TÜKENMİŞLİK SENDROMU VE AB

Abone Ol


2016 İLERLEME RAPORU EN AĞIR RAPOR OLARAK, TARİHE NOT DÜŞÜLDÜ
15 Temmuz sonrası, OHAL’in ilan edilmesi ve alınan hukuki kararlar, AB’de yine hoş karşılanmamış ve eleştiri konusu olmuştur. Türkiye ise haklı olarak, AB’den empati kurmasını istemiş ve aynı olayların AB’de yaşanmasının nasıl bir travmaya yol açtığını görmesini beklemiştir. Türkiye AB arasında soğuk rüzgarlar eserken, esas fırtına, HDP’li milletvekilleri ve belediye başkanlarının PKK terörüne destek vermeleri gerekçesiyle, tutuklanması konusunda çıkmıştır. HDP’nin hamiliğini sorgusuz, sualsiz üstlenen AB, tutuklanmaların ardından, peş peşe zehir zemberek açıklamalar yapmıştır. 2016 İlerleme Raporu ise, en ağır rapor olarak, tarihe not düşülmüştür. Brüksel ve AB üyesi ülkeler koro halinde Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını söylerken, Türkiye’de aynı sertlikte AB’ye cevap vererek, AB’den net bir cevap beklemektedir. Çünkü artık herkes biliyor ki AB, Türkiye’yi tam üye olarak almayacak. Genişletilmiş ve derinleştirilmiş Türkiye AB ilişkileri çerçevesinde, AB’nin doğu sınırı Balkanlar olacaktır. Türkiye AB ilişkileri; karşılıklı pragma eşiğini çoktan kaybetmiş ve yenidünyanın derinliklerinde kaybolmuştur. Bu paradoksun bir an önce sona ermesi gerekir. 53 yıl süren nişanın atılması gerekir. Ancak bunu kimin yapacağı önemlidir. AB tüm sorumluluğu üzerine almalıdır. Türkiye’den bunu beklemesi yanlıştır. Türkiye’nin kopma kararını alarak, “Türkiye kendi isteğiyle AB’den vazgeçti” demek suretiyle, tarihe hesap vermekten kaçamaz. Soğuk Savaş döneminde Rusya’ya tampon olan Türkiye’ye AB’nin “ahde vefa borcu” vardır. Dünyanın aksı Atlantik’ten, Pasifik’e kaymaktadır. Yenidünya düzeninden, yepyeni dünya düzenine geçişin kilit coğrafyası Anadolu ve Orta Asya’dır. Türkiye, AB kamburunu üzerinden atarak, kendini yeniden konumlandırmalıdır.
{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }