DOLAR VE RASYONEL BEKLENTİLER

Abone Ol
Sürekli cari açık veren bir ülkede kuru sabit tutmak mümkün değildir. Ekonomik kurallar, ithlatı pahalılandırmak ve ihracatı ucuzlatmak üzere sistemi baskıya alıyor. Döviz kurlarındaki yükselme, meselenin görünen yüzüdür.
Kısa dönemde kurları baskıya almak için iki metod var. Birincisi döviz arzını artırmak, ikincisi döviz talebini azaltmaktır.
Merkez Bankası "döviz arzını artırma" politikasını tercih ediyor. Nitekim, bu gün vadeli dolar ihalesi yaptı. Bir aylık vadeli en yüksek kur 4.02 Tl olarak gerçekleşti. Bunun anlamı, bir ay içerisinde, dolara 4.02 TL vermeye hazır talep var.
Daha düşükten satın almak isteyenler mevcut. Aylık, ortalama kur 3.94 olarak hesaplanıyor. Ayrıca, altı ay içerisinde dolara 4.15 Tl. ödemeye hazır talep mevcut.
Piyasanın beklentisi belli oldu. Kurların yönü yukarı doğru. Her ay dolar, ortalama yüzde bir değer kazanacak görünüyor. Enflasyon oranı ile mukayese ettiğimiz zaman, beklenen enflasyonun yüzde 12 olacağı anlaşılıyor.

FAİZ ENFLASYON İLİŞKİSİ
Üretim üç ana faktör ile yapılıyor. Bunlar toprak, emek ve sermayedir. Bir de bunları bir araya getiren müteşebbis var. Sanayi toplumunda toprağın üretimdeki payı azalıyor. Almanya gibi ileri snayi toplumunda toprak rantı hesaba dahi katılmıyor.
Sanayi toplumu geçildiği zaman, üretim sermaye ve emek bileşimi ile yapilıyor.
Faiz üretime katılan sermayenin, üretimden aldığı paydır. Emek üretimden ücret adı altında pay alır. Faktörlere ödenen faiz ve ücret üretilen maliyetini tayin eder.
"Faiz maliyete giriyor, bu nedenle malın fiyatı artıyor ve enflasyon ortaya çıkıyor" şeklinde yanlış bir değerlendirme var. Bu paradoksu sıradan ekonomi bilgisiyle çözmek mümkün değil.
Ucret ve faiz maliyeti belirliyor. Mal ve hizmet üretiliyor. Önemli kriter verimliliktir. Üretime katılan emek, veriminden daha çok ücret alıyor ise maliyet enflasyonu ortaya çıkar. Aynı sonuç sermaye için de geçerlidir. Sermaye, veriminden daha çok faiz aldığı taktirde maliyet enflasyonu ortaya çıkar.
Rekabate dayalı serbest piyasa ekonomisinde, üretim birimleri emek ve sermayeyi israf edemezler. Veriminden daha yüksek maliyet ile emek ve sermayeyi kullanamazlar. Kullandıkları taktirde maliyetleri artar, üretimlerini satamazlar ve iflas ederler.
Emeğe verilen ücret total olarak üretimin maliyetine girer. Sermaye ise zamana bağlı olarak pay aldığı için, ödenen faiz sermaye dönüşüm kat sayısına göre maliyete girer. Örneğin yıllık yüzde 12 ile kredi alan bir üretici, aynı sermayeyi 4 kere döndürdüğü taktirde maliyete giriş oranı yüzde 3 ile ölçülür.
Tarımsal ekonomilerde dönüşüm katsayısı, yılda bir olduğu için alınan faizlerin tamamı maliyete girer. Tarım ekonomisinde yüksek faiz enflasyon unsurudur. Zira, tarımsal üretim aşamasında tefecilik genel kuraldır.
Tarımsal ekonomi ve sanayi ekonomisi ayırımı yapılmadan faiz hakkında hüküm verilemez. Sermaye, veriminden daha az pay aldığı sürece faiz enflasyon yaratmaz.
{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }