Dünya ekonomi literatüründe önemli üçgenler vardır.
Bunların özelliği üçgenin uçlarını oluşturan ögelerden ikisini kontrol altında tutabileceğinizi, üçünü kontrol altına almak ve yönetmek istediğiniz takdirde başarılı olamayacağınızı anlatır. 
İmkânsız üçlülerden en bilineni 1960’lı yıllarda Mundell ve Flemming’in ortaya koyduğu bağımsız merkez bankası, serbest sermaye akımları ve sabit döviz kuru rejimidir.
Daha sonraki değişimleri yansıtan anlatımıyla, küreselleşen ve sermaye akımları serbest olan bir dünyada bağımsız merkez bankaları ya dövizi ya da faizi kontrol edebilir.
İkinci imkânsız üçlüyü ortaya atan Prof.Dani Rodrik’tir. Daha önceki yazılarımda da detayını size aktardığım gibi, ülkelerin küreselleşme, demokrasi ve ulus devlet arasından seçim yapmaları gerekir.
Küreselleşmeden vazgeçilemeyeceğine göre demokrasi ya da ulus devletten birini seçerek ona uygun politikaları yürürlüğe sokmak lazımdır. Günümüzde demokrasinin her zaman ulus devletten daha üstün bir değer kabul edilmesi nedeniyle seçim zaten bellidir.
Üçüncü imkâsız üçlü ise Avrupa’nın yaşadığı kriz sonrası elde edilien deneyimleri gözden geçiren Jean Pisani-Ferry tarafından ortaya atılmıştır. Jean Pisani-Ferry, Euro Bölgesi’nde parasal birlik, mali özerklik ve milli bankacılık şeklindeki üç unsurdan sadece ikisi arasında bir seçim yapılması gereği üzerinde durmaktadır.
Parasal birlikten ve ortak paradan vazgeçilemeyeceğine göre, Euro Bölgesi ülkelerinin önünde ya mali birliği kurup bütçe açıklarını ve kamu borçlarını kontrol etmek ya da tüm bankacılık sistemini birleştirmek seçenekleri var.
HEPSİNİ BİR ARADA DÜŞÜNMEK
Kuşkusuz bu "imkânsız üçlüyü" birlikte düşünmenin daha gerçekçi bir yaklaşım olduğunu savunanlar da var. Onlar ikili bir seçim ortaya koyuyorlar.
Birinci seçenek, döviz kurunu kontrolden, ulus devletten ve milli bankacılıktan vazgeçerek geride kalan unsurları dikkate alan bir politika çizmek üzerine dayanıyor.
İkinci seçenekde de döviz kuru kontrolü yok. Buna karşı küreselleşmeyi yavaşlatarak, sermaye hareketlerini kontrol ederek ve mali özerklikten vazgeçerek bir sistem oluşturmayı öneriyor.
İki seçeneğin artıları ve eksileri var. Bu konudaki tartışmanın daha derinleşerek ve başka alternatifler oluşturarak süreceğini sanıyorum.