Türk kahvesinin en değerli markalarının başında gelen Kurukahveci Mehmet Efendi, 150’nci yılına girdi. 1871 yılından bu yana yürüttüğü faaliyetleriyle sektörünün öncü şirketi olan Kurukahveci Mehmet Efendi, nesiller boyu Türk kahvesi pazarının en etkin oyuncusu kimliğiyle hizmet yürüttü. Şirket, aynı zamanda Türk kahvesi denilince dünya çapında akla gelen ilk Türk markası olma özelliğini de taşıyor.

1871 yılından bu yana, kahve üretimi yapan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin hizmet süreci aslında Türk kahvesinin de serüvenini tarif etmesi açısından da önem taşıyor. Gelin, 150 yıllık serüvenin satır başlarına bir göz atalım: Türk kahvesi, 19. yüzyıl sonlarına kadar çiğ çekirdek olarak satılıyor ve evlerdeki kahve tavalarında kavrulduktan, el değirmeninde çekildikten sonra pişirilip içiliyordu. Süleymaniye Medresesi’nde eğitim gördükten sonra, babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında çalışmaya başlayan Mehmet Efendi, 1871 yılında işin başına geçti ve o zamana kadar çiğ çekirdek olarak sattıkları kahveyi, “kavrulmuş”, “öğütülmüş” ve “paketlenmiş” olarak tüketime hazır şekilde İstanbullulara sundu. Böylece İstanbul Mısır Çarşısı’nın hemen yanındaki Tahmis Sokağı’nda taze kavrulmuş, mis gibi kahvenin kokusu çevreye yayılırken, Mehmet Efendi bu yenilik ve sağladığı kolaylıkla kısa sürede tanınarak, “Kurukahveci Mehmet Efendi” diye anılmaya başladı.

1931 yılında vefat eden Mehmet Efendi’nin ardından oğulları Hasan Selahattin, Hulusi ve Ahmet Rıza Beyler baba mesleğini sürdürdüler. Aile 1934 yılında “Kurukahveci” soyadını aldı. Mehmet Efendi’nin vefatından sonra ailenin en büyüğü Hasan Selahattin (1897– 1944) yurtdışının önemini kavrayarak uluslararası etkinliklere katılmaya karar verdi. Böylece Türk Kahvesi'ni ilk kez olarak yurtdışına da pazarlayarak tanıtmaya başladı. Hulusi Bey (1904–1934) dönemin gelişen teknolojisini göz ardı etmeyerek, toplu üretimi gerçekleştirdi.

İstanbul Tahmis Sokağı’ndaki dükkânın yerine, dönemin ünlü mimarı Zühtü Başar’a günümüzde de kullanılmakta olan “art deco” tarzında bir bina inşa ettirdi.

Ayrıca 1932 yılında, dönemin usta grafikeri İhap Hulusi Bey’e bir amblem çizdirtti. Bu amblem günümüzde de kullanılıyor. Genç yaşta hayata veda eden Hulusi Bey’in ardından yönetimi, yurtdışında eğitim görmüş olan en küçük kardeş Ahmet Rıza Kurukahveci devraldı. Ahmet Bey’in dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor olması, onu reklama ve firmayı çağdaşlaştırma yönünde adımlar atmaya yöneltti.

Bu dönemde kahve, parşömenli kâğıt paketlere konularak şehir içindeki bakkallara otomobil ile dağıtılmaya başlandı. Böylece Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirilmiş oldu.

Ayrıca o yıllarda büyük yenilik olarak tanımlanan afiş ve takvim çalışmaları ile firmanın reklamları yaygınlaştırıldı. Yurtiçinde özel arabalarla kahve dağıtımı da bu dönemde başladı. Galatasaray Sahne Sokağı’nda bir şube açıldı. Ahmet Rıza Bey’in vefatından sonra, Mehmet Efendi’nin üçüncü ve dördüncü kuşaktan torunları markanın yönetimini devraldılar. Mehmet Efendi’nin kahve öğüttüğü dibeklerin bir asır sonra geliştirilmesiyle ortaya çıkan yeni kahve makineleri, Kurukahveci Mehmet Efendi’yi sürekli büyüyen ve milyonlarca kahveseveri Türk kahvesiyle buluşturan bir marka haline getirdi.

Günümüzde 55’ten fazla ülkeye Türk kahvesi ihracatı yapan şirket, geleneksel üretimin modern teknolojiyle, tecrübenin ise inovasyon ve kaliteyle birleştiği, 150 yıllık başarı hikâyesini devam ettiriyor. Kurukahveci Mehmet Efendi, hazırladığı bol köpüklü Türk kahvesi ürünleriyle genç, yaşlı toplumun tüm kesimlerine keyif sunuyor.

Modern tesisi hizmete girdi

Kurukahveci Mehmet Efendi markasının 135. yılı olan 2006’da tamamlanan, mimar Haydar Karabey’in projelendirdiği Dudullu’daki yeni yönetim binası, 70 yıl öncenin art deco anlayışına dayalı yapı kimliğiyle ilişki kurularak tasarlandı. Yönetim binasının bünyesinde yer alan üretim tesisi ise dünyanın en modern ilk 10 kahve tesisi arasında gösteriliyor. Türk kültüründe “kahve altı” teriminden türetilmiş, “kahvaltı”dan veya öğle yemeğinden sonra yorgunluk atmak, sohbetlere keyif katmak için içilen Türk kahvesinin en büyük temsilcisi Kurukahveci Mehmet Efendi, başta Türkiye olmak üzere; aralarında ABD, Rusya, Fransa ve Yeni Zelanda’nın da bulunduğu 55’i aşkın ülkede tüketiliyor.

1871 yılından bu yana faaliyet gösteren ve Türkiye’de, Türk kahvesi pazarında lider olan şirket, Türk kahvesi denilince dünya çapında akla gelen ilk marka olma özelliği de taşıyor.

İlklerin şirketi oldu

Türkiye’nin ilk reklamverenlerinden Kurukahveci Mehmet Efendi, markalaşma yolunda adım atan ilk şirketler arasında da yer aldı. 1930’lu yılların görsel dili reklam mesajlarıyla desteklenerek, grafik tasarımın, basılı reklamların, açık hava reklam çalışmalarının ve POP malzemelerinin Türkiye’deki ilk örnekleri ortaya çıktı. 1933’te Yerli Malları Sergisi için tasarlanan stant, 1938’de kahve dağıtımı yapan Opel marka kamyonetin giydirilmesi, 1941’de ilk açık hava reklam çalışması, 1930–1936 yılları arasında tasarlanan takvim altlıkları, 1933–1955 yılları arasında hazırlanan gazete ve dergi ilanları, markanın öncü uygulamaları arasında yer aldı.

1993’te, çağın gereklerine uygun yepyeni ambalaj malzemeleri ve ideal sunum, tüm zamanları kapsayan görsel kimlik yenileme çalışmasıyla pekiştirildi. İhap Hulusi’nin hazırladığı amblem, ulusal ve uluslararası tasarım dünyasının önde gelen ismi Bülent Erkmen tarafından, kurum ismiyle ilişkili yeni bir yapısal kurgu içine sokularak logolaştırıldı. Günümüzde reklam çalışmalarının yanı sıra, tanıtım faaliyetleriyle de sesini duyuran Kurukahveci Mehmet Efendi, müzik ve sanat festivallerindeki sponsorluklarıyla da kültür hayatımıza destek vermeyi sürdürüyor. Yanı sıra gastronomi fuar ve etkinliklerinde de hem sektörünü hem de Türkiye’yi başarı ile temsil ediyor.

Kurukahveci Mehmet Efendi sponsorlukların yanı sıra, Türkiye’nin içinde yer aldığı çeşitli uluslararası faaliyetlerde gerçekleştirdiği Türk kahvesi sunumlarıyla, gönüllü kültür elçiliği de yapıyor. Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesini kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak tüketime hazır şekilde sunan ilk şirket. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kurulduğu, günümüzde de merkezinin yer aldığı İstanbul’daki Tahmis (Kurukahve) Sokağı, dünyanın ilk kahve sokağı olma özelliğini taşıyor.