Ekonomi yönetiminin direksiyonunda Mehmet Şimşek’in yer alması piyasaların nabzını sakinleştirdi. Yapısal reformlar konusunda adım atılması birincil derecede önem taşıyor. Son büyüme rakamlarını hatırlayacak olursak, lüks tüketim ve kamu harcamalarında görülen artış ile büyüyen Türkiye için uzun soluklu bir büyüme modeli şart.

Yurt genelinde bir süredir Türk Lirası’nın elinin rahatlamış olduğu algısı Türkiye’nin Suriye sınırında Rus uçağının düşürülmesinin ardından ortaya çıkan jeopolitik risk fiyatlaması ile yerini endişeye bıraktı. Jeopolitik risk fiyatlaması piyasalarda stres unsuru oluştururken, Türk Lirası cinsinden varlıklarda satışlar hakim. Söz konusu fiyatlamalar ekonomik gündemi ve siyasi gündemi gölgede bıraktı. Bir süredir merakla beklendiğimiz kabineyi ve ekonomi yönetimi ise gölgede kaldı. Ekonomi yönetiminin direksiyonunda Babacan'ın yer alıp almaması sonrası Mehmet Şimşek’in isminin yer alması piyasaların nabzını biraz olsun sakinleştirdi. Ancak hali hazırda ülke için görülen tabloda isimlerden ziyade yapılması gerekenlere odaklanılması gerektiği bir dönem içerisindeyiz. Uzunca bir süredir piyasalarda sıklıkla telaffuz edilen yapısal reformlar konusunda adım atılması birincil derecede önem taşıyor. Söz konusu reformların etkisinin uzun vadede etkili olacağı da göz önünde bulundurulursa, yapılması gereken kronik sorunların kökenine inilmesi ve ciddi yapısal değişiklikler yapılarak Türkiye ekonomisinin sonraki yıllarının kurtarılması. Hali hazırda ülke ekonomisine ilişkin söz konusu tabloyu daha net görmek adına notlarımıza bakmakta yarar var.

Sanayi üretiminde soru işaretleri söz konusu
Son aylarda özellikle arındırılmamış veriler bazında değerlendirdiğimizde, sanayi üretiminde özellikle yıllık artış ve azalışlarda ciddi oynamalar olduğu dikkat çekmektedir. Eylül ayında da arındırılmamış veriler sanayi üretiminde yıllık bazda yüzde 7,9’luk bir daralmaya işaret etmektedir. Takvim etkisinden arındırılmış verilerde ise yüzde 2,8’lik bir artış söz konusu olmuştur. Hatırlanacağı gibi Ağustos ayı rakamları beklentinin çok üzerinde güçlü gelmişti, açıkçası biraz da Temmuz ayındaki zayıflığın telafisi gibi görülebilecek bir artıştı; mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise bir önceki ayla aynı kaldı, herhangi bir artış göstermedi.

Cari denge pozitife döndü
Eylül ayı için açıklanan cari denge rakamları 6 yıl aradan sonra ilk defa fazla verdi. Bir önceki yılın aynı ayında 2,37 milyar dolar açık vermiş olan cari denge, bu yıl Eylül ayında 95 milyon dolar fazla vermekle beraber, Ağustos ayındaki verinin de 27 milyon dolar fazlaya revize edildiğini görüyoruz. Böylece Ocak – Eylül döneminde de cari açık 25,56 milyar dolar olarak gerçekleşti.  En önemli kalem olan dış ticaret dengesinde açığın bir önceki yılın aynı ayına göre azalarak 2,52 milyar dolara düştüğünü görüyoruz. Enerji ve petrol fiyatlarındaki düşüşün bu durumu desteklediğini söyleyebiliriz. Hizmetler dengesinde de iyileşmenin devam ettiği görülmektedir. Öte yandan, finansman kalemlerinde daha çarpıcı sonuçlar görmekteyiz. 

Enflasyonda hikaye değişmiyor
TÜİK Ekim ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre aylık bazda tüketici fiyatları yüzde 1,55 artarken, yıllık bazda ise enflasyon yüzde 7,58 olarak gerçekleşti. Aylık bazda en çok artış gösteren ana harcama grupları; yüzde 11,43 ile giyim ve ayakkabı, yüzde 1,40 ile ulaştırma ve 1,39 ile ev eşyası olurken en çok sorun yaratan kalem olan gıda ve alkolsüz içeceklerde ise aylık artış yüzde 0,76 oldu. Manşet göstergelerde aslında tipik bir Ekim ayı enflasyonu görüyoruz. Dolayısıyla ana harcama gruplarındaki mevsimsel eğilimler, bu ay manşet enflasyonu şekillendirdi. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında yüzde 1,90’lık bir artış görmüştük, haliyle enflasyonun aylık bazda yüzde 1,55 ile geçen yıldan daha az bir artış göstermesi yıllık enflasyonu da yüzde 7,58 seviyelerine geriletti. Ancak bu düzelme kaynaklı bir gerileme değildir. Özellikle Ağustos ve Eylül aylarında 2015 yılı artışlarının 2014 artışlarına oranla oldukça yüksek olması, yıllık enflasyonu da yüzde 6,81’den 7,95’e getirmişti. Mevcut konjonktürde enflasyonda asıl sıkıntının özel kapsamlı göstergelerde olduğunu söyleyebiliriz.
Notlarımızdan yola çıkarak; Fed'in de normalleşme sürecine girdiğini düşünecek olursak 2010-2014 yılları arasındaki bol para ortamı da geride bırakıldığında göre büyüme modeline göre dışarıya bağımlı olan ülkemiz için sermaye girişini sağlamak istiyorsak faiz dengesi hassas terazide. Son büyüme rakamlarını hatırlayacak olursak, lüks tüketim ve kamu harcamalarında görülen artış ile büyüyen Türkiye için uzun soluklu bir büyüme modeli şart. Cari açık konusunda ise, net hata noksan kalemlerinde görülen tutarlar ve Merkez Bankası'nın rezervleri ile finanse edilmesi handikap oluşturmaya devam ediyor. Bu nedenlerden dolayı, iş başına gelecek hükümete önemli görevler düşecek.