Tedarik zinciri süreçlerinin bir parçası olan lojistik, bir ürünün talep edilen şartlarda istenilen yerden doğru bir zamanlama ile hedeflenen yere iletilmesini ifade eder. Zaman zaman doğrudan “tedarik zinciri” kavramının yerine kullanılsa da lojistik, genellikle ürünlerin depolanması ve taşınması gibi süreçleri kapsar. Bildiğimiz anlamda lojistikte üretici ile son kullanıcı arasında bir akış sözkonusudur.

Peki bu akışı tersine çevirmek mümkün müdür? Yani son kullanıcıdan başlamak üzere ürünlerin belirli yöntem ve araçlarla tekrardan üreticiye doğru hareketi sağlanabilir mi? Sürdürülebilirlik kavramının giderek önem kazandığı günümüzde firmalar tedarik zinciri ve lojistik süreçlerinde de yeni nesil yaklaşımlar benimsemeye başladı.

Sık kullanılan ismiyle tersine lojistik olarak adlandırılan bu yaklaşımda kullanım ömrünü tamamlamış ya da kullanıcı tarafından yenilenmek isteyen ürünler tekrardan lojistik süreçlerine dahil ediliyor. Ama tersten. Burada farklı durumlar ya da tercihler sözkonusu olabilir. Örneğin, kullanımında bir sorun yoksa ve talep edilen ihtiyaçları hala karşılıyorsa ürünün başkaları tarafından kullanımı sağlanabilir.

Birtakım sorunları varsa tamir edilip yeniden kullanılabilir. Üreticiye iade edilip daha düşük ücretlerle yenisi talep edilebilir. Hiçbiri mümkün değilse geri dönüşüm uygulamaları ile döngüsel ekonomi süreçleri içerisinde değerlendirilebilir.

Geleneksel lojistikte ürün ve hizmetlerin son durağı tüketici olurken tersine lojistikte ürün; iade, yeniden kullanım, tamir vb. gibi adımlardan geçerek tekrardan üreticiye ulaşıyor. Üretici, ürün içerisindeki malzemeleri geri dönüştürerek kısmen ya da tamamen yeni ürünleri üretiyor veya hammadde elde ediyor ve standart lojistik süreci tekrar başlatılıyor.

Böylelikle bir ürün ve onun alt bileşenleri bertaraf edilene kadar mümkün olduğunca fazla sayıda kullanılmış oluyor. Tersine mühendisliğin dünyadaki örnekleri giderek çoğalıyor. Özellikle teknoloji şirketleri müşterilerine eski ürünlerini getirdikleri takdirde çok güzel indirimler yapıyor. Çünkü eski ürünler üretimde yeniden değerlendiriliyor. Bazı giyim markaları da kullanılmış kıyafetlerden geri dönüştürülmüş giyim hatları oluşturuyor. Evlerimizde cam, plastik, kağıt vb gibi atıkları gruplandırarak geri dönüşüme kazandıran bizler de tersine lojistik sürecine dahil oluyoruz aslında.

Peki bunu neden yapıyoruz?

Öncellikle şu iki gerçeği anlayalım. Birincisi, gezegenimizin kaynakları sınırlı.

İkincisi ise yüzleşmemiz gereken çevresel sorunlar; küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi. Bu iki durumun kesişim noktası ve ortak çözümü ise kaynakları verimli kullanmak.

Böylelikle su, karbon ve ekolojik ayak izimizi azaltmış olacağız. Öyle ya; aynı üründen tekrar tekrar üretirken daha fazla su ve enerji tüketip daha fazla yeşil alan tahribatına neden olmaktansa tersine lojistik yaklaşımı ile daha sorumlu vatandaşlar ve kurumlar olabiliriz. Bugün, kurumsal sorumluluk farkındalığı yüksek birçok şirket geleneksel lojistik süreçlerinden çok tersine lojistik uygulamalarına önem veriyor.

Böylelikle, çevresel etkilerini azaltıp maliyet optimizasyonu sağlarken aynı zamanda kurumsal itibarını artırıp müşteri portföyünü genişletiyor.