"Türkiye’de bankacılık sektörü aktif yapısı, özkaynak yeterliliği açısından genel ekonomik görünüm açısından en olumlu görüntü arz eden sektör konumunda. Bu şekilde olması da ülkemizin finansal istikrarı ve finansal piyasaların sağlamlığı açısından çok önemli bir kriter.” 

Bankalar bu sene de, özelikle reel sektördeki şirketlerin, finansman kaynaklarına erişimleri konusunda yine kritik bir role sahipler. Bu rol bu sene önceki dönemlere göre biraz daha kritik hale geldi çünkü özellikle sene başından bu yana hem küresel hem de yurtiçi jeopolitik, ekonomik gündemin sıcaklığı yüzünden kredi kullandırmak konusunda daha seçici davranmaya başladılar. Yılın geri kalan kısmında da bu davranış ilkesini izlemeye devam edeceğiz. Bankacılık sektörünün karlılığı her yıl mutlaka gündem olur. Ticari işletmeler, özellikle küçük ve orta boy ölçekte olanlar, faaliyetlerini yürütmekte birçok zorluk ile başa çıkmaya çalışırken bankaların yüksek kar rakamlarına ulaşması her sene gündemdeki yerini alır. Bu seneye baktığımızda konunun gündeme taşınması biraz daha erken oldu. Sebebine gelince, tahminime göre bankalar geçtiğimiz yıl elde ettikleri kar rakamına bu senenin ortalarında ulaşmış olacaklar. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayınlanan Bankacılık Sektörü Verileri’ne göre bankacılık sektörünün ilk çeyrekte net kârı geçen yıl aynı döneme göre yüzde 286 artışla 63,25 milyar TL oldu. Gidişata bakılırsa 2022 yılı sonunda sektörün 2021’de ulaştığı 92.9 milyar TL net kar rakamının çok üzerinde bir seviyeye ulaşılmış olunacak. Bu duruma göre de 92.9 milyar TL net kar rakamı büyük ihtimalle bu yılın yarısına geldiğimizde dahi geride bırakılmış olacak görünüyor.

FAİZ GELİRLERİNDE YÜZDE 60’A YAKIN ARTIŞ

Bu yüksek karlılık performansının arkasındaki en önemli faktör nedir diye baktığımızda, politika faiz oranı yüzde 14 seviyesinde korunmaya devam ederken bankaların Merkez Bankası’ndan bu faizle aldıkları parayı, DİBS ihalelerinde ortalama yıllık basit yüzde 23 faizle Hazine’ye geri satmaları olduğunu belirtebiliriz. Bankaların karlılığında sadece tek başına bu durum etkili değil elbette. Kullandırdıkları kredilere de kaynak maliyetinin oldukça üzerinde bir kar marjı ile uyguladıkları faizler sonucunda yıllık bazda bakıldığında 2022 yılının ilk 3 aylık dönemi sonunda geçen yılın ilk 3 aylık dönem sonuna kıyasla kredilerden elde edilen faiz gelirlerinde yüzde 60’a yakın artış kaydedildi. Bankalar da aslında mevduat toplama ve kredi verme özellikleri ile aynı bir ticari işletmeye benzer şekilde parayı alıyor, üzerine kar marjını koyuyor ve satışını yapıyor. Dolayısıyla bankaların da kar etmesi ve karlılık motivasyonu ile çalışmasını çok da yadırgamamak lazım. Ancak bugünlerde reel sektör temsilcileri, yüzde 14 politika faizi ile yıllık bazda yüzde 30 seviyelerinin üzerine çıkan kredi faizleri arasındaki makasın çok fazla olmasından şikayetçiler. Bu makasın bu kadar açık olmasının sebebi ise aslında risk priminin varlığı. Bankanın hazinesi, topladığı paranın üzerine piyasa koşulları ve bankanın politikalarını göz önüne alarak bir kar marjı eklerken bu sene risk primi unsuru daha kritik hale gelmeye başladı. Sebebi ise özellikle ABD Merkez Bankası FED önderliğinde diğer küresel merkez bankalarının da sıkı para politikasına geçmeleri ve dünyada kovid-19 döneminde olduğu kadar likidite bolluğu döneminin artık son ermeye başlaması. Dolaşımdaki para artık kovid-19 dönemine göre daha da kıymetli. Yani daha basit anlatım ile bankalar da kredi kullandırımı yaparken çok yüksek bir risk iştahına sahip değiller ve kredilerin geri dönüş potansiyeli üzerinde daha fazla durmaya başladılar. Bunun sonucu olarak da kaynak maliyeti daha da yükseldiği için kredi kullandırıma sevk edilen miktarlarda daha muhafazakar olmaya başladılar. Diğer bir unsur da her ne kadar Merkez Bankası politika faizini yüzde 14 seviyesinde tutuyor olsa da zorunlu karşılık oranlarının artırımı ile sıkı para politikasını bir nevi uygular vaziyette. Para politikasının sıkılaşması da reel sektöre olan kredi akışını biraz daha frenler duruma getiriyor.

BANKACILIĞIN KUVVETLİ YAPISI EKONOMİ İÇİN ÖNEMLİ

Türkiye’de bankacılık sektörü aktif yapısı, özkaynak yeterliliği açısından genel ekonomik görünüm açısından en olumlu görüntü arz eden sektör konumunda. Bu şekilde olması da ülkemizin finansal istikrarı ve finansal piyasaların sağlamlığı açısından çok önemli bir kriter. Geçmiş yıllarda yaşanan bankacılık krizlerinin ne kadar büyük yıkıcı ve uzun süreli kalıcı etkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. O nedenle bankacılık sektörünün kuvvetli yapısı ülke ekonomisi açısından önemli bir değer. Mali yapı, teknolojinin kullanımı, ürün çeşitliliği ile dünyada birçok ülkeden pozitif yönde ayrışan bankacılık sektöründe özellikle proje ve yatırım kredilerine olan yaklaşımın biraz daha artması bence sektörün en önemli önceliği konumunda olmalı. Ver ipoteği, al krediyi yaklaşımından çıkarak şu dönemde kredi değerliliği yüksek olan firmaların borçlarını  geri ödemede sadakati, ileriye yönelik sundukları fizibilitelere inanarak projelerini desteklemek konusunda bir iş ortağı yaklaşımı ile hareket etmeleri konusunda biraz daha gelişim kaydedilmesine ihtiyaç var diye düşünüyorum. Çünkü şu dönemde uzun vadeli uygun fiyatlı kredi veren banka bulmak nasıl ki zor ise, kredi değerliliği yüksek ve borçlarına sadık olan firma bulmak da çok kolay değil. Bu iki taraf buluştuğunda birbirlerine olan yaklaşımları daha da yapıcı ve sonuca odaklı olmalı.