Sadece Almanya’da Türk kökenli girişimcilerin kurduğu şirketlerin yıllık cirosu 75 milyar Euro’nun üzerinde. Bu şirketlerin oluşturdukları istihdam sayısı ise 800 bini aşıyor. Türklerin sahibi olduğu bu firmalarda çalışanların çoğunluğunu Almanlar oluşturuyor. 1960’lı yıllarda babaları Almanya’ya işçi olarak giden ve çok zor şartlarda çalışan Türklerin, gurbette doğan çocuklarının bugün başarılı girişimciler olarak Alman ekonomisine önemli katkı sağlayacağını hiç kimse hayal edemezdi. Bu önemli gelişme  göçmen Türklerin çocuklarının işçilikten, işverenliğe geçerek sınıf atladığını gösteriyor. Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan Almanya’da iş dünyasında başarıyı yakalayan isimlerden biri olan Burhan Sağlam, 1969 yılında Almanya’ya giden milli güreşci Ali Sağlam’ın oğlu. Almanya’da 1976 yılında dünyaya gelen Burhan Sağlam, ilk girişimcilik deneyimini 1998 yılında telekominikasyon sektöründe bir şirket kurarak elde ediyor. Ardından bir telekominikasyon şirketinde 11 yıl süren yöneticilik hayatı ona önemli tecrübeler kazandırıyor. Burhan Sağlam, „Benim yapımda var, hayat tarzım bu“ dediği girişimciliğe yeniden soyunuyor. 2013 ve 2014 yılında ardı ardına iki telekomunikasyon şirketi kururak iş dünyasına dönüyor. Bugün bu şirketlerin Almanya genelinde 200’den fazla bayisi bulunuyor. Burhan Sağlam’ın yönetimindeki telecom şirketleri, Avrupa’nın en önde gelen GSM operatörleriyle birlikte çalışıyor. Aynı zamanda  MÜSİAD Avrupa Koordinatörüğü görevini de yürüten başarılı girişimci Burhan Sağlam ile EKOVİTRİN özel bir röportaj gerçekleştirdi. 

MİLLİ GÜREŞÇİ ALİ SAĞLAM’IN OĞLU

Sayın Sağlam, Almanya’da ikinci nesil başarılı Türk girişimcileri arasında yer alıyorsunuz. Sizi yakından tanıyabilir miyiz? Almanya’da girişimcilik öykünüz nasıl başladı?

Efendim arzu ederseniz bu soruya peder beyden başlayarak cevap vermek isterim, zira hikayenin bir nevi kahramanı kendisi. Ali Sağlam, Türkiye şampiyonu ve milli güreşçi olarak ay yıldızlı formayı terletmiş bir sporcudur. 1969 yılında gelen bir transfer teklifini kabul ederek Almanya’nın birinci lig ekiplerinden birine transfer olmak suretiyle geliyor Almanya’ya. Böylelikle biz, yani 5 kardeşim ve ben, burada, Almanya’da dünyaya geldim. Fakat ben henüz 6 yaşındayken bir akraba düğünü vesilesiyle kısa süreliğine geldiğimiz İstanbul’da kalmakta ısrar ediyorum. Dedemin de dünden razı olduğu bu durumu annem ve babam da onaylayınca ilk ve orta okulu Nişantaşı Nilüfer Hatun İlkokulunda tamamladım. Ardından yine ailemin yanına, Almanya’ya döndüm. Almanya’ya döndükten sonra farklı alanlarda çalışmaya, deneyim kazanmaya gayret gösterdim. Gerek fabrikalarda sanayi üretiminin nasıl gerçekleştiğini, gerekse de ticaret dünyasının nasıl işlediğini gözlemleme imkanım oldu. Kısacası, merak ettiğim her işi menbağında öğrendim.

SAĞLAM’IN GİRİŞİMCİLİK ÖYKÜSÜ NASIL BAŞLADI?

İş hayatına nerede, nasıl atıldınız? Sizi girişimci olmaya yönlendiren sebepler nelerdir?

Ticaret alanında eğitimimi tamamladıktan sonra edindiğimiz iş tecrübelerini de göz önünde bulundurarak ilk girişimimde bulunduk. 1998 yılında telekomünikasyon alanına ilk adımımızı attık ve ilk şirketimizi kurduk. İlk maceramızda edindiğimiz tecrübe ve network sayesinde adımızı duyurmayı başardık. 2002 yılında Almanya çapında faaliyet gösteren bir telekomünikasyon şirketi şahsıma satış müdürlüğü pozisyonunu teklif etti ve kabul ettik ve kurduğumuz ilk şirketi de devrettik. Fakat 11 yıl büyük deneyimler edindiğim, tecrübeler kazandığım şirketten yine girişimcilik ruhunun ağır basması nedeniyle ayrıldık ve 2013 yılında X7-telecom şirketini kurduk. Adından da anlaşılacağı üzere yine telekomünikasyon alanında yani. İlk yılda 13 bayi açmak nasib oldu. 2014 yılında ikinci şirketimiz olan ixtec mobile’ı kurduk. Geçen yıllarda bayi sayımızı Almanya genelinde artırdık, 200’ün üzerine çıkardık ve gittikçe büyüdük. Ana şirketimiz olan X7-telecom GmbH bünyesinde yer alan FLY-mobile.de ve x7shop24.de adlı iki ayrı online platformda telekomunikasyon hizmeti de sunuyoruz. Doğru stratejilerle hem ekonomik hem de sektörel krizleri aşmayı başardık. Biraz klişe olacak söyleyeceklerim, fakat burada aslolan doğru ekibi kurmak ve işi inanarak yapmak. Allah nasib etti, geçtiğimiz yıl yakın bir yol arkadaşımla inşaat sektörüne de girdik. 2019 yılında kurduğumuz Baden-Bau isimli şirketimizle müteahhitlik hizmeti sunmaya başladık. Şirketlerimizi Sağlam Group çatısı altında topladık.

Girişimci olmak için sebeplere gelecek olursak, insanın yapısında olmalı diye düşünüyorum. Bir yaşam tarzı desem yanlış olmaz galiba. Girişimcilik merak, cesaret, özgüven ve en önemlisi bir ideal gerektirir. Bizim, yani girişimcilerin ideali, gurbetteki ikinci nesil Türkler olarak bir adım öteye gitmek, işçi sınıfından işveren sınıfına yükselmekti. Tabi yeni teknolojiler konusundaki merakımıza inanmış olmamızın da verdiği özgüven ve cesaret de eklenince sonucunda girişimci olmak zor da olsa başarılacak bir hedefti.

BÜYÜMEYE ODAKLANDIK. ÇALIŞIYOR VE GAYRET EDİYORUZ

Bugün iş hayatında geldiğiniz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz, bir başarı olarak görmek gerekirse, hedeflediğiniz noktaya ulaştınız mı?

FOCUS dergisinin STATISTA ile yaptığı araştırma sonucunda X7-telecom GmbH şirketimiz 2013-2016 yılları arasında Almanya´nın en hızlı büyüyen şirketlerinden biri seçilerek ödüle layık görüldü. Financial Times ve Statista tarafından yapılan bir başka araştırmada da yine        X7-telecom şirketimiz “FT 1000 Avrupa´nın 2018’de En Hızlı Büyüyen Şirketi” seçildi. Bizlere onur veren bu ödüllere rağmen ben açıkcası bir başarıdan bahsetmek için çok erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü henüz 7 yıllık bir şirketiz ve bulunduğumuz ülkede kalıcı olabilmek için nerden baksanız bir nesil ayakta durabilmeniz, büyümeniz gerekir. Biz de büyümeye odaklandık.  Neticede çok köklü şirket ve kurumları olan bir piyasa Almanya ve Avrupa piyasası. Bunun haricinde işin bir de felsefi boyutu var tabii ki. Başarıya ulaştığını düşünen bir şahıs veya bir şirket, zirveyi gördüğünü zanneder ve duraklamaya başlar. Diğer yandan başarı çıtasını veya hedefini sürekli yükseltenler ise, sürekli çalışır, sürekli gayret eder. Biz de yola çıkarken kendimize bunu şiar edindik. Bazen çok büyük işler yaparız, bazen ayağımız kayar, ama ne başardık diye şımarır ne de sendeledik, düştük diye vaz geçeriz.

„TÜRK FİRMALARI ALMANAYA’DA 800 KİŞİYİ İSTİHDAM EDİYOR“

Türkler, 1960'lı yıllarda Almanya'ya işçi olarak çalışmaya gittiklerinde, çok zor şartlarda çalıştılar. Ancak bugün onların torunları, Almanya ve Avrupa Birliği iş dünyasında, sanatta, sporda, bürokrasi ve siyasette birçok alanda başarılar elde ediyorlar. Siz Almanya'da faaliyet sürdüren ve başarıyı yakalamış bir Türk girişimcisi olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz, Türk girişimciler bugün Almanya'da hangi noktada? 

Tabi gelen ilk gurbetçiler çok ciddi sıkıntı çekmişler. Hem kendileri girişimci olmayı düşünmemişler, hem de girişimci olabilmeleri için kendilerine böyle bir zemin oluşturulmamış. Neticede çalışıp, para kazanıp gideceğiz diye bakmışlar ve kendilerine de o gözle bakılmış. Fakat bugün geldiğimiz noktada gurbetçiler, 4. nesliyle buradalar ve artık Almanya’nın hatta Avrupa’nın kalıcı bir unsuru oldular. Bilhassa iki nesildir gurbetçiler, sizin de bahsettiğiniz gibi bir çok alanda kendini göstermeye başladı. Ticaret veya girişimcilik açısından baktığımızda rakamlar inanılmaz boyutlarda. Sadece Almanya’da Türk şirketlerin yıllık cirosu 75 milyar €’yu aşmış durumda. Oluşturdukları istihdam sayısı ise 800.000’i aşıyor. Akademide en son örneğini Prof. Özlem Türeci ve Prof. Uğur Şahin ile gördük. Kendileri Almanya’da koronavirüse karşı mücadelede klinik deneye müsaade alan ilk aşıyı geliştirmiş iki bilim insanıdır. Bu ve bunun gibi örnekler her geçen gün artıyor!

Almanya ve Avrupa iş dünyasında bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

İlk hedefimiz Korona sürecini sağ salim atlatmak (gül). Sonraki hedefimiz de tabii ki, durağanlaşan piyasayı tekrar canlandırmak ve şirket stratejilerimize uygun şekilde faaliyetlerimizi gerçekleştirmek. Fakat aslolan bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmak. Çünkü şu aralar yarının ne getireceğini kestiremez bir durumda tüm dünya…

„TÜRKİYE’YE YATIRIM YAPMAK BOYNUMUZUN BORCU“

Türkiye’de yatırım yapma hedefiniz var mı, hangi sektörde?

Türkiye, sürekli dinamik ve genç nüfusuyla birlikte ticaret insanları için ideal bir ülke. Kalkınmakta olan ülkeler arasında en büyük genç nüfus oranına sahip olması da ayrı cazibe oluşturuyor. Fakat kısa ve orta vadede işimizi daha ziyade Almanya‘da büyütmeyi, buraya konsantre olmayı hedefliyoruz. Uzun vadede elbette vatan-ı asli’ye, Türkiye’ye yatırım yapmak hedefimiz olduğu kadar boynumuzun da borcudur. İlerleyen zamanlarda tabii bunu düşünüyoruz.

MÜSİAD AVRUPA KOORDİNATÖRÜ

Siz aynı zamanda Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Avrupa Koordinatörü olarak görev yapıyorsunuz. Bu yöndeki çalışmalarınızdan bahseder misiniz, MÜSİAD olarak Avrupa'daki faaliyyetleriniz neler? Kaç ülkede, ne kadar üyeye sahipsiniz? 

Aslında MÜSİAD maceramız başlı başına bir konu doğrusu. Yaklaşık 3 yıl önce atandım bu göreve ve MÜSİAD’ın Avrupa yapılanmasının revize edilmesi, kurumsallaşmasının ilerlemesi, büyük bir teşkilatlanma sürecine girmesi görevini üstlendik. Neticede bugün bakıldığında üç yıllık kısa bir sürede 3 ülkede 6 olan şube sayımızı 13 ülkede 27’ye çıkardık, üye sayımız ise 125’den 2700’e kadar büyüdü. Sağ olsun Avrupa şube başkanlarımızın gayreti, samimiyeti ve MÜSİAD’a gönül vermiş iş adamlarıyla ileride daha büyük işler başarabileceğimize inanıyoruz. Faaliyetlerimiz arasında yerel ticaret odaları ile işbirliklerinden, Avrupa’da yatırım yapacak Türk şirketlerine veya Türkiye’de yatırım yapacak Alman şirketlerine gerekli bağlantıları kurma alanında yardımcı olmak gibi, üyelerimiz arasında ticareti artırmak gibi bir çok farklı alanda hizmet sunmak bulunuyor. Bu hizmetlerin de hem çeşitliliğini hem de adedini artırmayı hedefliyor ve bu alanda fikir yürütüyoruz.

„ALMANYA FIRSATLAR SUNAN BİR ÜLKE“

Dünyanın en güçlü üçüncü ekonomisi olan Almanya'da iş dünyasında rekabetçiliğin, iş dünyasında faaliyet sürdürmenin artıları ve eksileri nelerdir? 

Demin de bahsettiğim gibi, Almanya hem sürekli yeni ve inovatif (startup) şirketlerin kurulduğu, hem de köklü şirketlerin bulunduğu aktif bir piyasa. Bu canlılığı, bu dinamizmi iki açıdan da değerlendirmek mümkün. Bir taraftan imkan olarak görülebilir, diğer taraftan ise sürekli tehlike arz ediyor. Kendinizi yenilemezseniz, piyasaya ayak uydurmazsanız, geliştirmezseniz kendinizi, en iyi ihtimalle günü kurtaran vasat bir şirket olarak kalırsınız. Bazı köklü şirketler dahi kendilerini bu güncellemelere, yenilenmelere, dünyanın değişimine kapattığı için tarih oldu, unutuldu… Misal verilecek olursa en son örneği teknoloji şirketi Loewe. Fakat tabii ki Almanya, dinamikliğinin yanı sıra oturmuş sanayisi ile, Avrupa’nın lokomotif ülkesi konumunda olmasıyla, bir çok alanda imkan sunuyor ve tabii ki gerekli çalışkanlığı gösteren şahıs ve şirketlerin önü dünyaya açılıyor. Almanya neticede dünya ihracat sıralamasında ilk 4’te olan bir ülke. Kısacası Almanya, isteyene, azmedene dünya piyasasını sunuyor diyebiliriz.

„TÜRKİYE SİYASİ İSTİKRAR VE DOĞRU POLİTİKALARLA BÜYÜDÜ“

Almanya'da yaşayan bir Türk girişimcisi gözüyle Türkiye ekonomisini nasıl değerlendiriyor sununuz, özellikle AK Parti iktidarlarıyla başlayan süreçte Türkiye nasıl bir gelişme gösterdi? 

Türkiye’nin son 18 yılına baktığımızda ülkemiz bilhassa istikrarın, doğru ekonomi ve finans politikalarının uygulanması sayesinde hiç tahmin edilemeyecek bir noktaya geldi. Altyapıdaki yatırımlar, siyasi istikrar ve doğru politikalar yabancı yatırımcı olarak Türkiye’ye geri döndü. Turizm, sağlık, savunma sanayi ve inşaat gibi sektörler bu yıllarda altın çağını yaşadı. Baktığımızda 2008 krizi dünyayı sarsarken Türkiye ekonomisi büyümeye devam etti. Bir çok ülkenin altından kalkamayacağı ekonomik, finansal ve siyasi krizlerin, hatta ve hatta koca bir darbe girişimin bile altından güçlenerek kalkabilen, bunu ekonomik açıdan vatandaşına asgari derecede yansıtmaya gayret gösteren bir siyasi irade mevzu bahis. 18 yıldır sağlık sistemine yapılan yatırımların bugün, korona pandemisi sürecinde meyvelerini nasıl yediğimizin altını çizmekte, dünyayla kıyasta en üst seviyelerde olduğumuzu da belirtmekte fayda var. 

„DEV EKONOMİLERİN KÜÇÜLECEĞİ BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ“

Bütün dünya ve Türkiye de COVID-19 salgını sebebiyle çok zor bir süreçten geçiyor, bu salgın küresel ekonomiyi nasıl etkiledi, bu konudaki yorumunuzu alabilir miyiz? 

Buna benzer salgınlar insanlık tarihinde çokça yaşandı. Fakat küreselleşmiş, piyasası iç içe geçmiş bir dünya olarak ilk defa böyle bir salgın bir pandemiyle karşı karşıyayız. Aslında ne kadar hassas bir düzende yaşadığımızı birebir müşahede ediyoruz böylelikle. Dünya ekonomisini ele aldığımızda ABD, Çin, Almanya, Japonya gibi ekonomi devlerinin dahi 2020 yılında en az yüzde 3 küçüleceği bir süreçten geçiyoruz. Buna işsiz kalacakları, batacak şirketleri de eklediğimizde çok uzun soluklu bir maratondan geçeceğimizin farkında olmalıyız. Evet, salgın elbette en geç aşının bulunmasıyla geçecek, fakat dünya piyasası ve ekonomisi bir süre daha hastalığı yenmek için mücadele edecek.

Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Müsaade ederseniz milli şairimiz Akif’in sözleri ile bitirmek isterim sözlerimi. 

‘Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak 
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak…’

Diyor merhum Mehmet Akif. Biz de bu sözü düstur edinmeliyiz ve edindik de nitekim. Ümitsiz olmamalı, yarınların bizim olacağına inanmalı ve dünden daha çok azmetmeli, çalışmalı, gayret göstermeliyiz.