Mehmet Koç'un yazısı şöyle:

Sayın Cumhurbaşkanımız kamuda tasarruf politikasının hedefini ‘’önceliğimiz ve birinci hedefimiz tasarrufu kamu harcamalarında uygulamak, enflasyonu düşürmek ve ekonomiyi rahatlatmaktır’’ olarak açıkladı.
Ekonomi Gazetesi yazarı Sn. Şeref Oğuz’un konuyla ilgili bugün ki yazısına eklenecek bir şey yok. Konu ulusal olunca, sorunun çözümüne de topyekün yaklaşmak gerekir. 
Konuya bir başka açıdan bakarsak geçmişte de kamuda tasarruf genelgeleri yayınladı. En görünen yanı ‘’temsil ve ağırlama kalemlerinde’’ gözlemlendi. Ama bir süre sonra bunların da sulandığını ve sonuçlarının pek de işe yaramadığı görüldü. 
Bana göre bu seferki Kamu Tasarruf Politikası’nın etkili olması için en tepeden başlayarak ‘’güven verilmesi’’ gerekir.
En başta da 104. Yılında konunun TBMM’de ele alınması ve tartışılmasının sağlanması gerekir ki; Türkiye çapında konunun önemi anlaşılsın, yeni düşünceler, tedbirler ortaya çıkabilsin.
Ayrıca Sayıştay Kurumu etkili hale getirilmeli ki, usulsüzlük, yolsuzluk, kaynak israfı yapanlara karşı ‘’parti ayrımı yapmadan’’ gerekli cezai müeyyideler uygulanabilsin.
Bana göre en etkili hareket Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı 8, bakanlıklar emrindekilerle birlikte 17 olan uçak filosunun yarıya indirilip, satılarak bedelinin de kamu – özel ortaklı büyük bir yatırıma yönlendirilmesi olacaktır.
Örneğin yeşil teknoloji alanında yapılacak büyük bir yatırım, yaklaşmakta olan ‘’sınırda karbon’’ tedbirlerinin ivmelenmesine de katkı sunabilecektir. 
Genel müdürlüklerin uhdelerinde bulunan arabaların ¾’ünü satışa çıkartılarak bedeli parti ayrımı yapılmadan belediyeler tarafından her mahallede gençler için “Bilim Kuşağı Atölyesi” kurulabilir. 
İş Bankası ve Petrol Ofisi’nce sosyal sorumluluk projesi olarak başlatılan ve şimdiye kadar 55 atölye ile 230 bin 8-13 yaş arası çocuğa ulaşan bu projeyle bilim setleri, teknik hobiler, aktiviteler, robotik kodlama, elektronik malzemelerle çalışmalar ve deneyler çocuklarda hep öğrenme, merak etme ve meslek edinme heveslerini geliştiriyor. Ama bu yeterli değil. Bunun ülke geneline yayılması ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Bunun “Sosyal Zorunluluk” projesine dönüşmesi gerekiyor.

Ticaret Bakanlığı açıkladı...İsrail ile ticaret tamamen durdu Ticaret Bakanlığı açıkladı...İsrail ile ticaret tamamen durdu

Diğer taraftan  kamuya zorunlu olarak alınacak arabalar içinde yabancı markalar yerine TOGG tercih edilmelidir.
Kamuya belli bir dönem yeni memur alınmamalı: var olanlarında verimli  çalışmaları denetlenmeli ihtiyaç fazlaları başka yerlerde görevlendirilmelidir.
Örneğin; Tarım ve Orman Bakanlığı, bakanlıklar arasında ta köylere kadar uzanan bir yapıya sahiptir. Ama sistem masa başı çalışmaya endekslidir. İhracatı yapılan Yıl içinde yaş sebze ve meyvelerde mevsim sonundada  kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, kuru fındık, Antep fıstığı gibi ürünlerde; ilaç kalıntıları,böcek, aflatoksin yüzünden milyonlarca dolarlık ürün geri geliyor veya orda imha ediliyor. Oysaki İlçe Tarım Müdürlüklerindeki görevliler seraları, bahçeleri yeterince denetleseler, yol gösterici olsalar hasat sonrası bu olumsuzluklar yaşanmayacak üreticilerimiz ve ülkemiz büyük maddi kayıplara uğramayacaktır.
Görevliler Cumartesi, Pazar mesai koyup nöbet sistemiyle tarımsal üretime sıkı destek verip kayıpları azaltabilirler . Burdan elde edilecek tasarruf la da “Tarım Teknoloji Enstitüsü” kurulabilir.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Dikkat edilirse yeni girişimler için bütçeden pay istenmiyor. Ama her tasarrufun da  ülke kalkınması için yeni bir oluşuma yol vermesi  amaçlanıyor.
Tabiki bunlar hemen hayata geçebilecek uygulamalar. Birde yapısal reformlar var ki onlar uzun erimli, ayrı bir yazı konusu.
Lütfen aklınıza gelen önerileri yazın, bir şekilde karar vericilere ulaşıyor.