Buna göre, Türkiye’deki elektrikli araç sahiplerinin büyük çoğunluğunu 40 yaş altı, yüksek eğitimli bireyler oluşturuyor. Bu kitle, hem teknolojik yeniliklere açık hem de sürdürülebilir ulaşım konusunda bilinçli bir tutum sergiliyor.
Halka Açık Şarj Noktaları İlk Tercih
Araştırma sonuçlarına göre EV kullanıcılarının %70’i araçlarını düzenli olarak halka açık şarj istasyonlarında şarj ediyor. Bununla birlikte evde şarj etme oranı da %40’a ulaşmış durumda ve bu oran her geçen yıl artış gösteriyor. İlginç bir detay ise, araçların yaklaşık %25’inin hâlâ klasik 220 voltluk ev tipi prizle, yani acil durum kablosuyla şarj edilmesi. Bu durum, şarj altyapısının hala gelişme aşamasında olduğunu gösteriyor.
Öte yandan kullanıcıların %57’si evinde sabit bir Wallbox cihazı kullanırken, %17’si ise mobil Wallbox çözümlerini tercih ediyor. Mobil Wallbox’lar, hem evde hem de seyahatte güvenli ve esnek bir şarj imkânı sunarak dikkat çekiyor.
Elektrikli Araç Sayısı 10 Yılda %137 Arttı
Türkiye’de elektrikli araç sayısındaki artış dikkat çekici boyutlara ulaştı. 2016 yılında yalnızca 44 elektrikli araç trafiğe çıkarken, bu sayı 2024 itibarıyla 105 bini aştı. 2025’in ortalarına geldiğimiz bugünlerde ise yollarda 200 binden fazla elektrikli otomobilin olduğu tahmin ediliyor. Son 10 yıla bakıldığında, %137’lik bir büyüme oranı söz konusu.
Wallbox Tercihinde Yerli ve Global Markalar Öne Çıkıyor
Araştırmada Türkiye’de en çok bilinen şarj cihazı markaları da sıralandı. Vestel, yerli üretici kimliğiyle öne çıkarken, Tesla ve go-e gibi küresel markalar da pazar payı açısından güçlü konumda. EV sahiplerinin üçte biri, evlerine şarj cihazı seçerken en çok zaman kontrollü şarj özelliğine dikkat ediyor. Bu özellik sayesinde enerji tüketimi optimize ediliyor, daha verimli ve uygun maliyetli şarj mümkün hale geliyor.
Türkiye'nin Enerji ve Ulaşım Geleceği Şekilleniyor
Go-e'nin araştırması, Türkiye’nin elektrikli araçlara yönelik dönüşümünde altyapı yatırımlarının ve kullanıcı bilincinin hızla arttığını gösteriyor. Hem bireysel kullanıcıların hem de kamu ve özel sektörün atacağı adımlar, bu dönüşümün daha sürdürülebilir bir zeminde ilerlemesine katkı sağlayacak gibi görünüyor.