İstanbul Tahkim Merkezi tarafından Ankara’da düzenlenen “Kamu Kurum ve Kuruluşları Açısından Tahkim Konferansı”, Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonunda yapıldı. Konferansın açılış konuşmalarında terör saldırılarına tepki, şehitlere rahmet ve yaralılara şifa dilekleri ortak mesajdı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan, konuşmasında Yüksek Mahkeme’ye bireysel başvuru sayısının 80 bin civarında olduğunu açıklarken, "Bu başvuruların yaklaşık 60 bini 15 Temmuz sonrasında yapılmıştır" diyerek, artan iş yüküne dikkat çekti. Son terör saldırılarını hatırlatan Başkan Zühtü Arslan, "Gerçekten zor günlerden geçiyoruz, konuşmakta zorlandığımız, kelimelerin kifayetsiz kaldığı zor günler..." dedi. Dünyada terörün bu kadar çeşidiyle ve bu kadar yüksek bedeller ödeyerek mücadele etmek zorunda kalan bir başka ülke bulunmadığını söyledi. Arslan, terörle mücadelenin, siyasi görüşlerin üzerinde, milli bir mesele olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: "Teröre ve terörizme verilecek en anlamlı cevap, inadına birlik ve beraberlik, inadına hukuk ve demokrasidir. Gerçekten de terör, başta yaşama hakkı olmak üzere temel hak ve hürriyetleri toplumsal huzuru ve demokratik hukuk devletini tehdit eden en büyük beladır. Bu nedenle bize düşen tam da terörün yok etmeye ve yıkmaya çalıştığı toplumsal ve siyasal değerleri korumaktır. Bu değerleri korumadaki azim ve kararlılık terörün ve destekçilerinin karabasanıdır." Anayasa Mahkemesi Başkanı, "Adalet herkese her konuda eşit davranılmasını gerektirmez. Tersine, farklı durumdakilere eşit muamele bazen adaletsizliğe yol açabilir. Mevlana'nın dediği gibi, 'Suyu ağaca verdiğinizde adalet, dikene verdiğinizde zulüm olur.' Bu nedenle adalet her şeyi yerli yerine koymaktır, herkese hak ettiğini vermektir." diye konuştu.

BİREYSEL BAŞVURULARDA REKOR
Prof. Arslan, Anayasa Mahkemesi’nin varlık nedeninin de Anayasal ve bireysel adaletin sağlanmasına katkı sağlamak olduğunu dile getirdi. “Bireysel Başvuru”nun bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi-AİHM tarafından mutlaka tüketilmesi gereken etkili bir başvuru yolu olduğuna işaret eden Anayasa Mahkemesi Başkanı, şöyle devam etti; "Bugün itibarıyla Anayasa Mahkemesi’nin önündeki mevcut derdest bireysel başvuru sayısı 80 bin civarındadır. AİHM'in önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının 75 bin 200 olduğu düşünüldüğünde nasıl bir iş yüküyle karşı karşıya kaldığımız daha iyi anlaşılır. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesi’nin önündeki başvuru sayısı AİHM'in önündeki 47 ülkeden gelen başvuru sayısının üzerindedir. Bu başvuruların yaklaşık 60 bini, 15 Temmuz sonrasında yapılmıştır."
Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesine, 2014 ve 2015'te yıllık ortalama 20 bin başvuru alındığını, 2015'te bu başvuruların yaklaşık yüzde 80'ine denk gelen 16 binini sonuçlandırdıklarını anlattı. Arslan, "Hedefimiz, iki yıl içerisinde gelen başvuruyu karşılayacak bir istatistiği yakalamaktı, ancak 15 Temmuz sonrası yoğun ve kitlesel başvurular bu planları değiştirdi. Bu dönemsel artış, geriye dönük planlarımızı etkilemekle birlikte kurduğumuz ve iyi işleyen bireysel başvuru sisteminin hedeflerini değiştirmedi" dedi ve ekledi; "Bireysel başvurunun geleceği açısından önemli iki hususu hatırlatmak istiyorum. Bunlardan birincisi, bireysel başvuru her türlü uyuşmazlığın çözüldüğü olağan bir kanun yolu değildir, ikincil olma niteliği hak ihlallerinin öncelikle derece mahkemelerinde giderilmesini gerektirir. Bu anlamda Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruda yaptığı inceleme ilk derece mahkemesi olmadığı gibi temyiz incelemesi de değildir. İkinci olarak bireysel başvuru, tek tek tüm hak ihlallerini giderme yolu da değildir, olamaz da... Zira Anayasa Mahkemesi üyeleri ve raportörleri, doğaüstü, olağanüstü güce sahip, Superman ya da Spiderman değildir."
Bireysel başvurularda bugüne kadar toplam bin 514 hak ihlali kararı verildiğini, bunların yaklaşık yüzde 74'ünün adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu bildiren Arslan, adil yargılanma hakkı ile ilgili ihlal kararlarının yaklaşık yüzde 76'sinin uzun yargılama nedeniyle verildiğini belirtti. Bu ihlallerin neredeyse yarısında 10 yıl ve üzerinde yargılamanın söz konusu olduğunu vurguladı.

Türkiye'de yargılama sürelerinin uzunluğunun genel ve yapısal bir sorun olduğuna işaret eden Arslan, 2015'te sadece hukuk mahkemelerindeki dosya sayısının 3,5 milyona yakın olduğunu, Yargıtay'ın da milyonu aşan iş yüküyle çalıştığının bilindiğini belirtti. Başkan Arslan, bu sorunla başa çıkmanın alternatif yollarından birinin tahkim olduğuna işaret etti; “Tahkim”in, uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesine ve mahkemelerin iş yükünün azalmasına ciddi katkı yapabileceğine işaret etti.

TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar da toplantının açılışında yaptığı konuşmada, İstanbul Tahkim Merkezi’nin henüz 1 senelik çok genç bir kurum olduğuna işaret etti; “Alanında en saygın isimlerden Ziya Akıncı hocamızın başkanlığında, ISTAC çok hızlı bir gelişim gösterdi. İş dünyamıza hem hızlı hem de normal mahkeme masrafının ortalama yarısı, hatta dörtte biri maliyette, etkin ve güvenilir hizmet sunar hale geldi” dedi. Yargıtay’a temyiz incelemesi için yılda 1 milyonu aşkın dava dosyası geldiğini hatırlatan Yorgancılar, şunları söyledi: “1 milyon 400 bin civarında dosya bulunuyor. İlk derece yargının üzerinde önemli bir iş yükü bulunuyor. Dolayısıyla bunun arkasında da istinaflara önemli iş yükü gelecek. Yargı mensuplarımız, özverili çalışmalarıyla, bu ağır yükün altından kalkmaya çalışıyor. Ama işin içinden çıkılmaz hale gelmemesi için şimdiden bazı tedbirler almamız gerekiyor. Bunun için alternatif çözüm yöntemleri süratle hayata geçirilmeli ve uygulanmaya başlanmalı. Bizler, reel sektör olarak, sizlerle istişareye hep önem verdik. Çünkü hukuk sistemi, sadece devletin değil, ekonominin de temel direği… Hukuk güçlü olursa, insanların birbirine, kurumlara ve sisteme olan güveni artar. Güven artarsa, reel sektör önünü daha iyi görür. Daha kolay risk alıp yatırım yapar, üretim yapar, istihdam sağlar. Bugün özel sektörümüzde, işçisi ve işvereniyle 15 milyondan fazla insan çalışıyor. Aileleriyle birlikte 60 milyon kişi buradan evine ekmek götürüyor. Demek ki insanlarımız, çocuklarımız iş bulabilsin, daha iyi şartlarda yaşayabilsin istiyorsak, daha sağlıklı iş ve yatırım ortamı sunmamız lazım. Öyle bir hukuk sistemimiz olmalı ki, herkes adaletinden emin olmalı. Adaletin terazisinden şüpheye düşmemeli. Eğer adaletin terazisi doğru tartar, adalet zamanında tecelli eder ve adaletin kılıcı doğru keserse, insanların devlete ve sisteme inancı kuvvetlenmiş olur. İşte o zaman daha güçlü bir ülke, daha zengin bir millet olacağız.”

Yargıdaki en önemli sorunlardan biri olan iş yükünü dengelemek için, alternatif çözüm yollarına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini ifade eden Ender Yorgancılar, “Mesela, belli bir tutarın altındaki ticari davalarda tahkimi ve bireysel davalarda arabuluculuk sistemini zorunlu hale getirmeliyiz. Bu çerçevede, Adalet Bakanlığımız tahkim ve arabuluculuğun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda önemli çalışmalar başlattı. Yine Başbakanımız, kamunun tüm ulusal ve uluslararası işlemlerinde, İstanbul Tahkim Merkezi’nin değerlendirilmesine ilişkin bir genelge yayınladı. Tüm bunları çok önemli buluyor ve destekliyoruz” dedi.

Devlet mahkemelerinde yıllar süren dava maratonları karşısında, hızlı yargı alternatifi olarak ortaya çıkan İstanbul Tahkim Merkezi’nin Başkanı Prof. Dr. Ziya Akıncı da, ISTAC'ın kuruluşundan bu yana kamu ve özel sektörden büyük ilgi ve destek gördüğünü vurguladı. Kasım 2016’da yayınlanan Başbakanlık genelgesi ile kamu kuruluşlarına, uyuşmazlıklarda çözüm adresi olarak ISTAC’ın gösterildiğini hatırlatan Akıncı, kurum olarak bir yılda ulaşılan mesafeyi şöyle özetledi; “Bizim için ilk faaliyet yılında ISTAC’ın dev projelerin anlaşmalarına adını yazdırması büyük önem taşımaktadır. “İstanbul 3. Havalimanı Projesi” sözleşmesinde ISTAC şartına yer verilmiştir. Yine, Mersin’den Girne’ye uzanan boru hattıyla yavru vatana suyun bereketini götüren “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Su Temini Projesi”nin sözleşmesinde ISTAC şartı kabul edilmiştir. Son olarak Ekonomi Bakanlığımız, Türkiye’nin taraf olduğu ikili yatırım anlaşmalarında ISTAC’a yer verme kararı almış ve bu yönde ilk adım atılarak, Ukrayna ile yapılan ikili yatırım anlaşmasında ISTAC’ın adı yer almıştır. Bankalar, Türkiye’nin önemli holdingleri, büyük hukuk büroları artık ISTAC tahkim şartını sözleşmelerine mutat olarak koymaktadır. Tahkim Merkezi henüz bir yıldır faaliyette olmasına karşın, çok büyük bir ilerleme kaydetmiştir. ISTAC, kamu ve özel sektör işbirliğinin ne kadar iyi sonuçlar verdiğini gösteren güzel bir örnektir. Başka bir deyişle, bizler birlik ve beraberlik içinde çalıştıkça projenin bereketi kendiliğinden gelmektedir."

Anayasa Mahkemesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen konferansa İstanbul Tahkim Merkezi ISTAC Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu, ISTAC yönetim kurulu üyeleri Müjdat Keçeci, Hakan Öztatar ve Rifat Bacanlı da katılırken, yurt çapında çok sayıda kamu kuruluşundan hukukçular tahkim hakkında bilgilendirildi.