Dünyanın en fazla nüfusa sahip Çin Halk Cumhuriyeti, pazar ekonomisine geçiş reformlarını 1978’de başlatmıştı. 15 yıllık görüşmeler sonrasında 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne kabul edildi. Çin, WTO üyeliğini pazar ekonomisine geçişte itici güç olarak kullanmış ve hızla büyüme sürecine girmişti. Düşük işgücü maliyeti ve akıllı hamlelerle cazibe merkezi olan Çin, hızla büyüdü.

Öyle ki 2000 yılında ABD ekonomisi, Çin ekonomisinin 8.5 katı büyüklüğünde iken bu oran 2006’da 5 kata 2020’de 1.5 kata inmiştir. ABD son 10 yılda yaklaşık 180 trilyon dolar milli gelir üretimi yaparken Çin, 105 trilyon dolar milli gelir üretimi gerçekleştirmiştir. Çin’in daha da büyümek için hamlesi bu noktada dikkat çekiyor. 2013 sonunda açıklanan “tarihteki en iddialı altyapı projesi” olarak adlandırılan ve dünya nüfusunun yüzde 70’ine ve küresel GSYİH’nın yüzde 55’ine sahip 65’den fazla ülkeyi kapsayan Kuşak ve Yol Girişimi sayesinde Çin, bu rotadaki ülkelerle 2017’de 1.1 trilyon dolar olan yıllık ticaret hacminin, 10 yıl içinde 2.5 trilyon dolara çıkmasını bekliyor.

Dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü olan ABD, ikinci ekonomi haline gelen Çin’in bir süre sonra ABD’yi geçeceğini görüyordu. Pentagon’un 2018 başında yayınladığı Ulusal Savunma Stratejisi belgesinde “ABD’nin Rusya ve Çin’e karşı askeri üstünlüğü zayıflamakta. Çin, komşularının gözünü korkutmak için saldırgan ekonomik politikalara başvuran stratejik bir rakip” deniyor. Çin ve Rusya’yı Amerikan değerlerine zıt bir dünya inşa etmekle itham eden belge aynı zamanda Çin’in ABD’yi Hint-Pasifik bölgesinden çıkarmaya çalıştığını iddia ediyor. 2016-2020 arasında Trump’ın başkanlığı döneminde Çin’e ticari engeller çıkarması bu amaca hizmet ediyordu.

DEVASA ÜLKE; ÇİN

Çin devasa bir ülke. Rusya ve Kanada’nın ardından 9.6 milyon km2 alan ile dünyanın 3. büyük ülkesi. 1.4 milyar nüfus ile dünyanın en kalabalık ülkesi. Birçok alanda dünyanın ilk, en gibi sıfatlara sahip alanında zirvede. ABD ise 9.4 milyon km2 ile Çin’e yakın büyüklükte ancak nüfusu 330 milyon kişi. Çin’in 4 hassas noktası var. Bunlar; Tayvan, Tibet, Hong Kong ve Sincan. ABD bu hassas noktaların hepsini kaşıyarak Çin’i rahatsız etmektedir.

Tayvan, Pasifik Okyanusu’nu Güney Çin Denizi’ne bağlayan Tayvan Boğaz üzerinde yer alan önemli bir jeo-stratejik konuma sahiptir. 38.188 kilometrekarelik yüzölçümü ile Tayvan; ÇHC, Japonya ve Filipinler’e yakın olmasının yanı sıra, Vietnam ile Kore’ye eşit mesafede yer alan eşsiz bir konuma sahiptir. ABD, Japonya ve Güney Kore başta olmak üzere birçok devlet, Çin’i kontrol etme ya da çevreleme stratejisi altında, Tayvan’ı uçak gemisine benzetir. 24 milyon nüfusa sahip Tayvan’ın 2016’da seçilen ve Çin’den bağımsızlığa eğilimli olduğu bilinen lideri bayan Tsai Ing-wen, ABD Başkanı seçilen Cumhuriyetçi Trump’a 2016 sonunda telefon açmış ve başkanlık seçimlerindeki başarısından ötürü tebriklerini sunmuştu. Fakat bu görüşme, ABD’nin 37 yıldır süren diplomatik geleneğini bozmuştu.

Çünkü Washington, Pekin’in “Tek Çin” politikasına destek verdiğini açıklayarak, Tayvan ile resmi ilişkileri 1979’da sonlandırmıştı. 1970’lere kadar Birleşmiş Milletler’de Çin’i temsil eden Tayvan, değişen dünya dengeleri nedeniyle 1971 yılında Birleşmiş Milletler’den çıkarıldı ve onun yerine Çin Halk Cumhuriyeti dahil edildi. Pekin, Tayvan’la diplomatik bağlarını kesti ve Tayvan’ı uluslararası alanda daha fazla tecrit etmeye çalışıyor: Onu tanıyan ülke sayısını 17 ye kadar düşürdü.

Çin yayınladığı “yeni dönemde Çin’in ulusal savunması” isimli beyaz kitapta Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığı bilinirken Trump yönetiminin 2018 yılı içinde “Tayvan Seyahat Anlaşması” dahil olmak üzere birtakım anlaşmaları onaylaması Çin tarafından derin bir endişe ile karşılandı. Üstüne ABD’nin Tayvan’a ciddi silah satışı gündeme gelmesi konuyu öne çıkarmaya devam etti. Görünen o ki ABD, Tayvan’ı başta askeri güç olmak üzere her açıdan güçlü tutmaya çalışmaktadır.

TEDARİK ZİNCİRİNDE SORUNLAR ÇIKTI

Bu noktada ilginç bir gelişme dikkatleri yeniden Çin, Tayvan, ABD üçgenine çevirdi. 2 yılı aşkındır devam eden koronavirüs salgını nedeniyle dünya tedarik zincirinde sorunlar ortaya çıktı, çip üretimi de olumsuz etkilendi. Çeşitli kısıtlamalar nedeniyle artan yarı iletken ihtiyacının karşılanması için üretici firmalar, yeni fabrikalar açmanın yollarını arıyor. Yarı İletken Endüstrisi Derneği (SIA) ile Boston Consulting Group’un raporu, gelecek 10 yılda yarı iletkenlere yönelik artan talebin karşılanabilmesi için küresel olarak Ar-Ge ve sermaye harcamalarına yaklaşık 3 trilyon dolarlık yatırım yapılması gerekeceğini ortaya koymaktadır.

Bu noktada şu haber dikkat çekiyor: 1 Ekim’de 38, 2 Ekim’de 39, 3 Ekim’de 16 ve 4 Ekim’de 52 Çin savaş uçağı, Tayvan’ın Hava Savunma Tanımlama Sahası ilan ettiği bölgeye girdi. Tayvan buna isyan etti. Aslında olan belli: Çip krizinin zirve yaptığı dönemde Tayvan daha kıymete bindi. Dünyanın yeni petrolü sayılan yarı iletkenlerin açık ara en büyük üreticisi Tayvan’dır. Taiwan Semiconductor Manufacturing (TSM) Tayvan’ın yanı sıra dünyanın en büyük yarı iletken şirketlerinden biridir.

Sadece Apple, TSMC’nin yıllık gelirinin yaklaşık beşte birini oluşturuyor. TSMC New York Borsasında 570 milyar dolar piyasa değeri ile işlem görüyor. TSMC; ABD’de 12 milyar dolar, Japonya’da 8 milyar dolar tutarında yatırımla fabrika kurma kararı aldı.

Çin, Tayvan’ı Çin egemenliğini kabul etmeye zorlamak için askeri ve siyasi baskıyı arttırmış durumda. Fakat savaş uçakları geçişi sonrasında en büyük rakibi ve Tayvan’ın hamisi ABD Çin’i uyarmış ve ABD muhrip gemisi USS Dewey, Kanada fırkateyni HMCS Winnipeg ile Tayvan Boğazı’nı geçerek Çin’in bu adımına cevap verdi.

TAYVAN İLE BİRLEŞME ÇAĞRISI

Ekim ayı ortasında Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Tayvan ile birleşme çağrısı yaptı. İki ülkenin barışçıl yollarla yeniden birleşmesinin Tayvan halkının da çıkarına olacağını kaydeden Jinping, “Tayvan’ın ayrılıkçılı tutumunun, anavatan ile birleşmesinin önündeki en büyük engel” olduğunu söyledi. Tayvan lideri Tsai Ing-wen ise Çin’in artan baskısını eleştirdi, “Statükonun tek taraflı olarak değiştirilmesini önlemek için elimizden geleni yapacağız” dedi.

Dolayısıyla Çin ile birleşmeye karşı olanların iktidarda olduğu (son seçimde yüzde 57 oy aldılar) bir Tayvan, ABD desteği ile Çin’e karşı koymaya devam edecek gibi. Ama Çin, onu yutmaya niyetli. Sıcak çatışma beklenmiyor ama sınırları test etmeye devam edeceklerdir. Tayvan ilgisinin bir nedeni de Çin ana karasında işlerin pek iyi gitmemesidir. Ülkede Temmuz sonundan beri delta varyantı nedeniyle seyahat konusunda sert kısıtlamalar getirildi.

Çip krizi, tedarik zincirinde aksamalar, artan enerji kesintileri ile ekonomi yavaşlama sinyalleri veriyor. Son açıklanan veriye göre Çin ekonomisi 3. çeyrekte yıllıkta yüzde 4.9 ama önceki çeyreğe göre sadece yüzde 0.2 büyüyebildi.

Yüzde 0.2, 2020 ilk çeyrekte pandeminin yoğun etkisi dışında görülmemiş yavaşlamayı gösteren bir rakam. Çin’de üretici fiyatları enflasyonu Ekim ayında son 30 yılın en yükseğine çıkarak yıllıkta yüzde 13.5’e ulaştı. Ham çelik üretimi Ağustosa göre yüzde 11, yıllık bazda yüzde 21 azalarak 73.7 milyon tona geriledi. Tabii bir de emlak sektörü sorunu var. Emlak satışları Ağustos’ta yüzde 20, Eylül’de yüzde 17 azaldı.

Çin’in 70 kentinde, devletin sübvanse ettiği konutlar hariç, yeni konut fiyatları Eylül ayında önceki aya göre yüzde 0.1 geriledi ve Nisan 2015’ten bu yana ilk kez düştü. Ülkenin en büyük gayrimenkul firmalarından olup 171 banka ve 121 finans kurumuna 300 milyar dolar borçlanan Evergrande’nin temerrüt süreci tedirginliği artırıyor. Evergrande’nin ardından Fantasia Holdings, Sinic ve Kaisa’da sorun yaşanması olayın genişlemesi riskini artıyor.

Bu da bize Çin’in önümüzdeki günlerde daha agresif hareketler yapabileceğini, Merkez Bankasının da piyasalara daha fazla likidite verebileceğinin sinyallerini veriyor. Ama şu bir gerçek Son 1 yılda yüzde 15 artarak 27 trilyon doalra ulaşan Çin’li şirketlerin borcu, dünyadaki şirket borçlarının yüzde 31’i seviyesinde ve GSYH’ya oranları yüzde 159. Üçü de rekor! Düzeltilmiş Şirket Borçları/FAVÖK dünyada ortalama yüzde 3.4 iken Çin’de yüzde 5.3 seviyesinde.

Dünya ortalaması yüzde 38 iken Çinli şirketlerin yüzde 58’i yüksek borçlu. S&P’nin incelediği 15 trilyonluk borç içerisinde inşaat ve gayrimenkul geliştirme sektörü yüzde 45’ine sahip olduğu görüldü. Yani patlarsa Çin gayrimenkul sektörü patlar. Bu yüzden Çin yavaşladıkça başka yerlerden sorunlar patlak veriyor diyebiliriz.