım ve Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli yaptı.

Zukorliç ve Dudiç, sempozyum vesilesiyle Türklerin Sancak’a gelmesinden duydukları memnuniyeti dile getirirken; Zeki Yıldırım, Sancak’a gelmeden önceki fikirlerinin geldikten sonra yüzde yüz değiştiğini ifade etti. Çiftçigüzeli de konuşmasında “Mehmet Akif’in muhteşem şiiri İstiklal Marşı’nın ilk dizesi ‘Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’tır. Sancak, aynı zamanda bayrak anlamına da gelmektedir. Umarım, Sancak da al sancak gibi hep dalgalanır ve hep en yükseklerde olur.” ifadelerini kullandı. Bu sözler, salonu dolduran katılımcılar ve öğrencilerden büyük alkış aldı.

MİRSAD TÜRKCAN VE SAFFET SANCAKLI’NIN YURDU

Sempozyumun gerçekleştiği Novi Pazar, yaklaşık 400 bin nüfuslu Sancak bölgesinin en büyük şehri. Basketbolcu Hidayet Türkoğlu, Mirsad Türkcan, eski futbolcular Halilagiç, Saffet Sancaklı, Saffet Akbaş ve Mustafa Sandal’ın eski eşi Emina Yahoviç (Mirsad Türkcan’ın kardeşi) gibi isimler Novi Pazarlı. 50 bin civarında nüfusu olan şehir, minareleriyle, camileriyle, tarihî hanlarıyla, hamamlarıyla, evleriyle herhangi bir Anadolu kasabasından farksız. Haftada iki kez kurulan halk pazarı da Türkiye’dekilere benziyor. Pazar dolayısıyla bazı caddeler, sokaklar trafiğe kapatılıyor. Caddelerde, sokaklarda genç nüfusun ağırlığı bariz bir şekilde fark ediliyor. Genel nüfusa göre gençlerin oranının yüzde 50’den fazla olduğu ifade ediliyor.

2002’YE KADAR ÜNİVERSİTE YOKTU

Genç nüfusun yoğun, eğitimin de önemli bir sorun olduğu Sancak’ta iki üniversite vardı. İkisi de Novi Pazar’da bulunuyordu. Ne Yugoslavya döneminde ne de Yugoslavya dağıldıktan sonraki Sırbistan döneminde Sancak bölgesine bir üniversite yapılmamıştı. Ta ki 2002 yılına kadar…

2002’de Müftü Muammer Zukorliç’in önderliğinde Uluslararası Novi Pazar Üniversitesi açılmış. Son derece modern olan üniversitede Sancaklıların yanı sıra Sırp, Hırvat, Türk, Boşnak, Arnavut, Makedon birçok ülkeden öğrenciler öğrenim görüyor. Rektör Mevlüd Dudiç, “Devlet daha önce buraya üniversite açmadı. Bu zor şartlarda bu üniversiteyi kurduk. Biz açınca devlet de açtı. Ama biz bundan rahatsız değiliz. Bir anda iki tane üniversitemiz oldu. Rekabet kaliteyi de beraberinde getirecektir.” diyordu. Öğrenciler, üniversitede paralı öğrenim görüyor. Maddi durumu iyi olmayanlara her türlü kolaylık sağlanıyor. İki kardeş öğrenim görüyorsa birinden ücret alınmıyor. Kız öğrencilere yüzde 15 indirim yapılıyor.

MEHMET AKİF’İN KÖYÜNE YOLCULUK

Sempozyum biter bitmez yazar ve akademisyenlerden oluşan grubu Novi Pazar’da bırakıp Haziran 2006’da Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Karadağ üzerinden Kosova’nın yolunu tuttuk. Şimdi sırada Mehmet Akif Ersoy’un köyüne gitmek ve akrabalarıyla görüşmek vardı. Kılavuzumuz Novi Pazarlı İhsan Zeyneloviç ile birlikte Türk vatandaşlarından vize istemeyen Karadağ sınırını geçtikten sonra bir süre daha Sancak bölgesinde ilerledik. Sancak bölgesinin hem Sırbistan hem de Karadağ sınırları içinde toprakları bulunuyordu. Yol boyunca içinden geçilen köy ve kasabalardaki cami ve minareler, size Sancak bölgesinde olduğunuzu gösteriyordu. Bir saat kadar çam ağaçlarıyla kaplı dağlık bölgeden geçtikten sonra, Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden ve dünyanın en genç ülkesi olan Kosova sınırlarına girdik. Yaklaşık 1500 metre yükseklikteyiz. Biraz yukarıda hâlâ karlar var.

Dar ve virajlı yollardan İpek (Pec) Ovası’na indik. İpek şehrini geçtikten sonra anayoldan çıkıp Şuşisa yolunu takip ettik. Şuşisa, Mehmet Akif Ersoy’un akrabalarının yaşadığı köy. Köyün yolu toprak. Bu yüzden çok yavaş ilerliyoruz. Toprak yolun kenarında Barış Gücü (KFOR)’ne ait askerî birlik var. Toprak yolda yirmi dakika kadar ilerledikten sonra Şuşisa köyüne ulaştık. Köyün girişinde bizi yıkık bir cami, Kosova ve UÇK bayraklarıyla süslü mezarlık ile okul karşıladı.

Aslında Mehmet Akif’in İstiklal Marşı şairi olması, şimdi yıkık olan bu camiyle başlıyor. Camiyi Mehmet Akif’in dedesi yaptırıyor. Oğlu Tahir’i de okuyup bu camiye imam olsun diye İstanbul’a gönderiyor. Fakat Tahir Bey, İstanbul’dan bir daha dönmüyor. İstanbul’dayken tek çocuğu olan Mehmet Akif dünyaya geliyor. Yedi kardeş olan Tahir Bey’in kardeşleri Hayreddin, Misini ve Reca, daha sonra Anadolu’ya göçüp Bursa Yenişehir’e yerleşiyor. Diğer kardeşleri Şaban, Selim ve Nuh, Şuşisa’da kalıyor.

Köyün girişindeki okulda Türk ve Kosova bayraklarının olduğu tabela dikkat çekiyor. Tabelada okulun TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) tarafından yapıldığı yazıyor. Uzun süre savaşlarla boğuşan Balkanlar’ın durumu dikkate alındığında okul son derece modern görünüyor. Beton zeminli futbol ve basketbol sahası bulunan okulda öğrenciler beden eğitimi dersinde kız-erkek karışık futbol maçı yapıyor. Bizi gören öğrenciler, maçta kendilerini göstermek için özel bir çaba sarf ediyor.

Okulda fotoğraflar çektikten sonra sonra Mehmet Akif Ersoy’un akrabalarını ziyaret ediyoruz. Bizi en yaşlı akraba Adem Mulay (85) karşılıyor. Adem Mulay’ın dedesi Şaban ile Mehmet Akif’in babası Tahir Efendi kardeş. Mulay’ların yaşadığı evlerin geniş avlusundaki sohbete diğer akrabaları Şaban Mulay ve Recep Mulay da katılıyor. Şaban Mulay, dede Şaban Mulay’ın dört çocuğundan Binak’ın oğlu. Recep Mulay da dede Şaban Mulay’ın diğer çocuklarından Bekir’in oğlu.

Sohbet epey ilerledikten sonra yanımıza Adem Mulay’ın torunu Mehmet de geliyor. Kılavuzumuz İhsan Zeyneloviç, diğer akrabalarla Boşnakça anlaşırken, Mehmet ile konuşmamız mümkün olmuyor. Çünkü o sadece Arnavutça biliyor. Mehmet’e adını aldığı Mehmet Akif Ersoy’u tanıyıp tanımadığını soruyoruz. Tanıdığını ama kitaplarını hiç okumadığını söylüyor. İstiklal Marşı’ndan bir iki dize okumasını istiyoruz. Hiç bilmediğini ifade ediyor. Diğer akrabalar da hiçbir kitabını okumadıklarını, çünkü Türkçe bilmediklerini belirtiyorlar. Arnavutçaya çevrilen kitaplarından da haberdar olmadıklarını söylüyorlar.

Adem Mulay’dan biraz eskilerden bahsetmesini istiyoruz: “Mehmet Akif, babamı da İstanbul’a götürmek istiyor. Fakat dedem izin vermiyor. ‘Bizim aileden bir Akif gitti, bir daha dönmedi. Mehmet Akifler biraz da topraklarında, yurtlarında kalsın.’ diyor.”

Mehmet Akif Ersoy'un Kosova'daki arkabaları.

“MEHMET AKİF’İ AKRABAMIZ OLDUĞU İÇİN SEVİYORDUK”

Sonra devam ediyor Adem Mulay: “Bu köyün en yaşlısı benim. Ben 6-7 yaşlarındayken Mehmet Akif ölmüş. Evimizde iki ay boyunca taziye bitmedi. Onu hatırlıyorum. Önemli bir kişi olduğunu biliyorduk. Ama onu akrabamız olduğu için seviyorduk.”

Adem Mulay, dedesinin Osmanlı’nın yıkılışını, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nı, İstiklal Marşı’nın yazılış hikâyesini kendilerine anlattığını söylüyor. O döneme ait birçok şeyi kitaplardan değil, dedesinin anlattıklarından bildiğini ifade ediyor. Adem Mulay, Mehmet Akif’in Şuşisa’da yaşayan akrabaları olarak Türkiye’ye hiç gitmediklerini de belirtiyor: “Söz verdi Kosova’da görev yapan Türk Barış Gücü askerlerinin komutanı. ‘Pasaportunu al, ben götüreceğim’ dedi. Aldım, inşallah gideceğim.”

Adem Mulay’ın 6 çocuğu var. Oğullarının adı Selim, Tahir ve İsa, kızlarının adı da Mihana, İlfeta ve Şehriye. Torununa özellikle Mehmet ismini verdirdiğini söylüyor. Mehmet, Selim Mulay’ın oğlu.

Akrabalarıyla görüştükten sonra tekrar okulun yolunu tutuyoruz. Bizi müdür Kerim Nimanay kapıda karşılıyor. Birlikte odasına geçiyoruz. Odada UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) posteri ile Mehmet Akif fotoğrafları ve Türk bayrağı dikkat çekiyor. İstanbul’da akrabaları olduğunu söyleyen Kerim Nimanay, Akif’in eserlerinden Safahat’ın Arnavutçaya çevrildiğini belirtiyor ve bir bölümünü Mehmet Mulay ile birlikte okuyor: “Biz Akif’i bu toprakların çocuğu ve büyük Türk şairi olarak biliyoruz.” diyen Nimanay, Akif’in tüm Balkanlar’da okutulması gerektiğini ifade ediyor: “Okulumuzda onun hayatını ve eserlerini anlatıyoruz; ama onu bütün Kosova ve Arnavut okullarında da anlatmalıyız. Hatta bütün Balkanlar’da Akif okutulmalı. Bu amaçla burada Kosova Kültür Bakanlığı’na yazılı çağrı yaptım.”

Üç gün süren Mehmet Akif Ersoy serüvenimiz, Sancak’ın en büyük kenti Novi Pazar’da başlayıp bir zamanlar Sancak’a bağlı olan Şuşisa köyünde sona eriyor. İki saat kadar sonra uçağımızın kalkacağı Kosova’nın başkenti Priştine’ye doğru yol alırken, Novi Pazarlı kılavuzumuz İhsan Zeyneloviç’in ağzından İstiklal Marşı’nın dizeleri dökülmeye başlıyor (Türkçe’yi çok iyi konuşuyor, Mehmet Akif’i ve Türkiye’yi çok seviyor): Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…

Muammer Zukorlic

ZUKORLİÇ: KALEMLER SİLAH, KİTAPLAR KALKAN

Sancak gezimizde Sancak Müftüsü Muammer Zukorliç ile de röportaj yapmıştık. Daha önce Bulgaristan ve Batı Trakya’da yaşanan ‘atanmış ve seçilmiş müftü’ tartışması Sırbistan’da da vardı. Fakat Sırbistan’daki Müslümanların yüzde 80’inden fazlasının desteğini arkasına alan Zukorliç’in temsil ile ilgili hiçbir sıkıntısı yoktu. Sancak’taki törenlerde, açılışlarda protokolde ilk sırada bulunan Muammer Zukorliç’in 12 yıl önce sorularımıza verdiği cevaplar şöyleydi:

-Bu bölgenin en önemli trajedisi, dünyaya kapalı olmasıdır. Üniversitenin adı önce ‘Açık Üniversite’ olsun istedik. Sonra ‘Uluslararası’ oldu. Üniversitemiz fikir olarak hem Doğu’ya, hem Batı’ya açıktır. Biz de öyle. Tıpkı Mehmet Akif gibi… Akif’in babası bu topraklarda doğmuştur, annesi ise Özbekistanlıdır.

-Yıllardır savaş ortamında yaşamamıza rağmen hiçbir zaman savaştan yana olmadık. Yugoslavya’nın dağılma sürecinde silahların patlamadığı tek bölge burası. En güzel savaşın eğitimle olacağına inanıyoruz. Bizim için kalemler silah, kitaplar kalkan.

-Türkiye’nin Sancak için stratejik olduğunu bütün Boşnaklar biliyor. Bunu Balkanlar’da yaşayan Müslüman ve Türk unsurlar değil, bütün unsurlar bilmeli. Çünkü bu bölgenin her bakımdan kalkınması için Türkiye en iyi dost ve ortaktır. Sırbistan da komünizm zamanındaki retoriğini değiştirmeli, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeli.

-Sırbistan’dan en çok turist Türkiye’ye gidiyor. Sırplar, Türkiye’den çok memnun dönüyor. Burada duyduklarından farklı şeyler yaşıyor ve hemen komşularına anlatıyorlar.

-Biz bu bölgede Müslüman olmayanlarla da kültürel açıdan kardeşiz. Selçuklu medeniyeti, bir Anadolu Türk medeniyetiydi. Fakat Osmanlı, bir Rumeli Türk medeniyetidir. Osmanlı, Anadolu ve Rumeli’nin kültürel birleşmesinden meydana gelmiştir.

-Sancak’ın önemli bir ayrıcalığı, Balkanlar’daki diğer unsurların aksine Osmanlı’ya hiç ihanet etmemesidir.

-Mehmet Akif Sempozyumu, bizim için tarihî bir hadise. Biz uzun zamandır dünyanın, özellikle de Türkiye’nin gözlerinden uzakta kaldık. Bu ziyareti gelecekte yapacağımız olumlu işler için bir başlangıç olarak görüyoruz.

-Her konudaki ortak çalışmayı ve işbirliğini önemsiyoruz. Ama en önemlisi eğitim ve kültürle ilgili olanı. Sancak’ın seçilmiş ve arkasında bütün Müslümanların olduğu müftüsü var. Sırbistan hükûmeti bu iradeye saygı göstermeli. Biz meşruiyetimizi ve temsil kabiliyetimizi sadece halkımızın desteğinden değil, Sırbistan Anayasası’ndan da alıyoruz. Çünkü biz faaliyetlerimizi anayasa çerçevesinde sürdürüyoruz. Son iki yıldır müftülük konusunda bir ikilem var. Bunun son bulması için çalışıyoruz.

-Okullarımız ve diğer kurumlarımızla birlikte yıllık 5 milyon Euro’luk bütçemiz var. Bunları zekât, fitre ve bağışların yanı sıra okullarda durumu iyi olan öğrencilerden aldığımız katkı payları ile karşılıyoruz.

-Son 10 yılda 8 bin çocuk okullarımızdan mezun oldu. İlk yıl, inanmayacaksınız, sadece 30 çocuk vardı.

-İsteklerimiz çok. Devlet bizimle diyaloğa geçmeli ve diyaloğu geliştirmeli. İşsizlik başta olmak üzere ekonomik sorunlar giderilmeli. Dinî bayramlarda bir gün olan tatil artırılmalı. Öncelikli taleplerimiz bunlardır.

-Yugoslavya’nın dağılma sürecinde burada savaş olmadı; ama baskı, hapis ve zulüm olarak bütün acıları yaşadık. Bosna Savaşı sırasında 3 yılda 100 bin kişi Avrupa ve Türkiye’ye göç etti. Dünyanın çeşitli ülkelerinde 1 buçuk milyon civarında Sancaklı var. Sancak dışındaki vatandaşlarımızı, Sırbistan’ın tanıdığı çifte vatandaşlık hakkından yararlanmaya çağırıyorum. Bir ayağınız da burada, ata topraklarınızda olsun.