AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTA ASYA HAMLESİ VE İHANET TARTIŞMASI

Özbekistan’ın Semerkant şehrinde 4 Nisan’da Avrupa Birliği – Orta Asya Zirvesi yapıldı. Bu zirveye Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan Devlet Başkanları ile Avrupa Birliği üst düzey temsilcileri katıldı.  Toplantıda alınan kararla, AB ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkiler stratejik ortaklık seviyesine yükseltildi. Avrupa Birliği zirvede, Orta Asya’nın kalkınmasını desteklemek üzere 12 milyar Avro yatırım paketini açıkladı.

Abone Ol

Ancak AB, bu yatırım paketi karşılığında bir şart koştu. Toplantıya katılan Türk Cumhuriyeti devletlerinin ortak bildiri yayınlamalarını ve bu bildiride BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs ile ilgili 541 ve 550 sayılı kararlarına güçlü bağlılık bildirmelerini, Kıbrıs Cumhuriyeti(GKRY)’nin başkenti Lefkoşa’da büyükelçilik açma kararı aldıklarını açıklamalarını istedi. 

BM Güvenlik Konseyi'nin 1983 yılında aldığı 541 ve 1984 yılında aldığı 550 sayılı kararlar, 15 Kasım 1983’te KKTC’nin tek taraflı bağımsızlık ilanına ilişkin alınmış kararlar olup her iki karar da, Kıbrıs'ta iki ayrı devletin tanınması reddedilerek tek meşru hükümetin (GKRY tarafından temsil edilen) Kıbrıs Cumhuriyeti olduğuna, “Kıbrıs’ın egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne” vurgu yapılıyor.

Türk Devletler Teşkilatı(TDT) üyesi Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın; Kıbrıs Cumhuriyeti (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi)’nin başkenti Lefkoşe’de büyükelçilik açma kararı almaları, Türk Cumhuriyetlerinin Türkiye’ye ve KKTC’ye  ihanet ettikleri tartışmalarını başlattı. AB’nin kararını kabul eden Türk Cumhuriyeti Devletleri, Türkiye’ye ihanet etmekle ve 12 milyar Avro’ya satmakla suçlandılar.

TÜRKİYE’YE İHANET TARTIŞMASI
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu gelişmelere henüz resmi bir cevap vermedi. Fakat, akademisyenler, gazeteciler ve diplomatlar arasında “İhanet” tartışması sürüyor.

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nden Sinan Tavukcu kaleme aldığı makalesinde bu tartışmaya şu analizi ile katılıyor:

“Birleşmiş Milletler(BM)’in halen 193 üyesi bulunmaktadır. Bu ülkelerden sadece Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımamakta ve adanın temsilcisi olarak KKTC’yi görmektedir. Kalan 192 devlet ise Kıbrıs Cumhuriyeti(GKRY)’ni meşru yönetim olarak tanımaktadır.

Türk devletleri SSCB’den bağımsızlığını kazanınca, Kıbrıs Cumhuriyeti(GKRY) ilk önce 24 Aralık 1991’de Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanıdı. Kaynaklara göre, GKRY 1992 yılı başlarında Kazakistan ve Kırgızistan’ın bağımsızlığını da tanıdı. Özbekistan ve Türkmenistan’ı ise daha sonra mütekabiliyet esasına göre eş zamanlı olarak tanıdı. 

Türk devletlerinin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıma tarihleri aşağıdaki gibidir.
Azerbaycan – 2 Nisan 1992
Kırgızistan - 20 Şubat 1992 
Kazakistan - 2 Nisan 1992 
Özbekistan - 30 Mayıs 1997 
Türkmenistan - 13 Kasım 2007

Karşılıklı tanıma tarihleri böyle iken Semerkant Zirvesi’nden sonra kamuoyunda Türk Devletlerinin bu zirveden sonra Türkiye’ye ihanet ederek GKRY’i tanıdığı yalanı kasıtlı olarak devreye sokuldu.

Türk devletleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımakla birlikte, 11 Kasım 2022 tarihinde düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Zirvesi'nde KKTC’ye gözlemci üye statüsü tanıdılar.

Uzun yıllar köhne SSCB yönetimi altında kalmış olan Orta Asya devletlerinin çok hızlı şekilde yatırımlara, teknolojiye, inovasyona kavuşmaya ihtiyacı vardır. Değerli maden ve kritik elementlere, enerji kaynaklarına sahip, lojistik değeri çok yüksek olan bu geniş coğrafyanın devletleri ve insanları da refaha ulaşmayı dört gözle beklemektedir. 

Çin; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’a yaklaşık 27,7 milyar USD tutarında doğrudan yatırım yapmıştır. AB ile stratejik ortaklık yapan Orta Asya devletleri 12 milyarlık yatırım paketi ile Çin yatırımına ilave kaynak temin etmiş, Çin ekonomik hegemonyasını dengeleyecek alternatif oluşturmuştur. Yıllarca baskıcı Rus yönetimi altında kalmış bulunan Türk devletleri, ilişkileri çeşitlendirmenin önemini çok iyi bilmektedir.
Olay böyle iken Türk devletleri Türkiye’yi 12 milyar avroya sattı söylemi gerçekten çok acıtıcıdır.”

DEVLET AKLI 
Elbette devletlerin aklı bizlerin aklının önündedir. Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın,  Kıbrıs Rum kesiminde Büyükelçilik açmasının elbette mantıklı, diplomatik, stratejik ve devletlerin uluslararası çıkarlarını gözeten bir yönü vardır.
Ancak, KKTC’nin Türk Cumhuriyetleri  tarafından tanınmaması da bizleri üzmekte ve endişelendirmekte ve tartışmalara yol açmaktadır.

Türk Cumhuriyeti Devletleri, bir vücut gibidir. Bölünüp, parçalanmamalıdır. Ümit ederim Türkiye başta olmak üzere bütün Türk Cumhuriyeti devletlerinin, Türk Dünyası kamuoyunun endişelerimizi giderecek uzun vadeli bir planı ve stratejisi vardır.

Mayıs 2019 tarihinde EKOVİTRİN dergisi editör yazımda kaleme aldığım makalemi yeri gelmişken yeniden paylaşmak istiyorum. 
işte o makalem.

TÜRK DEVLETLERİ BİRLİĞİ
Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasında acaba bir ekonomik ve siyasi pakt oluşturulabilir mi? Bu paktın adını; “Türk Devletleri Birliği” koyabilir miyiz? Şimdilik bir hayal, bir ütopya gibi görülebilir… 

Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit ile Mart 1992’de Ankara’da bir röportaj yapmıştım. Üzerine basa basa şunu söylemişti: “Türk Konseyi kurulmalı!..” 

Rahmetli Özal da 1990’ların başında Türk Cumhuriyetleri liderlerini İstanbul Çırağan Sarayı’nda bir araya getirmişti. Zirve “Türk Cumhuriyetleri Birliği’nin kurulması” amacını taşıyordu.

Azerbaycan’ın milli lideri rahmetli Haydar Aliyev’in, Türkiye ve Azerbaycan kardeşliği için; “Biz bir millet, iki devletiz” sözü ise tarihe mal olmuştur. 

Ecevit, Özal ve Haydar Aliyev, bugün üçü de hayatta değiller. Bu liderlerin büyük hayali gerçeğe dönüşseydi öncellikle Avrupa Birliği gibi ekonomik temeller üzerine oturtulmuş dev bir yapı ortaya çıkacak, sonra siyasi bir yapı gelişecekti. 

Haydar Aliyev’in “Biz bir millet, iki devletiz” diye işaret ettiği ve bugün zirveye çıkan Azerbaycan-Türkiye kardeşliği ile yetinmeyip; Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve K.K.T.C kardeşliğini de Haydar Aliyev’in sözüne eklemeli ve demeliyiz ki; “Biz bir millet, 7 devletiz.” 

Hatta daha ileri giderek bu 7 bağımsız Türk devletini  “Türk Devletleri Birliği” çatısı altında birleştirmeliyiz, tıpkı Avrupa Birliği gibi. İşte o zaman Ecevit, Özal ve Haydar Aliyev’in hayalleri gerçeğe dönüşür… 

Tabi buna Rusya, ABD, Avrupa Birliği ve Çin gibi süper güçler göz yumarsa ve Türk Cumhuriyetleri’nin liderleri tarafından cesur adımlar atılabilirse!..

Bir düşünün!.. Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri’nin sahip olduğu toplam nüfus 150 milyonun üzerinde ve bunun içinde genç nüfus oranı da oldukça yüksek. Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri’nin toplam milli geliri ise 1,5 trilyon dolar civarında. Gerçi bu çok büyük bir rakam değil ama, sahip olunan yer altı ve yer üstü kaynaklarının zenginliği göz önüne alındığında Türk Devletleri Birliği’nin sahip olduğu potansiyel güç önem kazanıyor. 

Bir tarafta genç ve dinamik bir nüfus yapısı, diğer tarafta yaşlanan bir Avrupa Birliği, ABD ve Rusya nüfusu… Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri’nin sadece nüfus yapısı dikkate alındığında hiç de küçümsenmeyecek bir güç potansiyeli ortaya çıkıyor. 

Bugün yeterli olmasa da gelecekte iyi yetişmiş, eğitimli, donanımlı insan gücü, üretim gücü, gıda, tarım, petrol, doğal gaz, su kaynakları zenginliği… Bor ve toryum gibi geleceğin dünyasında stratejik öneme sahip madenler… Geleceğin dünyası, Türk Devletleri’nin yer aldığı muazzam coğrafyada şekillenecek. Bu coğrafya Allah’ın bizlere bir lütfu…

{ "vars": { "account": "G-3HWH7J6WBF" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }