ÖZELLEŞTİRMELİ Mİ, ÖZELLEŞTİRMEMELİ Mİ?

Abone Ol

Ekonomik sistemler kapitalist, sosyalist ve karma olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bugün dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’ de uygulanan ekonomik sistem ise hem kamunun hem de özel kesimin faaliyette bulunduğu karma ekonomik sistemdir.  Temel olarak özel mülkiyet hakkı olmakla birlikte devlet eğitim, sağlık, güvenlik, adalet gibi temel görevlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Ülkenin ihtiyaç duyduğu diğer alanlarda ise devlet özel sektör teşvikleri ile müteşebbisleri direkt veya endirekt yollarla destekleyerek faaliyetlerin devamlılığını sağlamaktadır. Zaman içinde kamunun elinde bulunan birimler kamunun hantallaşan yapısı, teknolojik bakımdan kendini yenileyememesi, karlılığın azalması gibi nedenlerden dolayı özel sektöre devredilmesi gündeme gelmiştir. İşte kamuya ait ekonomik birimlerin çeşitli yöntem ve koşullarla özel sektöre devredilmesine “özelleştirme” denilmektedir. Bir kamu kurumunun özelleştirilmesi için gerekli nedenlerden biri zaman içinde uygulanan popülist politikalardan dolayı bu kurumların hantal bir yapıya sahip olması, gereğinden fazla personelin çalıştırılması hem maliyet artışı hem de yönetim zafiyeti doğurmaktadır. Ayrıca yetersiz olan kamu denetimlerinin daha da derinleşmesine neden olmaktadır.

KAYNAK İSRAFI
Yıllar önce kurulmuş bir işletmenin aradan 40-50 yıl geçmesine rağmen halen kuruluş yıllarının teknolojisinden vazgeçmeyen, zaman içinde kendini yenileyemeyen işletmeler benzer işletmelerin 5 TL’ ye mal ettiğini maalesef 10-15 TL maliyetle üretmeye devam ederek kaynak israfına neden olmaktadır. Devlet temel mantık olarak özel sektörün tek başına yapmaya gücünün yetmediği alanlarda faaliyet göstermektedir. Örneğin bir eğitim konusunu ele alacak olursak özel sektörün eğitim faaliyetlerinde bulunabilme gücü olsa bile devlet herkesin eşit eğitim alabilmesi için eğitimi hiçbir zaman tamamen özelleştiremez. Sadece özel sektördeki eğitim birimlerini teşvik ederek kendi yükünü hafifletmeye çalışabilir. Son aylarda da bu yönde düzenlemeler yapılmaktadır. Devlette bir öğrencinin yıllık ortalama maliyeti 1.500TL civarı olarak tespit edilmiş olup, özel okullara öğrenci başına 1.500TL teşvik verilerek devlet vermesi gereken eğitim hizmetinin bir başka kurum tarafından verilmesini sağlayarak personel ve fiziki koşulların yetersizliğine kısa vadeli bir çözüm getirilmesini planlanmaktadır.


KAMUNUN KÜÇÜLMESİ
Dünyadaki devletlere baktığımızda birçoğunun kamunun küçülmesi yönünde önemli adımlar attığını görüyoruz. Temel mantık devlet sadece asgari görevlerini yapsın, diğerlerini rekabet koşullarının hakim olduğu özel sektöre bıraksın olmaktadır. Hatta bazı ülkelerde kamuda çalışanlar verimsizliğinden dolayı çeşitli yaptırımlara maruz kalabilmekte iken ülkemizde halen “salla başı al maaşı” prensibi devam etmektedir. Nasıl ki kamuda çalışan özel sektörde çalışan gibi rekabet koşullarında çalışır ise işte o zaman verimlilik artışı sağlanacaktır. Görülen o ki günümüzde verimli bir kamu faaliyeti için kamunun küçülmesi kaçınılmazdır. Ancak bu yapılırken de dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Bir kamu kurumunun özelleştirilmesinde en çok yapılan yanlışlar o kurumun gerçek değerinden özelleştirilmemesidir. Maalesef öyle özelleştirmeler yapılmaktadır ki özelleştirme bedeli sadece birkaç yıllık kazanç ile finanse edilebilmektedir.  Bu şekilde yapılan özelleştirmeler devletin kaynaklarının bazı kişi ya da kurumlara peşkeş çekilmesinden başka bir şey değildir.

Son yıllarda en çok eleştiri alan özelleştirmelerden biri olan TELEKOM’ da özelleştirmeden sonra personel sayısı hemen hemen yarıya inmesine rağmen verimlilik 2-3 kat artmıştır. Bu veriler bize kamunun ne kadar hantal ve verimsi bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.  Ancak TELEKOM’ un satış bedeli ile getirdiği kazanç incelenirse alan kişilerin ne kadar doğru bir yatırım yaptığı ve bunu da çok kısa bir sürede finanse edebilecekleri oldukça açıktır. 

PTT ÖRNEĞİ
PTT örneğini incelersek övgü alan bir değişim süreci yaşanmıştır. Artık klasik bir PTT anlayışı geride bırakan kurum banka vasfını da üstlenerek birçok yerleşim yerinde banka şubesi olmamasının da avantajını kullanarak adeta bir banka gibi çalışır hale gelmiştir. Birçok yerde köşe başlarına koyulan posta kutuları da vatandaşı bir zarf için PTT’ ye gitmesine gerek bırakmamaktadır. Son yıllarda km’ lerce duble yolun, tünelin ve sayısız hastane ve kamu kurumun yapıldığı ülkemizde yap-işlet-devret modeliyle yapılan Göcek Tüneli’ nin (Muğla) uzunluk bakımından 1.000m’ den bile az olmasına rağmen en küçük aracın bile her geçişinde 3,5TL ödemek zorunda bırakılması hızlı bir büyüme sürecine giren Türkiye’ de iç açıcı bir tablo değildir. Her ne olursa olsun bu tarz yerlerin devlet eliyle yapılması ve halkın ücretsiz bir şekilde yararlandırılması temel hedef olmalıdır.  Minimum rakamlarla günde ortalama 5.000 adet aracın geçtiği ve her aracın da büyüklüğüne göre ücretlendirildiği bir durumda günlük cironun ne kadar olduğu ortadadır. Sonuç olarak verimsiz bir kamu hantal yapısından kurtarılarak uygun yöntemlerle verimli hale getirilmelidir.  Ancak bunlar yapılırken kime, hangi şartlarla özelleştirme yapılacağının objektif kriterlere göre belirlenmesi ve uygulanması gerekir. Popülist politikalardan dolayı özelleştirme gereksinimi duyulan kurumların yine popülist politikalarla özelleştirilmesi oldukça tehlikeli ve sakıncalıdır. Bu tarz uygulamalar ülkenin geleceğini riske sokmaktadır. Günümüzde dünyada yaşanan rekabet ortamında özelleştirme kaçınılmazdır. Ancak yerinde, zamanında ve uygun yöntemlerle yapılmayan özelleştirmeler asli fonksiyonunu yerine getirmekten uzak olacak.
 
{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }