Her fırsatta Türkiye’yi aşırı dincilikle suçlayan batıdan bazı örnekler vereyim: Almanya'da "Kirchensteuer" yani "Kilise Vergisi" var. Acaba Türkiye’de işçi ve memur maaşlarından cami vergisi alınması için bir yasa çıksa ne olur? Kan gövdeyi götürür. “Laiklik elden gitti, cumhuriyet kazanımları yok oldu” naralarıyla sokağa dökülürlerdi. Almanya'da bir kanun kaçağı kiliselere sığınıyor ve polis kiliseye girip onları alamıyor. Ulm’de bir zamanlar 18 ilticacı, sınır dışı edildiklerinde kiliseye sığınmıştı ve haftalarca orada barınmışlardı. Polis içeri girip onları alamamıştı. Eğer Türkiye’de bir kanun kaçağı camiye sığınsa ne olur? O camiyi bir saat içinde yerle bir ederlerdi. Almanya'da kiliseler devlet içinde devlet gibidir.

Bir papaz bir devlet dairesine girdiği zaman tüm yetkililer ayağa kalkarak saygı gösterirler. Bizim imamlar ve din adamları ise karakolun sokağından bile geçerken üç Kulhu bir Elham okuyup salavat getirerek geçerler.

KÜRTAJ İÇİN PAPAZDAN YAZI GETİRMEK ŞART
Almanya'da bir kadın kürtaj yaptırmak istediği zaman doktorlar kiliseden “Çocuğunu aldırabilir” diye bir yazı ister.  Bazı eyaletlerde sadece hristiyanlardan istenir ama bazılarında müslüman dahi olsa papazdan yazılı belge getirmek zorundadırlar. Papaza gidip çocuğu neden aldırmak istediğinizi anlatılır eğer papaz sebepleri makul görürse yazı verir görmezse olumlu bir yazı vermediğinden doktorlar da kürtaj yapmazlar. Eğer bu uygulama Türkiye’de olsaydı ve doktorlar “Bize müftüden çocuğunuzu aldırabilirsiniz diye bir yazılı belge getirin” dense ne olurdu? Kıyamet kopardı kıyamet. Bir Türk vatandaşı çocuklarıyla birlikte Alman vatandaşlığına geçmek için Alman makamlarına başvuruyor. Kızlarının başı kapalı. Alman makamları, türbanlı fotoğrafları kimliklere yapıştırmak için “Bize bir din adamından kadınların İslam dininde kapalı olmasının dini inanç gereği olduğuna dair bir yazı getirin” diyor. Vatandaşımız bir camiye gidip imamdan yazılı bir kağıt alarak Alman makamına veriyor ve işlemleri yapılarak başı kapalı resimler kimliklere yapıştırılıyor. Ama aynı vatandaşımız kendi konsolosluğuna gittiği zaman kızlarının başı kapalı fotoğrafları kabul edilmiyor ve “illa başı açık fotoğraf çektirecek” deniliyor. Cezaevlerinde her gün hem Katolik hem de Evangelik papazlar koğuşları dolaşıp mahkumlarla sohbet eder. Onların ihtiyaçlarını tespit eder ve mümkün olanları mutlaka karşılarlar. Her pazar günü mahkumlar kiliseye gider, ibadet eder. Ya Türkiye? Bazı hastanelerin koğuşlarının kapısında hastane kapılarında Haç asılıdır. Bizim hastanelerin kapısına bir dini sembol ya da Kur’an ayetleri asılsa ne fırtına kopar biliyorsunuz sanırım. Beş yıldızlı otellerin bazılarının odalarında masaların girişinde İncil var, Türkiye'de otellerin odalarına Kur'an-ı Kerim konsa ne olacağını siz düşünün.