SEDA AKBAY

Ne güzel bir haftaydı... Nisan başı Mardin için yola koyulduk, sonra ver elini Diyarbakır, Adıyaman (Nemrut Dağı), Şanlıurfa, Elazığ... O kadar türkünün boşa yakılmadığını anladım. 
Doğu diyarlarına yolculuk öyle etkiledi ki, henüz döndüğüm Istanbul’a adapte olmakta zorlandım!
Çok net söylüyorum, olağanüstü halin fazla bir etkisini hissetmedik; sadece yolda biraz sık kimlik kontrolünden geçtik. Asker, Jandarma, Polis görevinin başında. Tümüne kolaylıklar dileyerek, dua ederek devam ettik yolumuza her kontrol sonrası...

MARDİN, DİYARBAKIR, ŞANLIURFA’DA TURİZM

Mardin son günlerde medyada ziyaretçi sayısının artmasıyla göz önünde... Tarihi çarşı, Mezopotamya ovasına doğru kahvaltı, Zinciriye Medresesi, Deyrülzafaran (Safran) Manastırı ve Mor Evgin Manastırı, Telkari işlemeleri, Mardin kebabı unutulmazlar arasına girdi. Adım başı Mardin’in meşhur kahveleri, badem şekeri ikramı gezinin gülümseten hatıraları arasında... 

Ardından, Diyarbakır’ın muhteşem Ulu Camii, Hasan Paşa Hanı, Sülüklü Han’da kahve, Sur’daki Dört Ayaklı minare ve tarihi şehrin çatışma görüntüleri hepimizi hüzünlendirdi. Merhum Tahir Elçi’yi yad ettik. Şu anda Sur’da yeniden yapılanma çalışmaları sürüyor.
Diyarbakır’a gidenler mutlaka ciğer ve kelle paça çorbasını da tatmalı...
Yolculuk Nemrut Dağı efsanesi ile devam etti... İnsanı başka bir aleme götüren gün batımı, 5 bin yıllık tarihimizi görmeye uzak diyarlardan, Çin’den, Singapur’dan görmeye gelen misafirlerimiz ile sohbet turizm üzerine bir röportaja dönüştü.
Uzak Doğulular Türkiye’yi gezmeye Istanbul’dan başlıyor. Gözdeleri Istanbul, Kapadokya, Nemrut Dağı. Karadeniz ve Antalya’yı da çok sevdiklerini öğrendim... Önceden bu bölgede ABD’li ve Avrupalı turist ağırlıktaydı. Esnafın ortak problemi, batılı turiste göre Uzak Doğulu turistin pek para harcamaması...

ŞANLIURFA TURİZMİ SURUÇ’UN ETKİSİNDEN KURTULUYOR

Yolculuğun en önemli duraklarından biri Şanlıurfa’ydı. Balıklı Göl’deki huzur, çarşıdaki keyifli gezintiler, halkın güler yüzü... 2014’te Suruç’ta yaşanan terör hadisesinden sonra yaşanan durgunluğu hissetmiş şehrin esnafı. Fakat bu yıl bahar ile birlikte küçük küçük turistik hareketliliğin başladığını söylediler Gümrük Han’daki kahve sohbetimizde konuştuğumuz Urfalılar...

Şanlıurfa’nın Örencik köyünde 1995 yılında keşfedilen inancın doğuşunun simgesi “Göbekli Tepe” dünya tarihine damgasını vuran bir arkeolojik yapı. Tarihçesi 12 bin yıl öncesine giden Göbekli Tepe tapınağını, dünyaca ünlü bir çok dergi kapak yaptı. Kendi topraklarımızdaki bu fırsatı kaçırmayın lutfen...

ÇEMİŞGEZEKLİ ÇOBAN İLE HAYAT DERSLERİ

Ve gelelim yazının esas konusuna...
Urfa’dan Elazığ’a geçip oradan da olağan üstü doğal güzellikleri nam salmış Çemişgezek’te bulunan nahiyemiz Germili’yi ziyaret ettim. Avustralya ve Kanada ile yarışacak güzellikte  öyle yeşillik ve vadiler var ki inanamadım...

Ertesi sabah, Çemişgezek’te kuaför dükkanı olan Hülya Aslan ile sohbet ederken söz, medyada dikkat çeken ve “Ucuz et” açıklamalarıyla hepimizin takdirini kazanan çoban İzzet’e geldi. O çoban buralı hatta eşi Aynur da bu hanım” demezler mi?!
“Şansa bak haber yanıbaşıma düştü!” diye ben havalara uçtum! Akşam çaya davet ettiler. İHA Çemişgezek muhabiri Sezai Akın ile birlikte Payamdüzü köyüne gittik. 

İzzet Hurma. O artık Türkiye’nin tanıdığı çoban...
İlkokul mezunu fakat baba mesleği hayvancılığın profesörü olmuş artık... Telefonuna indirdiği e-kitapların sayısı 30 civarında. Okuyan, gündemi yakından takip eden çoban İzzet, ucuz et haberlerinin üst üste gelmesinin ardından dayanamayıp o meşhur videoyla tecrübelerini paylaşmak istemiş. Amacı sadece yapıcı olmak... Hayvanların yeminden sütüne, mera sorunundan neden ucuz et yiyemediğimize kadar her soruya kafa yormuş... 

TULUM PEYNİRİNİN KİLOSU NASIL 70 TL’YE ÇIKIYOR?

İki çocuk babası İzzet, bize ikram ettiği enfes tulum peynirinin hikayesi ile başladı anlatmaya... Erzincan tulumunun Çemişgezek’te imal edildiğini de ondan öğrendim. 
“Bizim topraklarımızda iki mukaddes değer vardır. Kuran’ı Kerim ve ekmek. Ben ekmeğin arasına konup yenilen peyniri, sütüyle mayasıyla tertemiz üretmeliyim... 
Böyle özene bezene yaptığımız peynirin kilosunu biz buradan aracılara 8 TL’ye veriyoruz. Nakliyesiyle ambalajıyla birlikte halka gelene kadar 70 TL’ye çıkıyor!”
Farka bakar mısınız?

"UCUZ ET İSTİYORUZ AMA BU TORNADAN ÇIKMIYOR Kİ"

“Biz bir hafta sonra sürümüzü otlatmak için Erzurum’a yaylaya çıkacağız. Bütün yaz evimizden uzakta orada yaşıyoruz. Hayatım boyunca tatil nedir bilmiyorum. Hayvancılığın en önemli problemi meradır. Hayvanlarımızı niye yem ile besleyelim? Bugün 50 milyar liralık borçla yem alıyoruz, bunun samanı var nakliyesi var kesim maliyeti var... O zaman da et büyükşehirlere 40 TL’den aşağı giremiyor. Oysa 2013’te eti 22 liradan yiyorduk. 
İthal et, yerli üreticiye zarar veriyor ve fiyatların patlamasına sebep oluyor...”

Demokrasinin güzelliği içinde bir üretici olarak Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba’ya seslendiğini söyleyen İzzet Hurma, Sayın Fakıbaba’yı bütün bu yaşadıklarını bizzat anlatmak için köyüne davet ediyor...