MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Geçtiğimiz hafta sonu yaptığımız çalışmalarla 70 ilimizi ziyaret etmiş olduk. Elbette bunu yeterli görmüyoruz, bununla da iktifa etmeyeceğiz. Önümüzdeki hafta sonu kalan illerimizi, buralarda yaşayan vatandaşlarımızı samimiyetle kucaklayacağız, hatır soracağız, gönül alacağız, umut olacağız, ufuk açacağız. Yalancıların maskesini düşüreceğiz. Türkiye üzerinde oynanan oyunları anlatacağız, kurulan tuzakları aktaracağız, kötü niyetlileri açıklayacağız. Bunu ısrarla yapacağız, inatla savunacağız. Halka doğru gideceğiz, halkımızla bütünleşeceğiz, mutlaka anlaşacağız, sözleşeceğiz, aramızdaki sevgi köprülerini tahkim edeceğiz. ‘Geliyor gelmekte olan’ diyorlar ya, biz de gidiyor gitmekte olanlar diyeceğiz. Sonra da gelmeden gittiklerini göreceğiz.

"Adaletin olmadığı ekonomide sabah kalkar dövize, akşam yatar borsaya bakarız"

İnsanın olmadığı, ahlakın, adaletin, özgürlüğün, sosyolojinin, felsefenin, tarihin, maneviyatın, değerlerin ve milli hassasiyetlerin bulunmadığı bir ekonomide sabah kalkar döviz kuruna bakarız, akşam yatar borsaya, faize ve enflasyona kafa yorarız. Bu kısır döngüden çıkmadıktan sonra bir asır geçse bile yine aynı sorunlarla boğuşmamız kaçınılmazdır. Ekonomi rakam, oran, yüzde, matematik, grafikten çok daha öte bir alandır, böyle de olmalıdır.

İndirim çağrısı

İnsanımızın omuzuna çöken ağırlığın, yüklendiği külfetin samimiyetle farkındayız ve onları anlıyoruz. Fakat ekonomik dengelenme ve normalleşmenin günbegün hayata geçtiğinin de görülmesini diliyoruz. Fırsatçıların, karaborsacıların, yangından parsa toplama telaşında olan ahlaksızların inanıyorum ki hevesleri kursaklarında kalacaktır. Vatandaşlarımızın ekonomik sorunlarından istifade ederek servetlerine servet katmanın peşinde olan izansızlarla kıran kırana bir mücadelenin yapılması gerektiğine inanıyor, ezcümle bunu ümit ediyoruz. Temelsiz fiyat artışlarının frenlenmesi, hayat pahalılığının düşürülmesi hususunda herkesin yapacağı fedakarlıklar vardır ve olmalıdır. Bilhassa enflasyonla mücadelede gönül birliğini hayata geçirmeliyiz. Mal ve hizmet üreten, satan, pazarlayan firmalarımızın, şirketlerimizin, kurumlarımızın toplumsal rahatlama adına, temel ihtiyaçların fiyatlarında yüzde 2 ile 5 arasında indirime gitmeleri milli birlik ve dayanışmamızın manevi harcıdır. Bizim temennimiz, herkesin elini taşın altına koymasıdır. Örtünme, beslenme ve barınma sorunlarının hep birlikte, vicdan seferberliğiyle üstesinden gelmek mümkündür. Karanlıktan şikayet etmek yerine bir mum da biz yakabiliriz. Faiz lobisinin şiddetlenen tazyik ve telkinlerine, zillet ittifakının seriye bağlanan bittik ve tükendik propagandasına hiçbir şekilde kulak asmadan tıpkı Ahilik kültüründe yaşandığı gibi darda ve zorda kalan insanlarımıza şefkat elimizi uzatabiliriz.

"Bakanlıkları hangi örgütlere peşkeş çektiğini açıkla"

Düne kadar AK Parti’nin saflarında yer alıp uzun yıllar bakanlık koltuğunda oturan bir çıkarcı ve sayıyla un almaktan bahseden şaşkın zihniyet, bizim kayyum gibi iktidarın başında durduğumuzu, krizlerin de ortağı olduğumuz ifade etmiş. Bu dönme dolabın, bu devşirme siyasetçinin kimlere taşeronluk, kimlere hizmetkârlık yaptığını bilen biliyor, bilmeyen de yalnızca ilişki ağlarına ve efendilerine bakarak görüyor. Biz kayyum değiliz, MHP’yiz. İradesi pazara çıkmış, geçmişinde pek çok karanlık nokta bulunan, Truva Atı gibi ortalıkta dolaşan hiç kimsenin Türkiye’nin kuyusunu kazmasına da göz yummayacağız. Unutmayınız ki, bir defa satan her zaman satar, kendi arkadaşlarına ve partisine ihanet eden fırsatını bulursa milletine ihanet etmekten de kaçınmaz. Bu tipler aslında bizim muhatabımız değildir. Ancak evimizin camına iki de bir taş atanın da alnını karışlamak, haddini bildirmek ana vazifemizdir. Bu şahsa sesleniyorum, kayyumu falan geç, partine doldurduğun askeri ve siyasi casuslarla birlikte geçmişte yönettiğin bakanlıkları hangi örgütlere peşkeş çektiğini adamsan açıkla. Zillet ittifakı Türkiye’nin ekonomik mahvoluşu üzerinden siyasi ikbal ve rant elde etmek için bütün imkanlarıyla faaliyettedir.

Kılıçdaroğlu’nun sanıyorum şu günlerde canı fazla sıkıldığından kendisine bir meşgale arıyor olsa gerektir ki, sosyal medyadan video yayınlamaya iyiden iyiye merak sarmıştır. Geceleri ardında bırakacağı mirası düşünüyormuş. Anlaşılan başka işi gücü kalmamış…Kılıçdaroğlu akli melekelerini yitirmiş olacak ki, ‘strateji bizim işimiz değil, o gençlerin işidir’ diyebiliyor. Bir partinin stratejisi, siyaset yapıyor olmanın stratejik hedefleri nasıl yok sayılır? CHP’nin kuru gürültüyle, günlük polemiklerle, yalan siyasetle milletimize vereceği ne vardır? Böyle bir zihniyete ülke yönetimi emanet edilebilir mi? Daha taktik nedir, strateji nedir, hedef nedir bilmeyen kemiksiz bir cahilin niye siyaset yaptığı, neyin peşinde olduğu nasıl açıklanacaktır?

"Erken seçim, derhal seçim yoktur"

Terörist Demirtaş 24 Kasım sabahı miting yapın diyor, akşamına Kılıçdaroğlu ‘haydi meydana’ diyerek bu hain çağrıya sarılıyor, sadakat gösteriyor. Bu mudur sizin helalleşmeniz? Bu mudur sizin siyasetiniz? Bu mudur sizin Türkiye’ye bakışınız? Buysa eğer siyasetiniz ‘yere batsın’ diyorum, ‘hayrını görmeyin’ diye niyaz ediyorum. PKK’nın terör elebaşları özyönetim ve özerklik şartıyla helalleşmeye hazır olduklarını açıklıyor, peki CHP’nin Genel Başkanı buna ne diyor? Yoksa kurulan pazarlık masalarına yüz sürüp de bunlara olur mu veriyor? Cumhur İttifakı’na ve oy veren vatandaşlarımıza utanmadan gayri milli diyen Kılıçdaroğlu ne milletin ne milliyetin, ne de milliyetçiliğin derin manasını bilmeyen, bilse de bu değerlerle gece-gündüz gibi ayrı olan siyaset yozlaşması, zillet temsilcisidir. Gayri milli arıyorsa çevresine baksın, gitsin de teröristlerin yüzüne söylesin. Kılıçdaroğlu şahsıma seslenerek, ‘yüreğinde bir damla millet sevgisi varsa erken seçimin kapısını aç’ demiş. Sayın Kılıçdaroğlu, benim millet ve vatan sevgimin fitresini versem sana ve yedi sülalene yüz yıl yeter. Erken seçim yoktur, hemen seçim yoktur, şimdi seçim yoktur, derhal seçim yoktur, bu tavizsiz karar ve irade beyanına sevsen de sevmesen de alışman, bununla da kalmayıp riayet etmen tavsiyemdir. Mersin’de miting yapacağına, ilk adımı kan kardeşin HDP’yle birlikte Kandil’de atmanın önünde hiçbir mani hal görülmemektedir. En azından size yakışacak olan budur, sizin fıtratınızla da münasiptir.

"Sokaklarda gelecek aramayın"

Zillet ittifakını uyarıyorum, sokaklarda gelecek aramayın. Sokak aralarında iktidar bulacağınızı zannetmeyin. Sokak sokak gezip halka nifak aşılamayın. Hesabını veremeyeceğiniz, altından kalkamayacağınız, bedeline katlanamayacağınız müptezelliklere, skandal yanlışlara tevessül etmeyin. Türkiye sokakta bulunmadı, sokakta kurulmadı, size de inşallah bırakılmayacaktır. Kaosa yatırım yapanlar, krize oynayanlar, iç barış ve huzur ortamımızı sakat bırakmak için provokasyon nöbetine girenler milletin sağduyusunu yanlışa yormasınlar. Akıllarını başlarına devşirsinler. Unutmasınlar ki, sarı gömleklilere heves edip sokağa çıkan marjinal gruplarla, tencere tava çalarak onlara destek verenler doğru bir yolda değildir. Kifayetsiz muhterislerin tezgahına gelecek bir ülke yoktur. CHP’ye ve yedeklerine diyorum ki, 2023 yılının haziran ayını bekleyin, biraz daha dişinizi sıkın, ancak milletimizin sıkılı yumruklarının tepenize inmesi halinde de feryat figan etmekten sakının.

"Roma sezarlarının devri çoktan kapanmıştır"

Parlamenter sistemde, umutlarla yapılan seçimler ve hep bir öncekinden daha iyi olacağı tasavvuruyla kurulan hükümetler, özellikle de koalisyon hükümetleri, ülkeyi bir adım ileriye taşıyamamıştır. Tek başına göreve gelen hükümetler ise ya cumhurbaşkanlarının engellemeleriyle ya da darbe veya benzeri kanallardan çalıştırılmamış, çalışsalar bile devamlı krizler yaşanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yani başkanlık sistemiyle, devlet yönetiminde çift başlılık sona ermiş, siyasal istikrar kurumsallaşmıştır. Tek adam rejimleri doğası gereğince, baskı, darbe, çatışma ve iç kargaşa sonucunda ortaya çıkmaktadır. Alkışlarla imparatorluk koltuğuna oturup, daha sonra cumhuriyete son veren Roma Sezarlarının devri çoktan kapanmıştır. Aristo’nun zorba yönetim halk desteğine dayanır düşüncesi dönemine ait bir tespittir ve bize göre fasa fisodur.  Cumhurbaşkanını millet aracısız ve doğrudan seçmektedir. Türkiye’nin ekonomiden güvenliğe, diplomasiden siyasete, kısaca hayatın her alanında verdiği yüksek mücadele, eğer parlamenter sistem hakim olsaydı, sekteye uğrar, düğüm düğüm biriken krizler önümüzü kapatır, yürüyüşümüze taş koyardı. Bilinmelidir ki, geleceğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Geleceğin mimarı Cumhur İttifakı’dır. Türkiye artık denenmiş yollardan geçmeyecek, ufuk ötesini kavrayan bir irade şahlanışıyla karşısına çıkan her meseleyi kökünden çözecektir."