“Çağımızın savaşı topla tüfekle değil, kalemledir.” 

Eğitim sisteminin tartışıldığı son günlerde eğitimin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gündeme taşınmış oldu. Yıl 2012 olmuş ve hala hangi eğitim sisteminin daha yararlı olduğu yönünde bir arayış içindeyiz. Yıllarca deneme yanılma yöntemiyle yap-boz tahtasına çevirdiğimiz eğitim sistemi yeni bir bakanla yeniden revizyon sürecine girmiş oldu. Tartışmaların odak noktası 4+4+4 sistemi oldu. Yaş sınırı, kesintili mi kesintisiz mi, futbol maçı gibi 3+5+2 ya da 4+4+2’ ye benzer tartışmalar devam ediyor. Kimse çıkıp da eğitim sistemi neden bu kadar önemli, bu zamana kadar neden bunlar gündeme gelmedi demiyor. Önemli olan eğitimde kalite artışı nasıl sağlanır bu soruya cevap verebilmektir. Çünkü bir ülkenin geleceği eğitimli insan gücüne bağlıdır. Sağlık sektöründe kalite artışı için yeni hastaneler, teknolojik sistemler vb. atılabilecek neredeyse her adım atıldı ve atılmaya devam ediyor. Benzer şekilde iç güvenliğimizi sağlayan emniyet teşkilatı için, adaleti sağlayan yargı kurumları için ve daha sayamadığımız birçok yatırımlar yapıldı. Ama bütün buları yetiştiren eğitim kurumları için yeterli düzeyde adımlar henüz atılamadı. Duble yol yapmak, hızlı tren yapmak ülke refahının en önemli göstergelerinden biridir. Ancak o işleri yapacak olan mühendisleri yetiştirecek olan yine eğitim kurumlarıdır. Tüm bunları geniş perspektiften ele alıp resmin bütününe baktığımız zaman karşımıza aynı sonuç çıkıyor. Eğitim şart! Bir ülkede istinasız herkes eğitimden geçmeli ve sadece diploma sahibi olarak değil nitelikli bir şekilde mezun olmalıdır. Peki nitelikli mezun, kaliteli insan nasıl yetiştirilir?

VERİLEN EĞİTİM NE KADAR AMACINA ULAŞTI?
Öncelikle verilen eğitim ne kadar amacına ulaşmış olduğu bunların analizi yapılarak eğitimin ne kadar gerekli olduğu ve eğitimde niteliğin önemi daha net anlaşılacaktır. Daha ilkokul sıralarında öğretiyoruz çevreyi, doğayı kirletmemeyi, korumayı; ülkemizi, vatanımızı güzel yurdumuzu sevmeyi, sahip çıkmayı. Ne kadar bu eğitimi başarılı şekilde verdiğimizi anlamak için çevreye bakmamız yeterlidir. Sigara içip izmaritini, su içip pet şişesini, yolda giderken aracında muz yiyip kabuğunu çevreye atanlar varsa etrafımızda başka söze gerek yok.  Ülkesinin doğasını kirleten bir kişi evinin içine çöp atmayıp çevreye atıyorsa ülkesini evi gibi görmüyor demektir.

150 km hızla aracında giderken bile hız sınırlarına uymayıp aynı zamanda aracın emniyet kemeri takılmadığı zaman çıkan sesi susturmak için sadece Türklere mahsus bir icat olan emniyet kemeri tokası takan bir kişi eğitimden ne kadar pay almıştır? Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün olmakla birlikte bütün bunlar bize eğitimde kalite artışının zorunlu olduğunu ortaya koymaktadır.

Kısaca “belli bir amaca ulaşmak için gerekli olan faaliyetler bütünü” olan sistemin önemini şu söze daha iyi açıklamaktadır. “Başarılı kurumları sistem yönetir, başarısız kurumları kişiler yönetir.” Bir sistemin içindeki aktörler değişse bile kalıcı olan sistemde zamanla yeniliklerin yapılması verimliliği sürekli hale getirmekle birlikte kişilere göre inşa edilen sistemlerde bundan söz etmek mümkün değildir.

ZORUNLULUK MU İHTİYAÇ MI?
Öğrenmeyi bir zorunluluk olarak değil bir ihtiyaç olarak görebilme bilinci aşılanırsa yaşam boyu öğrenmenin temeli de atılmış olur. Yaşam boyu öğrenmede amaç sürekli kendini yenileyen, geliştiren, araştırmacı ruha sahip bireyler yetiştirmektir. Öğrenmenin yaşı, yeri, mekanı, zamanı yoktur.  Ancak öğrenme sonucu her zaman olumlu şeyler öğrenilemez, tıpkı şu hikayede olduğu gibi…

Kafese beş maymunu koyarlar. Ortaya da bir merdiven ve tepesine de iple muzları asarlar. Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar. Her bir maymun aynı denemeye giriştiğinde buz gibi soğuk suyla atılır.

Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.

Daha sonra, suyu kapatıp maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun (adı: "A" olsun) koyulur. İlk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur; fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler.

Daha da sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla ("B") değiştirilir ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer. Bu ikinci yeni maymunu (B) en şiddetli ve istekli döven ilk yeni maymundur (A). Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. En yeni gelen maymun (C) da ilk atağında cezalandırılır. Diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin (A ve B) en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur. Son olarak en baştaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve beşincisi de yenileriyle (D ve E) değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artik hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır.

Nedenmi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir...

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER
Yıllarca “böyle gelmiş böyle gider” denilen bir ülkede yaşıyoruz. Eğitim sisteminde yapılacak olan reformlarla daha çok okuyan, öğrenen, sorumluluk sahibi kişiler yetiştirmek yeni sistemin temel hedefleri arasında olmalıdır. Bugün eğitimde ağırlık teorik bilgiler üzerine inşa edilmesinden dolayı yeterince düşünen, fikir üreten beyinler yetişmemekte, sabit fikirli, değişmeyen dogmalara sahip bir nesilden sürekli araştıran, üreten bir nesile geçme vakti çoktan geldi geçti bile. Özellikle eğitimin son aşamasında görev yapan bir kişi olarak bu aşamaya kadar gelen ürünlerin niteliği orta. Burada “ağaç yaş iken eğilir” sözünü hatırlatır ve bütün kurumların koordineli bir şekilde çalışarak geleceğimizi inşa edecek nesilleri yetiştirecek eğitim sistemini ortak paydada buluşarak kurabilmek olmalıdır.
  • İlim ilim bilmektir
  • İlim kendin bilmektir
  • Sen kendin bilmezsin
  • Ya nice okumaktır…
Yunus Emre
Gelişmiş ülke standartlarını yakalamak, dünyada ilk on ekonomi arasına girmek gibi hedefleri gerçekleştirebilmek için eğitime yatırım yapmak gerekir. Önemli olan insan kazanmak, insan yetiştirmek ise bu hepimizin görevi olmalıdır. Yetkili kişi yada birimler eğitime aşağıda kısaca maddeler halinde özetlenen yatırımları en sürede yaparak Türkiye’ nin ekonomik ve sosyal anlamda gelişmesini sağlayacaktır. Bunlar;
- Mevcut eğitim kurumu sayısı bina ve fiziki koşullar bakımından, teknoloji ve entelektüel sermaye bakımından sınıflarda kalabalık olan öğrenci sayısını yarıya düşürebilmek için şu anki mevcut sayının yaklaşık iki katına çıkartılması, 
- Eğitimcinin eğitimini gerçekleştirecek politikaların izlenerek özel sektördeki firmaların danışmalık firmalarından aldıkları eğitimler gibi eğitim çalışanlarına akademik ve idari personel bazında eğitimlerin sürekli hale getirilip entelektüel sermaye artışı sağlanmalı,
- Eğitim önemli birimlerinden olan anne-babaların eğitimi için anne-baba okulları açılarak bunun bir ülke politikası olması sağlanmalı,
- Tüm kamu kurumlarında olabileceği gibi eğitim kurumu çalışanlarının çocuklarına yönelik kreş vb. kurumlar açılarak çalışan bir kişinin çocuk bakımı görevinin devlet tarafından azaltılarak işinde daha verimli hale getirilmesi,
- Bütün eğitim kurumları arasında hem çalışanlar hem de öğrenciler bakımından koordinasyon sağlanarak işbirliği yapılması, öğrencilere sorumluluk verilerek değişik görev almaları gibi projelerin MEB ve YÖK arasında yürütülmesi,
Şeklindeki alanlarda gelişme kaydederek eğitimde verimlilik ve kalite artışı sağlanabilecektir. Sorunsuz bir geleceğe sahip olmak istiyorsak, sorumluluk sahibi bir nesil yetiştirmek hepimizin görevi olmalıdır. Çocuklarımızı at yarışına hazırlar gibi birbirleriyle yarıştırmak yerine kendi hedeflerine ulaşmaları için çalışmalarını sağlamak en güzelidir.